Refah Rejimi Bağlamında Yaşlıların Refahının Mukayeseli Bir Analizi

Fatih Aysan

30 Mart 2013
Değerlendirme: Fatma Zehra Ercan

Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tezgâhtakiler toplantı dizisinin Mart ayındaki son konuğu İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Mehmet Fatih Aysan’dı. Aysan, refah rejimi bağlamında yaşlıların refahının mukayeseli bir analizini, 2010 yılında Western Ontario Üniversitesi’nde tamamladığı doktora tezi çerçevesinde yaptı.

Aysan, konuşmasına Avrupa’da demografik yaşlanmadan dolayı ciddi bir toplumsal dönüşüm yaşandığını belirterek başladı. Bu dönüşümün yaşlı ve yaşlının yaşlısı olarak nitelendirilen demografik grubun nüfusu hızla artarken, gençlerin nüfusunda düşüşün görülmesi, doğum oranlarının ise genellikle değiştirme seviyesinin (replacement level) altına düşmesi sonucu gerçekleştiğini belirtti. Buna mukabil hükümetlerin emeklilik politikalarını gözden geçirerek, bu politikalarda reforma gitmesinin Yunanistan ve Fransa örneğinde olduğu gibi toplumsal huzursuzluğa yol açtığını söyledi.

Sunumunda refah devleti, emeklilik tipolojileri, Türkiye’de refah rejimi ve son emeklilik reformunu değerlendiren Aysan’ın bu bağlamdaki temel sorusu; yaşlılık ve refah kavramlarından yola çıkarak farklı toplumlarda refahın nasıl dağıtıldığı ve devletin buna katkısının ne olduğu şeklindeydi. Diğer sorusu ise nesil ve toplumsal cinsiyet açısından yeni politikaların problemlerinin neler olduğuna yönelikti.

Refah devletinin tarihsel serüvenine değinerek günümüzde refah devletine karşı üç temel meydan okumanın olduğunu vurgulayan Aysan, küreselleşmenin refah rejimini meşrulaştıran ulus-devlete karşı bir meydan okuma olduğunu, demografik yaşlanmanın da sosyal politikalara yönelik ciddi bir sorun arzettiğini; zira yaşlı nüfusun tüketici olarak görüldüğünü, hem sağlık harcamaları hem de emeklilik politikaları ile devlete yük olarak telakki edildiğini belirtti. Yeni sosyal risklerin ise ailenin dönüşümü, artan göçmen sorunu, bu sorunun ABD’de ve Avrupa’da doğurduğu rahatsızlıklar, toplumun çok kültürlü bir şekilde nasıl yeniden dizayn edilebileceğine yönelik tartışmalar olduğunu ifade etti.

Refahın dağıtıcısı ve şekillendiricisi olarak dört aktörün belirleyici olduğunu söyleyen Aysan, bu aktörleri devlet, piyasa, aile ve yerel aktörler olarak niteledi. Literatürde sosyal demokrat, liberal, korporatistolmak üzere, üç refah devleti tipolojisinin yaygın olarak kabul gördüğünü belirten Aysan, kendisinin, Türkiye’nin de dâhil olduğu, İtalya, Portekiz, İspanya, Yunanistan’ı içeren Güney Avrupa refah rejimiülkeleri adında dördüncü bir tipolojiyi literatüre dâhil ettiğini belirtti.

Aysan’a göre, birbirinden farklı bu dört refah grubunda da benzer demografik olguların gözlemlenmektedir: İnsan ömrünün ortalamasında yükseliş, doğum oranlarında düşüş, kadınların istihdama katılımının erkeklere göre daha yoğun olması. Emeklilik politikaları bağlamında kurumsal emeklilik özelliklerine ve sonuçlarına odaklanan Aysan, eşitsizlik konusunda daha net bir bilgi edinebilmemiz için ailenin ve yerel aktörlerin refahın dağıtımındaki rolünü dikkate almamamız gerektiğini söyledi. Bu bağlamda sosyal demokratik ülkelerde cinsiyet eşitsizliğinin daha az olduğu, liberal ülkelerdeyse kadının istihdama katılımının daha fazla olmasına rağmen cinsiyet eşitsizliğinin de fazla olduğu tespitini yapan Aysan, özellikle emeklilik politikalarında bu eşitsizliğin arttığını vurguladı.

Aysan, Refah rejimlerinin reform politikalarındaki temel eğilimleri üç başlık altında özetledi: (i)Tekrardan metalaştırma (re-commodification); yani devletin sunduğu sosyal hizmetlerin daraltılarak vatandaşların piyasaya yönlendirilmesi. (ii)Maliyetlerin kısılması (cost containment); yani maliyetleri azaltarak ve sürdürülebilir bir sistem için bazı harcamalarda kısıtlamalara gidilmesi. (iii)Tekrardan ayarlama (recalibration); yani değişen demografik ve sosyal yapıya bağlı olarak verimsiz bazı düzenlemelerde değişikliğe gidilmesi olarak izah etti.

Türkiye’nin refah rejiminin yapısı araştırıldığında, bu konuya dair literatürde kayda değer bir incelemenin bulunmadığını belirten Aysan, Türkiye’de refahın dağılımında aile, vakıf, dernek gibi yerel aktörlerin en önemli yere sahip olduğunu, devletin görece orta derecede bir öneminin olduğunu belirtti. 1990’lı yıllardan sonra toplumsal refahın dağıtımına özel sigorta kurumları, hastaneler ve eğitim kurumları da dâhil olmaya başlamıştır.

Refahın dağıtımında devletin iki yolla etkili olduğunu söyleyen Aysan, bunlardan birincisinin popülizm politikaları, ikincisinin ise patronaj olduğunu belirtti. Popülizm politikalarına örnek olarak, Süleyman Demirel’in oy kazanmak için emeklilik yaşını kaldırması ve bir çok hükümetin seçim öncesi oy kazanmak ve toplumsal kaosu önlemek adına gecekondulara göz yumarak onlara su, elektrik ve gaz almaları konusunda imkân tanımasını gösterebileceğimizi söyledi. Patronajın ise kadrolaşma, tanıdıklara imtiyaz tanıma ve hemşericilik şeklinde tebarüz ettiğini vurguladı.

Türkiye’deki mevcut emeklilik politikalarının çok fazla genç emekli birikmesine ve genç nüfusa rağmen sosyal güvenlik açığına ve işsizlik problemine yol açtığını belirten Aysan, yaşlı nüfusun GSMH’nın %8’ini tükettiği göz önüne alındığında yeni bir emeklilik politikasının geliştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

2006 yılındaki emeklilik reformuyla, genel sağlık sigorta sisteminin geliştirilerek SGK çerçevesinde birleştirildiğini ve emeklilik yaşının 65’e çıkarıldığını/recalibration, prim gün sayısında artışa gidildiğini ve emekli aylığı bağlama oranının düşürüldüğünü/cost containment söyleyen Aysan, meseleye nesiller arası adalet bağlamından baktığımızda, genç neslin iş bulma ve emeklilik konusunda çok daha dezavantajlı bir konumda olduğunu, bunun sebebinin kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi ile gençler için emekli olana kadar çalışabilecekleri standart iş imkânlarının ortadan kalkması olduğunu belirtti. Neticede, Türkiye’de nesiller arası adaletsizliğin üzerinde çalışılması gereken çok ciddi bir sorun olarak karşımızda durduğunu belirtti. Aysan, benzer ekonomik ve demografik meydan okumalara karşın, dörtlü refah rejimi tasnifinin emeklilik rejimlerinin özelliklerini anlamak için önemli olduğunu; zira emeklilik reformlarının, refah rejimlerinin kurumsal ve tarihsel yapılarına bağlı kaldığını/path dependent belirtti.

Emeklilik sistemleri, cinsiyet ve kuşaklar arası eşitsizliklerin anlaşılmasında refah rejimi kavramsallaştırmasının önemli imkânlar sağladığını söyleyen Aysan, nesiller arası eşitsizlik konusunun toplumsal refah için çok önemli olduğunu ve bu konuya  daha çok odaklanmak gerektiğini belirtti. Aysan sunumunu, toplumsal refah araştırmaları için çalışılması gereken bazı konulara dikkat çekerek tamamladı.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.