Klasik Sonrası Dönem İslâm Düşüncesinde Süreklilik ve Değişim: Seyyid Şerif Cürcânî Örneği

7-8 Aralık 2013

Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi tarafından tertip edilen “Klasik Sonrası Dönem İslâm Düşüncesinde Süreklilik ve Değişim: Seyyid Şerif Cürcânî Örneği” başlıklı atölye çalışması 7-8 Aralık 2013 tarihinde gerçekleştirildi. Atölyenin temel amacı, süreklilik ve değişim çizgilerini takip ederek, İslâm düşüncesinin klasik sonrası döneminde kazandığı görünümü, bu dönemin en önemli simalarından birisi olan Seyyid Şerif Cürcânî’nin 600. vefat yıldönümünde, onun şaheseri Şerhu’l-Mevâkıf bağlamında tartışmaktı.

Seyyid Şerif Cürcânî, modern zamanlara kadar İslâm dünyasının en tanınmış birkaç düşünüründen birisidir ve onun şaheseri olarak kabul edilen, Adududdin el-Îcî’nin (ö. 765/1355) Mevâkıf’ı üzerine kaleme aldığı Şerh’i okumak, anlamak ve üzerine haşiye yazmak bir âlimlik göstergesi olarak görülmüştür. Etkisi sebebiyle es-sened (otorite), üstâzü’l-beşer (insanlığın hocası) ve “on birinci akıl” gibi sıfatlarla nitelenen Cürcânî; İbn Sînâ’yla başlayan, Gazzâlî, Fahreddin er-Râzî, Nasiruddin et-Tûsî, İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevî ile devam eden süreçte kelam, tasavvuf ve felsefenin (meşşaî ve işrakî boyutlarıyla birlikte) dört ayrı temel disiplin olarak görülmesinin ve bu disiplinler arasındaki katı duvarların yıkılarak daha geçişken bir anlayışın hâkim olduğu bir dönemde eserlerini kaleme almıştır. Başta Şerhu’l-Mevâkıf olmak üzere, aklî ve naklî ilimler sahasındaki pek çok eseri özellikle Osmanlı medreselerinin vazgeçilmez ders kitapları arasına girmiştir. Şerhu’l-Mevâkıf’ı okumak, anlamak ve üzerine kalem oynatmak/şerh, haşiye ve zeyl yazmak her zaman âlimlik nişanesi olarak görülmüştür.

Vakfımızda, Cürcânî ve Şerhu’l-Mevâkıf bağlamında kelam, felsefe ve tasavvuf arasındaki ilişkiler ayrıntılı bir şekilde ele almak üzere iki günlük bir atölye çalışması düzenlendi. Atölye, Ömer Türker’in “Kelâm ve Felsefe Geleneklerinin Kesişim Noktasında Seyyid Şerif Cürcânî” başlıklı çerçeve konuşması ile başladı. Ardından Müstakim Arıcı, “Bir Otorite Olarak Seyyid Şerif Cürcânî: Cürcânî’nin Osmanlı İlim Hayatındaki Yeri” isimli tebliğinde Cürcânî’nin ilmî otoritesini zengin örnekler eşliğinde inceledi. Eşref Altaş, Cürcânî’nin varlık görüşünü Merâtibü’l-mevcûdât risalesi bağlamında ele alırken, Hakan Coşar, Cürcânî’nin Zorunlu Varlık’ta varlık-mahiyet ayırımına yaklaşımını, Hatice Toksöz ise Cürcânî’nin kudret kavramıyla ilgili değerlendirmelerini ayrıntılı bir şekilde ortaya koydu.

Atölyenin ikinci gününde ilk olarak Fatih Toktaş, âlemin ezeliliği tartışmasına Cürcânî’nin nasıl yaklaştığını gözler önüne serdi. İbrahim Halil Üçer’in, Cürcânî’nin tam illet-nakıs illet ayırımının kökenlerini ve bu ayırımın çözmeye çalıştığı problemleri irdeleyen tebliğinin ardından İhsan Fazlıoğlu, Cürcânî’nin nefsü’l-emr nazariyesini ve bunun matematik bilimlere uygulanmasını, Mehmet Özturan ise onun Risâle fî taksîmi’l-ilm adlı risalesi çerçevesinde Cürcânî’nin bilgiyi nasıl bölümlediğinin yanı sıra, mantığı konu ve gayesini nasıl tanımladığını ayrıntılı olarak ortaya koydu. Atölyenin son tebliğcisi olan Ömer Mahir Alper ise mahiyetlerin yaratılıp yaratılmadığı tartışması bağlamında Kemalpaşazâde’nin Cürcânî’ye yönelttiği eleştirileri dinleyicilerle paylaştı.

Sınırlı sayıdaki davetlinin dinleyici olarak katıldığı atölye çalışması, iki gün boyunca zengin ve derinlikli tartışmalara sahne oldu. Klasik sonrası dönem İslâm düşüncesine ilginin arttığı günümüzde, Cürcânî Atölyesi, bu alanda nitelikli çalışmalara duyulan ihtiyacın ne kadarbüyük olduğunu da tekrar gözler önüne serdi.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.