Siyah Beyaz Fotoğraf: Karanlık Odadan Dijitale

Mehmet Kısmet

28 Ekim 2011
Değerlendirme:
Seyhan Haznedar

Fotoğraf tarihinin yaklaşık 170 senelik geçmişi içerisinde çok kısa sayılabilecek bir gelişim sürecini kapsayan sayısal devrim ile filmin temel yapısını oluşturan ışığa duyarlı gümüş taneciklerin yerini, sayısal görüntü algılayıcı teknolojisinde öncü firmaların geliştirdikleri sensörler almıştır. Sürekli gelişen sayısal fotoğraf makinelerinin kimi zaman daha da küçülen ve kullanımı kolaylaşabilen teknolojileri, amatörler arasında hızla yaygınlaşmasını ve daha geniş kesimlerce kullanılabilen ekipmanlar haline dönüşmesini sağlamaktadır.

“Fotoğraf Neyi Anlatır” program dizisinin konuğu Mehmet Kısmet bu hızlı gelişimle ilgili şunları söyledi: “Fotoğrafın kendisi zaten çok ve çabuk üretilen bir ortam ki bu durum, göreceli olarak ilk başlarda da böyleydi. Geçen yüzyılın başlarında, Kodak’ın yaptığı kutu şeklinde ‘Brownie’ makineler ‘snapshot’ denilen çabuk çekim diyebileceğimiz türde bir patlama yaptı. İlki 1900 yılında yapıldı ve belki de milyonlarca satıldı. Kodak’ın reklam sloganı ‘Siz düğmeye basın, gerini biz hallederiz’ idi. Bugünün dijital makineleri veya cep telefonlarındaki megapiksel savaşı o günlerden çok farklı değil. Bütün bu gelişmeler, tabii ki fotoğraf dillerinin de daha geniş açılımlara yayılmasına yol açtı; örneğin sonraları Leica’nın da 35mm film ile başka bir çığır açması gibi. Bugün yaşananlar pek farklı değil, ne var ki, iletişim, internet, televizyon, vs... üreticiler tarafından daha sık ve çok etkilenmemize sebep oluyor. Yoksa bana göre, Garp cephesinde yeni bir şey yok.”

Fotoğrafın yaygınlaşmasına paralel olarak, aynı oranda kalitesinin de artmasına yönelik projelerde yer alan Mehmet Kısmet, ülkemiz çağdaş fotoğrafına özellikle ‘‘müze ve koleksiyon kalitesinde’’ fotoğraf baskısı kavramını yerleştirmeyi ve yaymayı hedef alarak 2003 yılında  ‘‘İstanbul Fotoğraf Merkezi’’ni kurdu. Fotoğraf Merkezi bünyesinde yer alan Leica Galeri dünyanın saygın fotoğrafçılarının eserlerine ev sahipliği yaptı.

Toplantıya, Mehmet Kısmet’in ilk olarak 2008 yılında İstanbul, ardından Paris, Frankfurt Leica Galeri’de sergilenen ‘‘Distilasyon’’ adlı sergisinde yer alan fotoğrafların gösterimi ile başlandı. Fotoğrafların büyük çoğunluğu Kısmet’in titiz çalışması ile karanlık odada basılmış. Fotoğraflar, farklı yerlerde, farklı zamanlarda çekilmiş, bir konu bütünlüğü değil ama anlam bütünlüğü taşıyor. Bu fotoğrfalar, Kısmet’in tabiriyle yıllar içinde ‘‘damıtılarak’’ üretilmiş.

Karanlık oda çalışmalarına çocuk yaşlarda başlayan Kısmet, kimyalarla, kağıt malzemeyle daha rahat yorum yapabildiğini, daha üretken olabildiğini düşünüyor. Bunun diğer çalışma tekniklerini reddettiği anlamına gelmeyeceğini, yeri geldiğinde aydınlık odayı da kullandığını ama siyah-beyaz karanlık odayı farklı kılanın, belkide atmosferiyle alakalı olarak, kendinizi sınadığınız, duygularınızın gidip geldiği bir ritüel tarafı olduğunu ifade ediyor.

Toplantıya, Kısmet’in bilgi ve tecrübelerini aktardığı, sergi fotoğraflarının perdede gösterimiyle devam edildi. Kısmet, fotoğraf çekerken, özellikle siyah-beyazda, daha ışığı gördüğünüz anda işin bitmiş halini, onu nasıl anlatacağınızı görüyor olmanın ve bunu yapabilmek için işin zanaat kısmının da ihmal edilmemesinin önemine değindi.

Kısmet, –dünyada önemi çok önce anlaşılan– fotoğrafın bir baskı ürünü olarak alıcısına; başta müzeler, fotoğrafseverler ve koleksiyonerler olmak üzere sunulabilmesi için müze kalitesinde basılmış olması gerektiğinin altını çizdi. İstanbul Modern Müzesi Fotoğraf Bölümü kurucu heyetinde bulunan Kısmet, İstanbul Fotoğraf Merkezi organizasyonuyla müzenin ilk daimi koleksiyonunun oluşturulması sırasında müzeye seçilen fotoğrafların çoğunun, kaliteli baskısının bulunmaması güçlüğüyle karşılaştıkları örneğini verdi. Bugüne gelindiğinde de durumun çok farklı olmadığı görüşünde olan Kısmet, içinde bulunduğumuz görüntü bombardımanı altında, bilgisayar ekranında gördümüz çoğu fotoğrafın –içeriğini ayrı tutarsak– kalite olarak basılabilmekten çok uzak olduğunu söyledi.

Dünya fotoğraf tarihine baktığımızda, Türk fotoğrafından söz edebilmemizin pek mümkün olmadığını belirten Kısmet, fotoğrafçıların, uluslararası sanat piyasasında yer alabilmelerinin galeriler ve yurtdışı sanat fuarları aracılığıyla müzayedelere girmekle gerçekleşebileceğini söyledi. Çağdaş fotoğrafta, bu kanala giren az sayıda da olsa Türk fotoğrafçısının olmasını umut verici bulduğunu ve bu tür gayretlerin sadece iyi fotoğrafçı olmakla değil o mecrada zaman harcamak, emek vermekle de ilgili olduğunu ifade eden konuşmacı ayrıca dünyada sanatın biraz da spekülatif kaynaklı olduğunu da sözlerine ekleyerek, bu ferdi çabaların, belki ileride yukarıdan aşağıya, fotoğrafımızdaki kalite ve dil arayışını yaymaya öncü olabileceği tespitinde bulundu.

Mehmet Kısmet’in içtenlikli paylaşımlarıyla katılımcılar açısından verimli geçen ‘‘Fotoğraf Neyi Anlatır?’’ program serisinin bu bölümü, izleyicilerin yönelttiği sorulara verilen cevaplarla sona erdi.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.