Fotoğrafçılık Marifetiyle Osmanlı-Kacar İlişkileri: Muzafferiddin Şah’ın İstanbul Gezisi (1900)

Başak Kilerci

7 Nisan 2014
Değerlendirme:
Güllü Yıldız

Başak Kilerci’nin, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nde hazırladığı “Ottoman-Qajar Relations through Photography: Mozaffar al-Din Shah’s İstanbul Visit” başlıklı yüksek lisans tezi, Muzafferiddin Şah’ın İstanbul gezisi (1900) bağlamında fotoğrafçılık marifetiyle Osmanlı-Kacar İlişkileri’ne odaklanıyor. Halen Oxford Üniversitesi Doğu Araştırmaları’nda doktorasına devam eden Kilerci, şimdiye kadar genelde sanatsal yönü üzerine çalışılan fotoğrafçılığın yeni yeni politik yönü ve tarihsel kaynaklığı üzerinde durulduğundan bahisle tezinde hem yazılı hem görsel anlatıdan hareketle iki ülkenin rekabeti ve işbirliği bağlamında fotoğrafın ne ifade ettiğinin, nasıl bir fonksiyon icra ettiğinin ve bundan nasıl sonuçlar çıkarılabileceğinin izini sürüyor.

Malzemenin koyduğu sınırlar nedeniyle tezinde Muzafferiddin Şah’ın İstanbul ziyaretinin siyasi arka planına yer veremediğini belirten Kilerci, konuyu iki ana bölümde inceliyor. İlk bölümde, Osmanlı’da ve İran’da fotoğrafçılığın nasıl doğduğu, geliştiği, hükümdarlar tarafından nasıl desteklendiği ve ne amaçla kullanıldığı mukayese edilerek fotoğrafçılıkla ilgili faaliyetlerin ardındaki motivasyonların her iki imparatorluk için benzeştiği ve ayrıştığı hususlara değiniliyor. İkinci bölümde ise fotoğrafların bir tarihî kaynak olarak nasıl kullanılabileceği Muzafferiddin Şah’ın gezisiyle ilgili fotoğraflar özelinde tartışılıyor.

Yapılan çalışmada varılan sonuçlara göre, fotoğrafçılık faaliyetleri, fotoğrafın keşfinden çok kısa bir süre sonra hem Osmanlı’da hem de İran’da görülmeye başlar. Şah ve Sultan nazarında çok büyük bir ilgi ve desteğe mazhar olur. Fotoğrafların her iki coğrafyaya gelişi de gezici fotoğrafçılar marifetiyledir ve daha sonra çoğunluğu Avrupalı olan fotoğrafçıların kurduğu stüdyolarla sürdürülür. Çok geçmeden Sanayi-i Nefise ve daha pek çok okulun müfredatına bir ders olarak girer ve her iki ülkenin de sarayında birer fotoğrafhane kurulur. Fotoğrafçılığın bu kadar hızlı gelişmesinin iki temel sebebi vardır: İlki hükümdarların bilgilenme isteğinin tezahürüdür. Bunun için fotoğrafçılar, ülkenin birçok bölgesinde görevlendirilmişlerdir. Görevleri imparatorluğun modern yüzünü fotoğraflamaktır. Aynı zamanda tarihî yerler de fotoğraflanmış ve böylece fotoğraf üzerinden hem geleneksel hem de modern bir imaj yaratılmaya çalışılmıştır. Diğer sebep ise bu fotoğraflardan oluşturulan albümlerin, hediyeleşme pratiğinin önemli bir parçası hâline gelmesidir ve yurtdışına gönderilmesidir. Dolayısıyla bütün ziyaretler fotoğraflanmaya başlanır ve bu anlamda Muzafferiddin Şah’ın ziyaretinin fotoğraflanması bir istisna değildir. Daha önce Kayzer Wilhelm’in 1898’deki İstanbul ziyareti de fotoğraflanmıştır ve daha sonra bu fotoğraflar Kayzer’e hediye edilmiştir.

Muzafferiddin Şah, 1900 yılında Roma’dan İstanbul’a gelir ve beş gün İstanbul’da kalır. İran şahının bu ziyareti her anıyla fotoğraflanmış ve daha sonra Şah’ın fotoğraflarıyla birlikte Osmanlı’nın modern yüzünü gösteren fotoğraflar da eklenerek bir albüm oluşturulup Şah’a hediye edilmiştir. Tezin ana malzemesini teşkil eden bu albümler, İran arşivinin yanı sıra İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, IRCICA ve L.A. Getty Museum’da yer almaktadır. Albümlere ilaveten Başbakanlık Osmanlı Arşivi, dönemin süreli yayınları ve Muzafferiddin Şah’ın günlüğü de tezin temel kaynakları arasındadır.

Dönem kaynaklarında öncelikle iki ülkenin dostluğu vurgulanmaktadır. Kilerci’nin tespitine göre, ‘Osmanlı-Kacar ilişkileri’ ifadesi özellikle kullanılmış; kesinlikle ‘Acem’ ya da ‘Fars’ isimlendirmeleri tercih edilmemiştir. Siyaseten Kacar döneminden geriye de hiçbir atıf yapılmamaktadır. Kültürel ilişkilerinin ne denli güçlü; Muzafferiddin Şah’ın ne kadar modern bir şah olduğu vurgulanan diğer hususlardır. İran gazetelerinde de Şah’ın bu ziyaretinin hem politik hem de dinî ilişkileri güçlendireceğine dikkat çekildiği gözlenmektedir.

İyi ilişkilere yapılan bu vurgunun yanı sıra bir rekabet de söz konusudur. Gazetelerde Şah’ın kaldığı beş gün bütün detaylarıyla anlatılırken Sultan Abdülhamit’le ilgili hiçbir bilgi ya da betimlemeye yer verilmemektedir. Sadece cömertliğinden bahsedilmekte; şahın gördüğü bütün bu izzet ve ikram sultanın cömertliğiyle açıklanmaktadır.

Kilerci’ye göre bu durum, sultanın görünmezlik üzerinden şah karşısında kendi iktidarını kurma arzusunun tezahürü olarak okunabilir. Albümde şahın hiçbir şekilde iç mekanda fotoğraflanmaması da fotoğraflarda dikkati çeken en önemli hususlardandır. Öte taraftan bu fotoğraf albümleri, iki ülkenin modernleşmeyi birbirinden öğrendiğinin en güzel göstergelerinden biri olarak değerlendirilebilir.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.