Klasik İslam Felsefesinde Kozmolojik Argüman ve Modern Fizikteki Gelişmeler

Mehmet Evli

21 Şubat 2015

Değerlendirme:Harun Süzgün

Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin Tezgâhtakilertoplantı dizisinin Şubat ayındaki ikinci konuşmacısı Dr. Mehmet Evli oldu. Evli, yakın dönemde tamamladığı doktora tezi çerçevesinde, kozmolojik argümanın klasik İslam düşüncesindeki yorumlarını ve bu argümanın çağdaş fizikle olan ilişkisi üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına, modern fizikteki gelişmeler konusundabirçok çalışmanın yapıldığını, ancak bu çalışmaların din felsefesi, İslam felsefesi ve kelam dünyasına ait cümlelerle mezcedildiği metinlerin oldukça az olduğunun altını çizerek başladı.

Sunumunu üç ana başlığa ayıran Evli, önce kozmolojik argümanın ne olduğundan ve formlarının neler olduğundan söz etti. Ardından, Fârâbî, İbn Sînâ, Gazzâlî ve İbn Rüşd gibi klasik İslam filozoflarının eserlerinde kozmolojik argümana nasıl yer verildiğinden bahsetti. Son olarak da, modern fizikte öne çıkan bazı gelişmelerin, ismi geçen İslam filozoflarının kozmolojik argümanlarıyla ne derece örtüştüğünü tartışarak sunumunu nihayete erdirdi.

Tanrı’nın varlığına kanıt olarak “kozmolojik argüman”, “ontolojik argüman”, “düzen ve gaye delili”, “dini tecrübe delili”, ve “ahlak delili”şeklinde kabaca beş delil veya argümanın ileri sürüldüğünü belirten Evli, 1980’lerden sonra çok kısa bir süre içinde tartışmalardaki yerini alan “antropikilke”nin de bu listeye dahil edildiğini zikretti. Kozmolojik argümanı, “âlemden yola çıkarak Tanrı’nın varlığına ulaşma çabası” diye tanımlayan Evli, kozmolojik argümanınbeş farklı form üzerinden değerlendirilebileceğini ifade etti: “İlk muharrik delili”, “ilk neden delili”, “imkan delili”, “yeter sebep delili” ve “hudûs delili”.

İlk muharrik delilinin ilk izlerinin Platon’un Yasalar adlı eserinin onuncu kitabı ile Aristoteles’in Metafizik’inin yedinci kitabı ve Fizik’inin sekizinci kitabında   görülebileceğine değinen Evli, birçok İslam filozofunun bir yönüyle bu delile temas ettiklerini belirtti. Bu delile göre: Âlemde varolan her şey hareket/değişim halindedir. Varlığın hareketi ya kendisindendir ya da başka bir şey tarafından verilmiştir. Başka bir şey tarafından harekete geçirilen şeylerin serisinin bileşenleri, bir ‘kendinden hareketli’ tarafından sona erdirilmek zorundadır. Hareketin kendisi sürekli ve sonsuz olduğu için ‘ilk hareketi veren’ bu şeyin kendisi ‘hareket etmeyen’ ve ‘sonsuz’olmalıdır.

İlk neden delilin de göre ise, şeyler varolabilmek için bir nedene muhtaçtır. Her şeyin nedeni ya kendisi ya da bir başka unsur olmalıdır. Hiçbir şeyin nedeni kendi kendisi olamaz ve şeylerin nedensellik zinciri sonsuza kadar gidemez. Zira, mahiyete bağımlı nedensellik zincirlerinde, ‘sonradan gelen nedenler’in varlığı bir ‘ilk neden’e dayanır. O halde, nedeni başka şeyler olan şeyler zinciri sonlu olmalı. Tüm varolan şeylerin nedeni, ancak nedeni kendisi olmayan bir yerde durmalıdır. Bu da ancak Tanrı olabilir. Evli’ye göre, burada, aslında ‘ilk muharrik delili’ne benzer bir çıkarım yolu gözetilmiştir.

Evli, konuşmasının devamında imkan delili’nin argümanlarını şöyle açıkladı: Biz âlemde varolan şeyleri görürüz, fakat bunlar zorunlu değil mümkün varlıklardır. Çünkü onları bazen varlığa çıkarken bazen de yok olurlarken görebilmekteyiz. Tüm şeyler mümkün olamaz. Zorunlu bir varlık, varoluşundaki zorunluluğu başka bir şeye verebilir; ancak doğasındaki zorunluluğu başkalarına da veren zorunlu varlıklar serisi sonsuz olamaz. O halde, zorunluluğu kendinden olan ve diğer zorunlu varlıkları da kendi tabiatındaki zorunluluktan veren mutlak bir zorunlu varlık olmalıdır. Evli’ye göre, imkan delili, üç varlık kategorisi olan zorunlu, mümkün ve mümteniden hareket ederek Tanrı’nın varlığına ulaşmaya çalışan bir argümandır. Bu delil özellikle Fârâbî ve İbn Sînâ’nın düşünce dünyasında kozmolojik argüman’ın üzerine oturduğu ana omurgadır. Fârâbî ve İbnSînâ, Plotinus’un sudûr teorisiile imkan delilini mezcedip ortaya farklı bir kozmoloji anlayışı çıkarmışlardır.

Leibniz tarafından geliştirilen, yeter sebepdelilinin öncülleri ise şöyledir: Bazı şeyler var olmuştur; bu şeylerin yokluktan varlığa çıkabilmeleriiçin bir yeter-sebebi veya rasyonel bir temeli olması gerekir. Bu yeter-sebep herhangi bir tekil şeyde, birleştirilmiş bir şeyin tamamında veya fail nedenlerde bulunamaz. O halde, alemin ve bu durumsallıkların dışında, bütün bunların var olması için bir yeter-sebep bulunmalıdır. Bu yeter sebep, metafizik olarak zorunluolmakla birlikte, kendisinin yeter-sebebide yine kendisi olmak zorundadır. Zira kendisinin de yeter-sebebi kendisinin dışındabirbaşka unsur olması durumunda, o unsur da başka bir unsura ve o da yine başka bir unsura dayanmak zorunda olacaktır.

Batı literatüründe “kelamî kozmolojik argüman” olarak ifade edilen ve çağdaş fiziğin bazı konularının da dayanak noktasını oluşturan hudûsdelilinin öncülleri de şöyle sıralanabilir: Varlığının başlangıcı olan her şeyin varolmasının bir nedeni vardır. Âlemin varlığının bir başlangıcı vardır. O halde, âlemin varlığının bir nedeni de vardır. Bu öncülleri sıraladıktan sonra, Evli, hudûs deliline yöneltilen bazı güncel eleştirilerden ve bu delilin batıdaki en amansız savunucularından olan William Lane Craig’in, “Hilbert’in hoteli” ve “bilfiil sonsuzluk” örneklerinden söz etti.

Evli, sunumuna yukarıda isimleri zikredilen klasik İslam filozofların kozmoloji düşünceleriyle devam etti. Fârâbî’nin El-Medînetu’l-Fâdıla’sın da ilk mevcûd, Es-Siyâsetu’l-Medeniyye’sinde ilk sebepve Risâle fî meâni’l-akl’ da hareket delili ile Fusûlu’l-Medenî, Fî İsbâti’l-Müfârakât  ve ed-De‘âvâ’l-Kalbiyye’sinde imkan delilinin ele alındığını belirten Evli, Fârâbî’nin düşünce dünyasında Aristoteles’in “nedenselci metafiziği”, Plotinus’un “sudûrcu kozmolojisi” ile Batlamyus’un “astronomisi” şeklinde üç unsurun baskın olduğunu ifade etti. Farâbî düşüncesinin sudûr nazariyesiüzerine temellendirilmiş olmasından yola çıkan ve imkan deliliyle benzeştiren Evli, ilk muharrik delilinin izlerineRisâle fî meâni’l-akl’da rastlanabileceğinin altını çizdi.Evli’ ye göre Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ün kozmoloji düşüncesi “akletme”,Gazzâlî’nin ki ise daha çok “irade” üzerine inşa edilmiştir. Yani, yaratıcıve ilk akıl olan Tanrı, hem “akleden” hem “akıl” hem de “akledilen” olması hasebiyle, kendisinden taşan bir varlıktır. İşte bu “zorunlu taşma”hadisesi, akletmehususiyetine dayandırılır.

İbn Sînâ, Fârâbî’de olduğu gibi, kozmoloji düşüncesini sudûr teorisi üzerine temellendirmekle birlikte, “zorunlu varlık” kavramına iki ayrım getirmiştir: “kendinden zorunlu” ve “başkası nedeniyle zorunlu”. Ayrıca, Batlamyus astronomisi üzerinden imkan delilinin izleri de görülen İbn Sînâ düşüncesinde “yaratıcı akıl”, sudûr teorisinin bir gereği olarak, varlığını devam ettirmiştir. Evli, kozmolojik argümanın izlerinin en çok Eş-Şîfâ, En-Necât, El-İşârât ve’t-Tenbîhâtadlı eserlerde görülebileceğini belirtti. Kezâ, bu eserlerde el-fail, el-evvelolarak geçen ilk neden delilive ilk muharrik deliline dair de izler var.

Gazzâlî’nin kozmoloji düşüncesinin, Tehâfütu’l-Felâsife ve el-İktîsâdFi’l-İ‘tikâd eserlerinde yoğun olduğunu söyleyen Evli, kozmolojik argümanlarının ise hudûs delili üzerine inşa edildiğini belirtti. Gazzâlî, ilk muharrik ve imkan delillerine ağır eleştirilerde bulunmuştur, zira onun düşünce dünyası, ehli sünnet düşüncesine benzer bir yapıdadır. Tanrı yoktan yaratması bağlamında,“nasıl yarattı?”gibi sorular sormaya kimsenin hakkı olmadığını söyleyen Gazzâlî, Allah mutlak irade sahibidir, O irade eder ve yaratır demiştir. Gazzâlî’ye, bu açıklamaları ve eleştirileri karşısında, hem kendi döneminde hem de kendinden sonra, “irade” hususunda eleştiriler ve sorular yöneltilmiştir.

İbn Rüşd ile devam eden Evli, Tehâfutu’t-Tehâfut, Faslu’l-Makâl, El-Keşf an Menâhîcî›l-Edille adlı eserlerinde kozmolojik ifadelerin bulunduğuna değindi. İbn Rüşd, imkan delilini kabul etmiş; fakatsudûr teorisinin bazı eksik ve yanlış bulduğu kısımlarını düzeltme yoluna girmiştir. Hudûs delilini bir açıdan kabul ediyor, ancak bazı konularda itirazları var. İlk muharrik delilinde, bazı konularda Aristoteles’ten ayrılıyor; ilk neden deliline ise, olumlu bakıyor. Evli, İbnRüşd’ün temel iddiasının, ezelî hudûs (sürekli varolma) olduğunu vurguladı. Bu noktada Fârâbî’ye göre, âlem kuvveden fiile ilk hareketle geçmesi yönüyle kadim; varolma ânının öncesi olmaması yönüyle ise, hadistir demiştir. İbn Rüşd, metafizik görüşlerden dolayı, Gazzâlî’ye atıfta bulunarak, birilerinin küfürle itham edilmesini kesinlikle sakıncalı buluyor.

Demokritus’un atomculuk teorisinden Newton fiziğine kadar geçen süreçte batı dünyasındaki kozmolojik argümanlardan kısaca değinen Evli, Newton’la birlikte materyalistlerden farklı bir determinist bir âlem anlayışına gelindiğinden bahsetti. Nitekim Tanrı’nın her an bu determinist âleme müdahil olabilen, dolayısıyla Tanrı’yı da içinde barındıran bir deterministik âlem görüşüdür. Einstein’ın izafiyet teorisiyle birlikte, Newton fiziğinin, yani klasik fiziğin, temelleri sarsıldı. Akabinde ise, Friedmann’ın genişleyen evren modeli, Plank’ın kuantummekaniği, Heisenberg’in belirsizlik ilkesi, ve nihayet Büyük Patlama (Big Bang) teorisibu süreçte yer aldı.

Evli, sunumunun son kısmında, bu çalışmayla en son neye ulaştığını özetledi. Evli’ye göre esas önemli nokta, evrenin nasıl tanımlandığıdır. Nitekim, ele alınan mesele, nereden ve nasıl baktığımız ve üzerine konuştuğumuz bu terminolojilerden ne kastettiğimize bağlı olarak değişiyor. Aktüel evren tasavvuru bağlamında, “çoklu kabarcık evrenler” teorisinden bahseden Evli, bütün evrenleri (kabarcıkları) ihâta eden bir ana evren anlayışından bahsetti. Bu bağlamda, eğer âlemden kasıt kabarcık evren denilen şey -samanyolu galaksisi ve fizik hakkında bildiklerimiz- ise; ve hâdisten kastımız yoktan var etme ise, o zaman âlem hâdis değildir. Buna mukabil, hudûs meselesi sadece maddeye indirgenerek ele alınırsa, o halde âlem maddesiz bir düzenden maddeye evirilmiş diyebiliriz.Öte yandan, enerji, yavru evren, kabarcık evren iddiaları eğer doğruysa; tüm bunlar hâdis mi ya da kadim mi/ezelî mi? Mevcut bilgimiz bunu bilmeye müsaade etmiyor, dolayısıyla ana evrenin tarihçesi hakkında bir şey söylemek oldukça zor. Ancak bazı akli/felsefi çıkarımlar yapabiliriz, ki bu felsefi çıkarımların bazılarını sunumun başında bahsetmiş olduk diyerek konuşmasını nihayete erdirdi.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.