Türkiye’de Kent Sosyolojisi

Yıldırım Şentürk

29 Kasım 2014
Değerlendirme:
Metin Demir

Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin on ikincisini düzenlediği Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimler Toplantı Dizisi’nin Kasım ayı oturumunda Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Yıldırım Şentürk misafir edildi.

Şentürk, kent çalışmaları alanının çok geniş olduğunu, şehir de yapılan birçok çalışmanın kent sosyolojisi başlığı altına alınabilse de bunların ne kadarının “kent sosyolojisi” başlığını hak ettiğini soruşturmaya açarak konuşmasına başladı. Kent sosyolojisi alanındaki ilk çalışmaların, “kent”in veya “kır”ın ne olduğunu tespit etmeye yönelik sorular etrafında yürütüldüğünü belirten Şentürk, özellikle Chicago Ekolü ile birlikte kentin kuramsal anlamda ele alınmaya başlandığına dikkatleri çekti. Şentürk, Türkiye’de de daha çok Chicago Ekolü ve Modernleşme Ekolü’nün iç içe geçmiş halinin kullanıldığını öne sürdü.

Chicago Ekolü’nde “beşeri ekoloji” denilen yöntemle, kentin içinde kullanıcıların kaynaklardan nasıl faydalandığı haritalanmaya çalışılır. Türkiye’de özellikle şehir ve bölge planlamacıları bu kuramı kullanarak şehirdeki mekansal değişimleri demografik olarak incelediler. Şentürk’e göre, Chicago Ekolü’nün en önemli handikabı, tüm değişimleri nötr bir şekilde algılaması ve bunları doğal değişimler olarak görmesidir. Türkiye’de ise beşeri ekoloji yaklaşımına Modernleşme Ekolü de dahil olmuştur. Şehrin nasıl modernleşerek Batılı şehre nasıl adapte olabileceği ve geleneksel olanın modern olana nazaran nasıl dönüşebileceği tartışması gündem edilmiştir. Gecekondu ve enformal sektör, gelenekselin modern şehir dokusu içindeki kalıntılar olarak görülmüştür. Modern durumlar araştırma konusu değil, çözüm şeklinde sunulmuştur. Örneğin, inceleme nesnesi Nişantaşı değil, Gazi Mahallesi ve Sultanbeyli olmuştur. Çalışmaların ağırlık merkezine ise konut sorunu yerleşmiştir.

Bu yaklaşımlara cevap ekonomi-politik araştırmalardan gelmiştir. Beşeri ekoloji ve modernleşme kuramlarına karşı, gecekondu, enformel sektör ve benzeri sorunların ardında kapitalist üretim biçiminin yeniden üretiminin yer aldığı iddia edildi. Özellikle Manuel Castells’in çalışmalarının şehir sorunlarının yalnızca bir yönetim meselesi değil, kapitalizm ile bağlantılı meseleler şeklinde anlaşılmasına katkı sağladığını belirten Şentürk, 80’lere doğru gelindiğinde küreselleşme tartışmalarının kent çalışmalarının ana gündem maddesine dönüştüğünü ifade etti. Küreselleşme çalışmaları ile birlikte şehir araştırmaları da ilginç bir şekilde daha coğrafi bir karaktere büründü. David Harvey ve Saskia Sassen gibi araştırmacılar mekanın hala önemli olduğunu, ekonomik etki için coğrafi bir organizasyon gerektiğini öne çıkardılar.

Şentürk’e göre, Türkiye’de doğrudan bu tarz çalışmaları gerçekleştirmek yerine çoğunlukla David Harvey ve Richard Sennett gibi yazarların çevirisiyle yetinilmiştir ve mesele daha çok “İstanbul bir dünya kenti olacak mı olmayacak mı?” tartışması etrafında dönmüştür. Tüm kentsel operasyonlar şehrin dünya şehri olmasına, marka değerine katkı olarak görülmeye başlanmıştır. Günümüzde kentle ilgili “kültür başkenti” ve “metropol” gibi zihinsel imgeler oluşturulduğunda emek, eşitsizlik, üretim gibi bir çok faktör ve toplumsal sorunlar da göz ardı edilmektedir. Bu durumda bütün çalışmalar ya finans ya da hizmete yönelmiş duruma gelir. Dolayısıyla bu tarz dönemleştirmelerde kullanılan tanımlar sorunları ve çalışma konularını da belirlemektedir. Kentler “dünya şehri”ne dönüştürülürken aynı zamanda yeni eşitsizliklerin yaratıldığı ve dünya şehri imgesinin büyüsünün bu eşitsizlik meselesini görmeyi engellediği büyük oranda gözlerden kaçmaktadır.

Toplumsal ve yönetsel pratiklerle mekansallığın nasıl iç içe geçtiğini göstermek amacıyla finans çalışanları üzerine yaptıkları çalışmayı örnek veren Şentürk, bankaların çalışanlarını yeni iş kolları, operasyon merkezleri ve rotasyonlarla mekanın belirli bölgelerine nasıl yerleştirdikleri üzerinde de kısaca durdu. Ayrıca, sakatlık üzerine yaptığı araştırmada da mekanın toplumsal ilişkilerde nasıl belirlendiği ve tanzim edildiğini göstermeye çalıştı. Her iki çalışma da yönetimsel ve finansal akışların mekanın üretiminde oynadığı rolü belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır.

Son olarak, modern kurumları çözüm olarak gören Modernleşme Ekolü’nü eleştiren Şentürk, günümüzde alışveriş merkezleri, otoyollar, köprüler, fabrikalar gibi çağdaş kurumların kendilerinin sorun teşkil etmeye başladığına dikkatleri çekti. Şentürk, mekanın farklı aktörler için ne anlam ifade ettiği ve kapitalizmin mekanı nasıl yeniden ürettiği üzerine kent sosyolojisinin çalışmalarını daha da derinleştirmesi gerektiğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı. Toplantı soru-cevap kısmı ile devam etti.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.