MOLA
Secde
M. Âkif
Şuhûdundan cüdâdır, çok zamanlar var ki, îmânım;
Bu vahdet-zâra-gûyâ!- geldim amma bin peşîmânım:
Huzûr imkânı yok, dünyâyı etmiş cezben istîlâ;
Ne hüsrandır, İlâhî, ma’bedim, çeprevre, vâveylâ!
Derinlikler, kovuklar, kuytular, şellâller, yarlar,
Bulutlar, yıldırımlar, çöller, enginler, sular, karlar,
Güneşler, gölgelere, aylar, şafaklar… hepsi çığlıkta;
Gelir tarrâkalar çaktıkça ecrâmın karanlıkta!
Sabâ dağlarda Sûr üfler, coşar vâdîde bin mahşer;
Denizler yükselir, seller döner, taşlar semâ’ eyler.
Ufuklar çalkanır, kaynar ziyâ girdâbı göklerde;
Asırlar devrilir: Çamlar, çınarlar çırpınır yerde.
Bütün zerrâtı sun’un bir müebbed neşveden serhoş;
Sağım serhoş, solum serhoş, İlâhî, ben ne yapsam boş!
Ömürlerdir, gözüm yollarda, hâlâ beklerim, hâlâ,
Şuhûd imkânı yok, coştukça hilkatten bu vâveylâ.
BİSAV YAZ PROGRAMI 2024
Batı Sonrası Dünya / Karşıtlıklar, Perspektifler ve Yeni Düzen Arayışları 3-7 Eylül 2024
DETAYLI BİLGİ