Farabi’nin Siyaset Felsefesi: Kökenleri ve Özgünlüğü

Şenol Korkut

Değerlendirme:Mehmet Hakan Vaizoğlu

Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tezgâhtakiler toplantı serisinin Ocak ayındaki üçüncü konuğu, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Şenol Korkut’tu. Korkut, yakın zamanda yayınlanan Farabi’nin Siyaset Felsefesi kitabı çerçevesinde bir sunum gerçekleştirdi.

Şenol Korkut’a göre Farabi, siyaset kelimesini bugün anlaşıldığı şekliyle politika bilimi olarak değil, ‘yönetim tarzı’ anlamında kullanmıştır. Farabi’nin siyaseti de içine almak suretiyle kullandığı çatı terim ise ilm-i medeni’dir. Bu terim, çağdaş medeniyet tartışmalarıyla ilgili olmaksızın ‘şehre ait ilim’ anlamına gelmektedir.

Yunan siyaset felsefesinin klasik metinlerini kullanma tarzıyla Farabi, diğer İslam filozoflarından ayrılmaktadır. Farabi’nin siyasetle ilgili eserleri arasında el-Medinetü’l-fazıla, es-Siyasetü’l-medeniyye, et-Tahsilü’s-sa’âde, et-Tenbîh ‘alâ sebili’s-sa’âde bulunur. es-Siyasetü’l-medeniyye ve el-Medinetü’l-fazıla’nın siyasi otoritesi filozof-peygamberken, et-Tahsilü’s-sa’âde’deki siyasi otorite filozof-kraldır. Korkut’a göre, Farabi’nin bu açıklamalarından filozof-peygamberin otoritesinin filozof-kralınkinden üstün tutulduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Erdemli şehirin kurucu faili filozof-peygamberdir. Bu şehirlerin sürekliliğini sağlayacak siyasi otorite ise filozof-kraldır.

Siyaset epistemolojisi üzerine de yoğunlaşmış olan Farabi, nazari siyasetin külli önermeleri bulunduğunu, bunların yeri ve zamanına göre uygulanması gerektiğini savunur. Siyasetin iradi alanı günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak değişebilir. Siyasi otorite külli kaidelere bakıp bunları tikel olaylara uygulayacaktır. Farabi, nazari siyasetin ürettiği burhani/tümel/külli bilgileri gündelik olarak değişen durumlara uygulayabilmesi için siyasi otoriteye bir epistemik yeti yüklemiştir. Taakkul yetisi veya fikri erdem olarak da isimlendirilen bu yeti, külliyi tikele getirme becerisidir. Geçici olaylardan üretilen pratik siyasi bilgi, Farabi’ye göre ilm-i medeninin burhani bilgisi değildir.

Farabi’nin tasnifine göre siyaset, derece olarak ilm-i medeninin altında yer almaktadır. Siyasetin altında ise ahlâk ve onun altında da ev ekonomisi/idaresi anlamına gelen tedbirü’l-menzil bulunur. İslam tarihinde ilk defa Farabi, kelâmı ve fıkhı siyaset ilminin yardımcı ilimleri olarak niteleyip ilm-i medeninin altına yerleştirmiştir. Kelâmcı, erdemli dini dışarıdan gelecek olan saldırılara karşı savunup zayıf düşen inancı canlandırarak, fakih ise yasa çıkararak veya var olan yasaları yenileyerek ilm-i medeniye yardımcı olacaklardır.

Farabi’ye göre insan eksik bir yaratılışa sahiptir ve iradi olarak kendini mükemmelleştirmeye yönelir. Allah’ın evrene verdiği düzen insanda kırılmaktayken, erdemli şehir kurulduğunda düzen kemale erecektir. Erdemli şehirin kurucusu, filozof-kraldan üstün olan ve muhayyile yetisi taşıyan filozof-peygamberdir. Muhayyile yetisi herkeste bulunabilmesine rağmen, faal akılla ittisal etme yetisi yalnızca peygamberlere verilmiştir. Faal akılla ittisali bulunan peygamberler, oradan külli bilgileri alıp duyusal alana dönüştürürler. Filozof-peygamber bu özelliği ile insanların fiillerine filozof-kraldan daha çok etki etmekte ve bu tesir gücü sayesinde de erdemli şehiri kurabilmektedir. Erdemli şehir kurulduktan sonra yakini/burhani felsefe toplumun bir parçası olmaktan çıkarsa helâk olma tehlikesi doğar. Toplum, içerisinden bir filozof-kral çıkararak erdemli şehirin devamlılığını sağlamak zorundadır. Farabi, filozof-kralı imam olarak da isimlendirir ki buradaki kullanım Sünni ve Şii perspektiflerden bağımsızdır. İmam, matematik ve fiziği olduğu kadar nazari erdem, fikri erdem, ahlâki erdem ve ameli erdemi de milletlere öğretebilen filozof-kraldır.

Erdemli şehirin idaresinde birtakım sınıflar da bulunur. En üstte güçlü hitabet ve cihat yapabilme yeteneklerine sahip olması beklenen filozof-kral vardır. Söz konusu cihat, nimet devşirme veya fetih için gidilen yere kültür ve dil götürme maksadıyla değil, buralarda adalet, mutluluk ve iyiliği tesis etmek için yapılır. Filozof-kralın altında, fakih ve kelâmcılardan oluşan din hizmetkârları yer alır. Bir altta mücahidun (askerler) sınıfı bulunur. Onların altında da teknikerler, maliyeciler vs. vardır.

Korkut’a göre Farabi’nin kullandığı şehir (medine) mefhumunun Antik Yunan’daki polise karşılık gelip gelmediği tartışmalıdır. Platon’un “ideal devlet” dediği düzen, beş bin kırk kişiden oluşurken Aristo’nun önerdiği ideal devlet, herkesin birbirini tanıyabileceği kadar küçük bir kasabayla sınırlıdır; aksi halde yasayı uygulamak güçleşecektir. Farabi’nin medinesinde ise çok daha fazla kişi bulunur ve bu anlamda Grek polisinden daha büyük ve kapsamlıdır.

Farabi, erdemli şehirin karşısına cahil şehiri konumlandırmıştır. Korkut’un ifadelerine göre cahil şehirin halkı arasında, çatışma ve mücadelenin egemen olduğu bir doğal durum söz konusudur. Farabi bu doğal durumdan çıkmak için aralarında sözleşme, aynı atadan gelme, ortak başkan, kültür ve dil birlikteliğinin de bulunduğu on çıkış yolu önermektedir.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.