- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 63 YIL: 2007
- Osmanlı’nın Gezginleri
Osmanlı’nın Gezginleri
Mahmut Ak
TAM Bir Kitap / Bir Yazar
13 Ocak 2007
Değerlendirme: Bilge Özel
Türkiye Araştırmaları Merkezi’nce aylık olarak düzenlenen ve bir eseri -oluşum süreci ve arkaplanıyla birlikte- yazarının ağzından dinlememize imkân veren Bir Kitap/Bir Yazar etkinliğinin Şubat ayı konuğu Mahmut Ak idi. İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nde doçent olan Ak, Ekim 2006’da 3F Yayınevi tarafından yayınlanan Osmanlı’nın Gezginleri isimli kitabını anlattı.
Kitabın ismi Osmanlı’nın Gezginleri olmakla birlikte asıl konusu Osmanlı coğrafyacıları ve bunların ortaya koyduğu eserlerdir. İslâm ve Osmanlı dünyası söz konusu olduğunda seyyahlarla coğrafyacıların kesin hatlarla birbirinden ayrılamayacağına dikkat çeken yazar, seyahat ve hatıra metinlerinin “coğrafya ilmi sınırları içerisinde özel bir alan” oluşturduğunu belirtmektedir (s.7).
Osmanlı teriminin, imparatorluğun geniş bir coğrafyaya yayılmış olması ve farklı din ve etnisiteden insanları bünyesinde barındırmasıyla bağlantılı olarak geniş bir kapsamı olduğuna değinen Ak, kitabının mevcut haliyle bu geniş yelpazeyi tam anlamıyla yansıtmadığının altını çizdi. Konuyla ilgili daha kapsamlı çalışmakta olduğunu, ancak kitabın hazırlanışında gözetilen süre, sayfa sayısı gibi kaygıların çalışmanın formatını belirlemede etkin olduğunu dile getirdi. Örneğin kimi gayrimüslim seyyah/coğrafyacıların, değinilen sebeplerden ötürü kitapta yer alamadığını belirtti. Bu çalışmadaki amacının, bu zengin malzemenin tümüyle kapsanması değil, konuyu genel hatlarıyla ortaya koymak olduğunu belirtti.
Giriş bölümünde İslâm ve Osmanlı coğrafyacılığından kısaca bahseden yazar, Müslüman coğrafyacıların bu alanla farklı ekoller oluşturacak denli ilgilendiklerini, X. yüzyıldan itibaren dünyayı iklimlere göre sınıflandıran haritalar çizildiğini; Osmanlı coğrafyacılarının da zengin İslâm coğrafyacılığı geleneğinden beslendiğini, ancak Osmanlı’nın, erken dönemlerinden itibaren “özgün eserler verecek bir zihni hazırlık” içinde olduğunu belirtmektedir.
“Osmanlı Coğrafyacı/Seyyahları” başlıklı bölümde yazar XIV. yüzyılın ikinci yarısından XVIII. yüzyıl sonuna kadarki zaman diliminde yaşamış on dört Osmanlı seyyah ve coğrafyacısını -hayat hikâyesi, ilmî kimliği, kimlere intisab ettiği, ortaya koyduğu eser/lerinin içeriğine değinerek- incelemektedir. Eserlerin farklı nüshaları varsa bunların hangi kütüphanelerde olduğu, dili, kim tarafından hangi tip yazıyla istinsah edildiği, konu hakkında çalışan belirli araştırmacılarının hangi nüshayı kullandığı gibi detaylar verilmekte; eserin orijinalliğine ve beslendiği kaynaklara da değinilmektedir. Bununla birlikte, sadece coğrafî eserler ya da seyahatnameler değil ilgili kişinin varsa diğer sahalarda verdiği eserler de tanıtılıyor. Coğrafyacıların çizdikleri haritalar söz konusu olduğunda ise ebadı, malzemesi, kullanılan boyalar gibi teknik bilgilerin yanı sıra kapsamı, nereleri gösterdiği ve hangi haritaları kullandığı da verilmekte. Ayrıca her seyyah/coğrafyacıya ilişkin mevcut ikinci literatür Kaynakça adı altında verilmektedir. Bu da kitabı araştırmacılar için daha önemli kılmaktadır.
Bu bölüm, Osmanlı coğrafyacılığının zaman içindeki gelişim seyrini de gözler önüne sermekte, her dönemin seyahat ve coğrafya yazınının o dönemin konjonktürünü yansıttığına işaret edilmektedir. Başlangıçta (XIV. yüzyıl 2. yarısı) gündem, İslâm coğrafyacılarının tanınmasıdır. Bu dönemde Acâyib adı verilen ve örnekleri XIII. yüzyıl ikinci yarısından itibaren takip edilebilen eserler verilmiştir. Doğu sınırının önem kazandığı XVI. yüzyılda, Uzak Doğu hakkında bilgiler içeren Hitainame adlı eserin Yavuz Sultan Selim’e sunulmuş olması tesadüfi değildir. Donanma kaptanı olan önemli coğrafyacıların eserleri ise, Akdeniz’deki deniz faaliyetlerinde kullanılmak gibi işlevsel bir amaca da matuftur.
Kitapta Piri Reis, Seydi Ali Reis, Katip Çelebi ve Evliya Çelebi gibi önde gelen Osmanlı coğrafyacı ve seyyahlarının yanı sıra Aşık Mehmed gibi fazla tanınmayanlara da rastlamaktayız. Aşık Mehmed Anadolu, Rumeli, Kırım, Kafkasya, Ege Denizi adaları, Kıbrıs, Mısır, Beyrut ve Şam’ı kapsayan ve yaklaşık yirmi beş yıl süren seyahatlerinin mahsulünü Menazırü’l-avalim adlı eserinde ortaya koymuştur. Aşık Mehmed’in bu çok fazla bilinmeyen eserinin, “klasik İslâm coğrafyacılarının standart eserlerini kullanarak bilinen coğrafî bilgileri bir araya toplayıp” Katip Çelebi ve Evliya Çelebi gibi XVII. yüzyıl ikinci yarısının önemli coğrafyacı ve seyyahlarına zemin hazırladığını belirten Ak, bu eserin günümüz şehir tarihi çalışmalarında da önemli bir kaynak olacağını vurguladı.
XVIII. yüzyıl itibariyle, İslâm coğrafyasının temel eserlerinin tercüme ve şerhlerinin yapıldığını ve ortaya konan eserlerle bu sahada hayli mesafe alındığını belirten Ak, bu yüzyılda ise çoğunlukla Batılı eserlerin Türkçeye tercüme edildiğini belirtiyor. “XIX. Yüzyıl Seyahatnameleri” başlıklı bölümde, XIX. yüzyılda siyasî arenada yaşanan değişim ve bağlı olarak komşu ülkelerde elçiliklerin açılmasıyla seyyaliyetin arttığı ve ortaya konan eserlerin çoğaldığı belirtilmektedir. “Seyahat Bilgileri İçeren Kaynak Serileri” başlıklı bölümde ise yazar, sefer ruznameleri, menzilnameler, fetihnameler, gazavatnameler, sefaretnameler, hac seyahatnameleri ve esaret hatıralarına değinmektedir. Kitabın sonunda, Avrupa Risalesi olarak adlandırılan bir XIX. yüzyıl seyahat metni tanıtılmakta ve metin hem Osmanlıca hem de günümüz Türkçesiyle verilmektedir. Ekler bölümünde ise Aşık Mehmed’in seyahatnamesinden hareketle seyyahın kişilik özellikleri ortaya konmaya çalışılmış (Ek 1), Ek 2’de Aşık Mehmed Hanefi’nin seyahat hikâyesi orijinal metinden verilmiştir. Ek 3 ise haritalardan müteşekkildir.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ