KAM SYMPOSIUMS

Civilisations and World Orders

Friday, May 12, 2006 Salon: VEFA SALONU

 

Medeniyetler ve Dünya Düzenleri İstanbul’da tartışılıyor
 
Bilim ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası “Medeniyetler ve Dünya Düzenleri” Sempozyumu 12 Mayıs Cuma günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 33 ülkeden 130 kadar akademisyenin ve araştırmacının katılımıyla başladı. Vakıf Başkanı Dr. Mustafa Özel ile yurt dışında olması sebebiyle sempozyuma katılamayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ı temsilen Prof. Dr. Erman Tuncer’in katılımcı ve dinleyicileri selamlamasından sonra, Onur Konuşması’nı Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın yaptı.
 
İki çiğ kelime olarak tanımladığı “medeniyet” ve “dünya düzeni” kavramlarını pişirmek üzere bu sempozyuma ev sahipliği yaptıklarını belirten Vakıf Başkanı Dr. Mustafa Özel, bugün “en medenî”nin “yıkım gücü en yüksek olan” olduğunun altını çizerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “İstanbul şükürler olsun en medeniyi temsil etmiyor. Bu sebeple düzen kurma potansiyeli en yüksek olan, sokaklarında 1000 yıllık Bizans ve 600 yıllık Osmanlı mirasını taşıyan bir şehir İstanbul… Barışı hedeflemeyen düzen kuramaz; düzen kurulsa bile ancak güç ve adalet ile ayakta kalabilir.” Özel konuşmasının sonunda, bu sempozyumda ortaya konacak fikirlerin küresel siyaseti belirleyen devlet adamlarına yol gösterici olmasını diledi.
 
Açılış konuşmalarının ikincisini yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Prof. Dr. Erman Tuncer, şehrin özelliğine vurgu yaparak, farklı kültürleri içinde barındırması hasebiyle diğer şehirlerden farklılığını ortaya koydu. Medeniyetler çatışması tezine karşı medeniyetler ittifakının samimi dileği olduğunu vurgulayan Tuncer, bu sempozyumun teorik olmaktan çıkıp pratiğe yansımasını temenni etti.
 
BM nezdinde yürütülen “Medeniyetler İttifakı” projesinin eşbaşkanlarından Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın ise bu konudaki değerli bilgilerini ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaştı. Medeniyetleri ortak değerler olarak tanımlayan Aydın, oldukça eskilere dayanan medeniyet tartışmalarının günümüzde, özellikle de AB bağlamında stratejik ve politik bir boyut kazandığını vurguladı. Adalet, insan onuruna saygı, hukukun üstünlüğü, demokrasi, şeffaflık, hesap verebilirlik ve tüm bunların çoğulcu, toleranslı bir toplum içinde gerçekleşmesinin ne Yahudi-Hıristiyan mirasının ne de AB’nin bir armağanı olduğunu; aksine tüm insanlığın paylaşılan değerleri olduğunu vurguladı. Avrupalı liderlerin uluslararası platformda medeniyetler çatışması tezine karşı çıkmakla birlikte, iç meselelerin alevlenmesiyle farklı kültürleri dışladıkları ve içten içe bu tezi savunduklarının altını çizdi. Medeniyetler çatışması tezini problemli kılan hususun, siyasilerin onunla amel etmesi olduğunu vurgulayarak, bu tezin, pek çok gerçeğin üstünü örtmek üzere kullanıldığından yakındı. Konuşmasında Türkiye-AB sürecine ağırlık veren Aydın, Avrupalı liderlerin halkla yüz yüze geldiklerinde siyasi, ekonomik, demografik argümanlar yerine, kültür kılıfı altında dini argümanları kullandıklarına dikkat çekti. Öte yandan AB sürecinin Türkiye’nin demokrasi yolunda attığı adımlara olumlu katkısı olduğuna da işaret etti. Konuşmasının sonunda medeniyetler ittifakı çalışmalarına ivme kazandıracaklarına da değinen Aydın, başta eğitim, medya, kadın ve gençlik olmak üzere farklı alanlarda BM’ye somut proje sunacakları bilgisini de verdi.
 
Oturum başkanlığını Fatih Üniversitesi’nden Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç’in yaptığı sempozyum açılış oturumunda, üç medeniyet havzasından üç önemli siyaset bilimci tebliğlerini sundu. Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Richard Falk, Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dr. TU Weiming, Büyükelçi ve Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu medeniyetler ve dünya düzenlerine dair kavramsal bir çerçeve ortaya koydular.
 
Diğer konuşmacılar gibi bu sempozyum için İstanbul’dan daha uygun bir yer olmadığını belirterek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Richard Falk, çok medeniyetli dünyada küresel yönetişimin zorluklarına değindi. Küresel yönetişim krizinin, daha önceki tek medeniyete dayanan dünya düzeni modelinin değerini ve yasallığını kaybetmesinden kaynaklandığını belirterek, bu krizin barışçıl, adil ve sürdürülebilir biçimde çözümlenmesini sağlayacak önerilerini ortaya koydu. Falk, Avrupa merkezciliğin, özellikle de ABD’nin, isteyerek ya da istemeyerek medeniyetsel çoğulculuğa doğru ilerlemesinin dünya için oldukça önemli olduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı. 
 
Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dr. TU Weiming, tebliğinde dünya tarihinin en güçlü ideolojisi olduğu iddia edilen Aydınlanma aklına odaklandı. Hem “akıl çağı”nın halihazırdaki önemine uygun bir anlayış olarak, hem de bu tabiatsız ve ruhsuz aklın kör noktalarını makul bir değerlendirmeye tabi tutarak insan merkezciliğini, araçsal aklı ve saldırgan bireyciliği aşabilecek hümanist bir tasavvur ortaya koydu. İlahiyatçılarla yakın işbirliği veya dostane rekabet içinde filozofların 21. asırda oldukça yaratıcı bir şekilde felsefe yapabileceklerini ve bunun, öze ve felsefî çabanın kaynağına – yani kendini bilmeye- sağlıklı bir dönüş olacağını belirtti. Bu noktada kültürel çeşitlilik hakikati içinde evrensel etik ideale hitap eden Konfüçyen hümanizminin sunduğu antropokozmik perspektifin tarihsel açıdan önemini vurguladı.
 
Oturumun son konuşmacısı Büyükelçi ve Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, “Küresel Çağda Medeniyet Canlanması: Sürdürülebilir Bir Dünya Düzeni İçin Fırsat mı, Tehdit mi?” başlıklı tebliğinde, medeniyetlerin altı temel parametre üzerine yükseldiğini belirtti. Bu parametrelerin, yeni birer varlık, bilgi ve değer paradigması üretilmesi, bunların zamana ve mekâna yansıtılması ve nihayetinde dünya düzeninin yeniden teşekkül ettirilmesi olduğunu vurguladı; tıpkı Mısır, Mezopotamya, Hint, Çin, Yunan, İslâm ve Batı gibi medeniyetlerinde olduğu gibi. Bugün gelinen noktada “küresel bunalım”ı aşmak için bu parametrelerin yeniden formüle edilmesi gerektiğini vurguladı. Yeni bir ben-idraki, bilgi paradigması ve değer mekanizmasının yeniden tanımlanması, kuşatıcı bir tarih anlayışının geliştirilmesi, çok kültürlü şehirlere alışılması gerektiğini ve yeni bir küresel yönetişimin ehemmiyetini vurguladı. Medeniyetler arasındaki çatışmaları en aza indirmenin yolunun, ortak bir vizyonla tüm medeniyetlerin bir araya getirilmesinden geçtiğini vurguladı. Buradan Huntington’un Türkiye’yi tahfif eden “yırtık ülke” tanımlamasına geçen Davutoğlu, Türkiye’nin tam da bu sebepten önemli olduğunu, Doğu-Batı, Kuzey-Güney geriliminin odağındaki ülkenin kendi vizyonunu oluşturması halinde küresel bir güç olabileceğini vurgulayarak konuşmasına son verdi.
 
Düzen kurmaya yönelik tarihi tecrübelerin değerlendirildiği ikinci oturumda dünya çapında bilginler konuştu: Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halil İnalcık, Notre Dame Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fred Dallmayr (ABD), Transcend Enstitüsü’nden Prof. Dr. Johan Galtung (Fransa) ve Fudan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yiwei Wang (Çin). Cemal Reşit Rey’deki son oturumda Princeton Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert Gilpin (ABD), Minnesota Üniversitesi’nden Prof. Dr. Raymond Duvall (ABD), Uluslararası Japon Üniversitesi’nden Prof. Dr. John Welfield (Japonya) ve Bilim ve Sanat Vakfı Başkanı Dr. Mustafa Özel mevcut dünya düzeninin geleceğini tartıştı.

EDITOR'S CHOICE

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


FOLLOW US

Add your e-mail address here to be informed about our programs (seminars, symposiums, panels, etc.).