- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 68 YIL: 2008
- İşbiliyye’nin Erdülüs’ün Siyasî ve Kültürel Tarihindeki Yeri ve Önemi
İşbiliyye’nin Erdülüs’ün Siyasî ve Kültürel Tarihindeki Yeri ve Önemi
Cumhur Ersin Adıgüzel
21 Ekim 2008
Değerlendirme: Harun Yılmaz
Değerlendirme: Harun Yılmaz
Bilim ve Sanat Vakfı Medeniyet Araştırmaları Merkezi Tezgâhtakiler programının Ekim ayı konuğu Cumhur Ersin Adıgüzel idi. 2008 yılında tamamladığı “İşbiliyye’nin Endülüs’ün Siyasî ve Kültürel Tarihindeki Yeri ve Önemi” başlıklı yüksek lisans tezinin sunumunu gerçekleştiren Adıgüzel, hem tez konusunu belirleme sürecinden bahsetti hem de tez içerisinde ele aldığı konular hakkında dinleyicilere aydınlatıcı bilgiler verdi.
İşbiliyye’nin Endülüs’ün önemli şehirlerinden birisi olmasının yanında, şehrin Müslümanların Endülüs’teki ilk başkenti olmasına da vurgu yapan Adıgüzel, araştırma konusunu belirlerken şehrin bu konumunu da dikkate aldığını belirtti. Tezini kronolojik açıdan 756-1031 yılları arasında hüküm süren Endülüs Emevî Devleti’yle sınırlandıran Adıgüzel, konuyu üç bölümde incelemiştir: “şehrin siyasî tarihi”, “idarî yapısı” ve “sosyo-ekonomik ve kültürel durumu”.
Adıgüzel çalışmasında, İşbiliyye’nin siyasî tarihini Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu I. Abdurrahman’ın İşbiliyye’ye hâkim olmasıyla başlatmaktadır. Adıgüzel’e göre, şehrin Endülüs Emevî Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar geçen dönemdeki siyasî tarihinin genel çerçevesini “iç isyanlar” ve şehre deniz yoluyla gerçekleştirilen “Viking saldırıları” oluşturmaktadır. Müslümanların kendi aralarındaki mücadeleleri yanında, özellikle IX. yüzyılda kendilerine müvelledûn denilen Müslüman İspanyollarla Müslüman Araplar arasındaki mücadelenin de şehrin siyasî tarihinde önemli bir yeri olduğu Adıgüzel tarafından altı çizilen hususlar arasında yer almaktadır.
Çalışmasının ikinci bölümünü oluşturan İşbiliyye’nin idarî yapısı hakkında bilgi veren Adıgüzel, şehrin ‘Emir’ veya ‘Halife’ tarafından atanan valilerce yönetildiğini, valinin diğer İslâm şehirlerinde olduğu gibi başta asker toplamak olmak üzere, idarî ve askerî pek çok görevinin olduğunu belirtti. Ayrıca İşbiliyye’de ‘şurta’ ve ‘hisbe’ teşkilatlarının bulunduğunu söyleyen Adıgüzel, hukukî işlere kadıların baktığını, Yahudi ve Hıristiyan nüfusun da kendi hukuklarına göre hüküm veren mahkemelere başvurabildiğine dikkat çekti. Bütün bu özellikleriyle idarî açından İşbiliyye’nin tam bir İslâm şehri görünümünde olduğunu belirtti.
Adıgüzel, tezinde yoğunlaştığı bölüm olan şehrin sosyal tarihi hakkında, ilk olarak demografik yapıya değinerek İşbiliyye’de Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin birlikte yaşadıklarını söyledi. Adıgüzel’e göre bu durum, şehrin çok kültürlü bir yapıya sahip olmasında önemli rol oynamıştır. Şam’dan Endülüs’e gelişinde sosyal hayatın farklı alanlarına dair çok sayıda unsuru da beraberinde getiren Müslüman Arap nüfus, Kuzey Afrika’dan gelen Berberî nüfus ve şehrin yerli halkı kaynaşarak İşbiliyye’de parlak bir kültürel yapı meydana getirmiştir. İşbiliyye’nin gerek Endülüs iç pazarıyla, gerekse Endülüs dışındaki merkezlerle olan yoğun ticarî hayatına temas eden Adıgüzel, bunda şehrin coğrafî konumunun önemli bir payı olduğuna işaret etti.
Şehirdeki ilmî hareketliliğin temelde Doğu İslâm dünyasının Bağdat, Dımaşk, Kahire, Kayrevan, Medine ve Mekke gibi başlıca ilim merkezlerine yapılan seyahatlere dayandığı fikrini dile getiren Adıgüzel, özellikle hac yapmak maksadıyla gerçekleştirilen seyahatlerin, hac yolu üzerindeki ilim merkezilerinin de ziyaret edilmesine vesile olduğuna değindi. Bu yolculuklar esnasında Endülüslü öğrencilerin Doğu İslâm dünyasındaki ilmî birikimin Endülüs’e taşınmasında büyük bir rol oynadıklarını ifade eden Adıgüzel’e göre, hac yolculukları Endülüs’te Mâlikî mezhebinin benimsenmesinde de öncelikli rol oynamıştır. Hicaz’daki Mâlikî fıkıh anlayışı hac yapmak maksadıyla Hicaz’a gelen ve bu yolculuk esnasında Mâlikî fıkhının öğretildiği merkezlerde ders gören Endülüslü âlimler tarafından Endülüs’e taşınmıştır. Ayrıca, Doğu İslâm dünyasından Endülüs’ün bir şehrine taşınmış olan birikimin, Endülüs içerisinde ilim amaçlı yapılan seyahatler yoluyla Endülüs’ün geneline yayıldığını dile getirdi ve Endülüs’teki ilmî hayata, Endülüs dışından gelen ilim adamlarının da katkıda bulunduklarını sözlerine ekledi.
Adıgüzel, konuşmanın sonunda sorular vesilesiyle Endülüs’teki Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey arasındaki tartışmalara değindi. Endülüs’te Mâlikî ulema arasındaki en temel fikrî ayırımı yansıtan bu kavramların, Doğu İslâm dünyasındaki mânâlarından daha farklı bir anlam ifade ettiğine işaret eden Adıgüzel, Endülüs ilim ve kültür hayatı üzerine yapılacak çalışmalarda bu ayırıma dikkat edilmesi gerektiği üzerinde durdu.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ