Uğursuzluk- Memduh Şevket Esendal

SAM Hikâye-Perdaz
 
31 Mayıs 2006      
Değerlendirme: Nermin Tenekeci
 
Bir hikâye dinletisi olan Hikâye-Perdaz programında, hikâyeye katkılarını konu kıldığımız yazarlardan biri de Uğursuzluk hikâyesiyle Memduh Şevket Esendal’dı.
Henüz modern arayışların parçalanmış kurgusuna bulanmamış hikâyeleriyle, son kertede klasik döneme dahil ettiğimiz Esendal (1883-1952), kimi farklı tutumlarıyla bildik anlamdaki klasik hikâye kalıplarından ayrılır. Uğursuzluk özelinde bu farklılıkları şöyle sıralayabiliriz:
Hikâye büyük meselelere soyunmuş uzun bir girizgâh yerine kısa bir girişle başlar:
“Beşinci Şube’den Hayri geldi; otuz-otuz beş yaşlarında, bekâr, üstü başı düzgün, biraz saf, gayet terbiyeli bir memur. Elinde imza edilecek evrak, göğsünü ilikleyip Müsteşar’ın kapısına yaklaştı.”
Klasik hikâyenin açık tezatlar üzerine kurulu büyük iddiaları, çözümlemeleri, sorunları hatta görkemi yoktur Uğursuzluk’un; düğümlerden, entrikadan, psikolojik tahlillerden uzaktır. Tersine, “yorumsuz” diliyle küçük meselesini anlatmak ya da gündelik bir kesiti, bir durumu göstermekle yetinir. Nitekim konusu, alt derecedeki memur Hayri’nin bir yanlış anlamayı bertaraf etmek ve bunun sonucunda düştüğü sıkıntılı durumdan kurtulmak için müsteşara ulaşma çabası olarak özetlenebilir. Esendal, bu hikâyesinde klasik vakayı değiştirmiş, onun adım adım ilerleyen ve gerilimi had safhaya çıkardıktan sonra da bitiveren örgüsü yerine, Beşinci Şube’den Hayri’nin -kendi tabii şartları içinde gelişen- müdür ve müsteşarla yaşadığı tatsız bir durumu göstermiştir. Kimi eleştirmenlerce “Durum Hikâyesi” adı verilen bu tarz, sıradan insanların, sıradan konuların yazarı Sait Faik’te de görülür; tabii yer yer psikolojik tahlillerle pekiştirilmiş bir şekilde.
H. Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, R. Halit Karay’la yaklaşık olarak aynı dönemi paylaşmasına rağmen, Esendal yukarıda dillendirdiğimiz özellikleriyle bu zümreden ayrılır. Her ne kadar tarım medeniyeti fikrini savunsa da, hikâyelerinde bu düşüncesini ele verecek toplumsal eleştiriler, açık bir mesaj ve bu mesajın en yüksek seviyede yorumlanmasına hizmet eden tahlil ve tasvirler yer almaz. Kişilerin ruhsal durumlarını tavır ve tutumlarıyla vermeye çalışır.
“İnsanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanırım. İnsanları yuğunmuş mutfak paçavrasına çeviren ve yeise düşüren yazılardan hoşlanmam.”
Bu nedenle, köy ve köylüyü konu kıldığı hikâyeleri Sabahattin Ali’ninkiler kadar sert eleştirilerle yüklü değildir.
Kimi eleştirmenler, üslubu, dildeki tercihi ve seçtiği kişiler bakımından yazarı Çehov tarzına yakın bulur. Bunda en çok Çehov gibi, öyküye hayatın rasgele seçilmiş bir anından söz ederek başlaması, yüceltilmiş kahramanlar yerine kanlı canlı, elle tutulur insan tipleri resmetmesi etkili olmuştur. Ancak Çehov’un hikâyelerinde göze çarpan ve kendi toplumuyla örtüşen mizahî gücün Esendal’ınkilerde aynı karşılığı bulduğu söylenemez.
Genellikle yaşanmış bitmiş bir durumu anlatıcının ağzından aktaran yazar, Uğursuzluk hikâyesinde de bu geleneğini bozmaz. Zaten çok gerekmedikçe de zamanda sıçramaz. Orhan Kemal’de sıkça gördüğümüz diyalog, Esendal’ın hikâyelerinde de adeta bel kemiği vazifesi görür; ancak bir farkla: Kemal işsizleri konuştururken Esendal’ın genel tercihi memur ve bürokratlardır.
Anadolu’yu kentli bir gözle yansıtmış, yaşadığı dönemde revaç bulan popülist Halka Doğru eğiliminin de etkisiyle arı, duru bir Türkçe ile yazmış; ancak sohbet havasında seyreden törpülenmiş dili, (magazin öyküleri yazmak, gazeteci dili kullanmak iddialarına varacak derecede) zaman zaman eleştirilere maruz kalmıştır:
“Konuşma ile yazma farklıdır. Gündelik yaşamdan yola çıksa bile, edebiyat son kertede gündelik yaşam ve gündelik konuşma değildir. Esendal Türk öykücülüğünde bir aşamanın temsilcisidir elbet. Ama bu artık eski bir aşamadır. Ve hiçbir genç yazara ilham verebilecekmiş gibi de gözükmemektedir. Düşünsel açıdan değil yazınsal açıdan.” (Ahmet Oktay)
Kimilerine göre ise, edebiyat sosyolojisi açısından değilse de edebiyat keyfi açısından okunmalıdır.
TRT’de altı bölümlük dizi olarak yayınlanan Ayaşlı ve Kiracıları (1934), hikâyelerinin yanı sıra romanları da bulunan Esendal’ın en tanınmış eseridir.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.