Bir Mecmua Ekseninde Kültürümüzde Mecmua Derleyiciliği

Murat Ali Karavelioğlu

17 Kasım 2011
Değerlendirme:
Turgay Şafak

Sanat Araştırmaları Merkezi tarafından Ekim ayında başlatılan “Klasik Türk Edebiyatı Konuşmaları” dizisinin ilk konuğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Murat Ali Karavelioğlu’ydu. “Bir Mecmua Ekseninde Kültürümüzde Mecmua Derleyiciliği” başlıklı konuşmasının başında halen üzerinde çalışmakta olduğu Mecmua-i Kasaid-i Türkiyyeadlı eseri niçin tercih ettiğinden bahseden Karavelioğlu, mecmuaların klasik edebiyat çalışmalarında lâyık olduğu derecede ilgi görmediğine değindi. Daha sonra da mecmuanın edebî bir terim olarak tanımını yaptı: “Aynı şairin veya başka başka şairlerin çeşitli nazım biçimlerinde yazmış olduğu şiirlerin belirli kıstas ve ölçüler içerisinde bir araya getirildiği genel eserler.” Konuşmasının devamında mecmuaların sadece edebi ürünlerin derlendiği eserler olmadığını bunun dışında fetva mecmuaları, hadis mecmuaları gibi farklı mecmualarla da karşılaşılabileceğinden bahseden Karavelioğlu, mecmuaları derleyen insanların sıradan insanlar olmadığını; belli bir zevk-i selim sahibi, derin bir edebiyat bilgisine sahip olan, vezin ile imlaya hâkim kimseler olduğunu belirtti. Ayrıca mecmuaların basit bir heves ile meydana gelmiş bir çalışma olmayıp uzun yıllar notlar alınarak meydana geldiğine, mecmua derleyicisi müellif kendisi olmadığı için genellikle imza atmadığına ve mecmua derlenirken belli kıstaslara uyma mecburiyeti olduğundan bahsetti.

Konuşmasında farklı edebiyat otoritelerinin mecmuatanımlarına yer veren Karavelioğlu, Ali Canip Yöntem’in mecmuanın gelişigüzel hazırlandığına dair görüşünü eleştirip bunun böyle olmadığını örneklerle açıkladı. Mecmuaların çok çeşitli türlerinin olduğuna değinen Karavelioğlu, Agâh Sırrı Levent’in yaptığı mecmua tasnifini esas alarak mecmua türlerini şöyle sıraladı: Nazire mecmuaları, şiir mecmuaları, konu birliği olan mecmualar, tanınmış kişilerin eserlerinden yapılan mecmualar.

Konuşmasının ikinci bölümünde mecmuaların önemine değinen Karavelioğlu “Şairin divanına girmemiş şiirler bu mecmua içinde yer alabilir. Bunun sebebi şairin divanını tertip ettikten sonra da şiirler yazması ve divanını yeniden düzenleyip tertip etmeye ömrünün vefa etmemesi olabilir” dedi. Ayrıca mecmuaların “Derleyenin edebi zevk sahibi olması sebebiyle dil, imla ve edebi açıdan katkılar sağladığını; şair tezkirelerinde dahi adına rastlanmayan şairlerin adlarına mecmualardaki küçük bir kayıtla dahi olsa rastlanabileceğini ve bunun edebiyat tarihi çalışmalarına çok önemli katkı sağladığını belirten Karavelioğlu, mecmuaların aynı mahlası kullanmış şairlerin ayırt edilmesinde de oldukça faydalı kaynaklar olduğunu dile getirdi. Karavelioğlu’nun değindiği bir diğer önemli nokta da kayıp eserlerin mecmua içinde bulunabilmesiydi: “Kaynaklarda adını bildiğimiz ama ortada olmayan bir eser bir mecmua içinde çıkabilmektedir. Mesela Ahmed Fakih’in Çarhnâme’si Hacı Kemal’in derlemiş olduğu Câmiü’n-nezâiriçinde bulunmuştur.”

Konuşmasını mecmuaların bir türü olarak kabul edilen nazire mecmualarına değinerek sürdüren Karavelioğlu nazire yazma geleneğine dair de bazı bilgiler verdi: “Nazireler bazen şairin beğendiği, sevdiği kendinden önce yaşamış şairlerin şiirlerine bazen aynı dönemde yaşayan şair arkadaşına jest maksadıyla bazen de meydan okuma amacıyla yazılmakta ve daha çok edebiyat mahfillerinde okunmaktadır. Nazire yazılırken dikkat edilmesi gereken en önemli kıstas konu bütünlüğü olup bir mersiyeye nazire yazılacaksa mersiye olarak yazılmasıdır. Yine aynı şekilde nazım şekli açısından da bütünlük olmalıdır. Divan edebiyatında en bilinen nazire mecmuaları ise şunlardır: Ömer b. Mezid, Mecmûatü‘n-nezâir; Eğridirli Hacı Kemal, Camiü’n-nezâir; Edirneli Nazmi Mecmeu’n-nezair; Pervane Bey, Mecmua-i nezair.”

Karavelioğlu konuşmasının son bölümünü Süleymaniye Esad Efendi 3418 numarada kayıtlı Mecmua-i Kasaid-i Türkiyyeadlı esere ayırdı. Mecmuanın teknik özelliklerinden bahsettikten ve mecmuayı hazırlarken karşılaştığı sorunlar ve çözüm yollarına dair takip ettiği metodu dinleyicilerle paylaştıktan sonra program soru-cevap faslıyla sona erdi.

 

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.