- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 72 Year: 2010
- 2010’da Türkiye Ekonomisi
2010’da Türkiye Ekonomisi
Lokman Gündüz
23 Ocak 2010
Değerlendirme: Cafer Deniz
T.C. Merkez Bankası Meclis Üyeleri’nden Doç. Dr. Lokman Gündüz, mevcut küresel finans krizinin Türkiye yansımaları ile alakalı bilgi kirliliğini önlemeye katkıda bulunacak ‘‘2010’da Türkiye Ekonomisi’’ başlıklı bir sunum yaptı.
Alışılageldiği üzere bu krizde de klasik politikalar uygulandığını; kamu harcamalarının arttırılıp faizlerin düşürüldüğünü belirterek sunumuna başlayan Gündüz, özellikle küresel krizin Türkiye’ye etkileri üzerine yoğunlaştı. Türkiye’nin krizde göreceli olarak iyi olduğunu ifade etmekle birlikte, krizin teğet geçmediğine de dikkat çeken Gündüz, sunumunda şu üç sorunun cevabının aranacağını belirtti:
• Türkiye krizde neden daha öncelikli olarak etkilendi?
• 2009’un son çeyreğinde başlayan ekonomik toparlanmanın ve devamında canlanmanın işaretleri nelerdir ve bu toparlanma sürdürülebilir mi?
• Türkiye’nin ekonomik performansı nasıl olacak, nasıl değerlendirilmeli ve uzun vadede neler bekliyor?
Gündüz bu üç kritik soruyu şöyle cevaplandırdı:
Kriz öncesi döneme baktığımızda; 2007’ye kadar büyüme rakamları çok iyi düzeyde seyrediyordu, ama 2007’den başlamak üzere kriz kapıyı çalana kadar büyüme hızında düşüş yaşandı. Küresel krize büyüme oranlarındaki yavaşlama sürecinde girdiğimiz için ilk etapta kötü etkilendik. Bunun birinci sebebi; reel faizlerin çok yüksek olması; bu sebeple krize kadar sıcak para gelirken kriz başlayınca sıcak para kaçmaya başladı. İkinci sebebi ise; ihracat kompozisyonunun değişmesiydi. 1996’dan beri sermaye yoğun ürünlerin ihracatının artması yanında, bu ürünlerin küresel ticarete karşı çok hassas olduğu unutulmamalıdır. Dünya talebindeki düşüş bizi çok etkiledi; çünkü ihracatımız içindeki payın yarısı ABD ile ihracat yapan Avrupa’ya aitti. ABD’nin dış ticaret pastamızdaki payı küçük olmasına rağmen, ABD’nin Avrupa’dan talebini kısmasıyla dolaylı olarak Avrupa da talebini kıstı.
Peki, iyi göstergeler arasında neleri sayabiliriz diye baktığımızda; 2010 için öncü göstergeler şunlardır: Döviz kurunun istikrarlı hale gelmesi, sipariş endekslerinin ve risk göstergelerinin iyi seviyelerde seyretmesi, imalat sanayi ve kapasite kullanım oranlarında gözle görülür bir canlanma olması, bankalarda kullanılan batık kredi ve karşılık ayırma oranlarının makul düzeylerde olması ve sair makro ekonomik göstergeler ekonomik toparlanmanın başladığını ve özellikle sipariş endeks oranındaki artışın sürdürülebilir bir büyümenin işareti olduğunu söyleyebiliriz.
Kamu borç stokunun kontrol edilebilir düzeylerde olması, ihracat kompozisyonumuzun sektörler ve ülkeler bazında çeşitlendirilmesi, bankacılık sektörümüzün sağlamlığını kanıtlaması, Türkiye’nin küresel ekonomik düzlemde yükselen ülke konumunda olduğunun dillendirilmesi ve kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye hakkındaki olumlu açıklamaları gibi işaretler, uzun vadede değerlendirildiğinde ülkemizi olumlu yönde etkileyebileceği söylenebilir.
Gündüz, Türkiye’nin dezavantajlarına ve avantajlarına da değindi:
Türkiye’nin riskleri/dezavantajları; küresel ekonomik gidişattan hızla etkilenebilirliği, dışa bağımlı olduğumuz emtia fiyatlarının yükselmeye başlamasının üretim maliyetlerimizi arttırması, yabancı yatırımların doğrudan mı dolaylı mı olacağının kısa vadede belirsizliği ve doğal olarak bütçe açığıdır. Avantajları ise, 2001 krizi tecrübesine borçlu olduğu finansal yapısının sağlamlığı, çok uzun vadede “demografik bonus” olarak nitelendirilebilecek genç nüfus miktarıdır. Yerli üretici ve yabancı doğrudan yatırımcı için bir pazar olarak görülen bu durum, büyümeyi arttıracaktır.
Gündüz, Türkiye’nin ekonomi ayağının yükselen yapıda olmasına rağmen ‘‘siyaset ayağı”nın hâlâ yeterli düzeye ulaşıp ulaşamadığı noktasında tereddütlerin mevcut olduğunu da belirtti. Ayrıca, büyüme oranının, üretici boşalan stokları dolduracağı için hiçbir hareket olmasa dahi %2-2,5 olacağını belirtikten sonra şu güzel örnekle sunumunu tamamladı:
Türkiye her ne kadar, bu kriz sürecine ilk giren ülkelerden olsa da FIFO (first in first out/ilk giren ilk çıkar) örneğinde olduğu gibi; ilk çıkanlar arasında da olabileceği sürpriz olmamalı; ki zaten öncü göstergeler de bunu destekler nitelikte.
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO