- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 93 YIL: 2017
- Güvenlikleştirmenin Küresel Siyaset Yapımı Üzerindeki Etkileri: Sınıraşan Toplumsal Kampanyalar Örneği
Güvenlikleştirmenin Küresel Siyaset Yapımı Üzerindeki Etkileri: Sınıraşan Toplumsal Kampanyalar Örneği
Şirin Duygulu Elcim
Değerlendirme: Bekir Toy
Tezat toplantıları çerçevesinde Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Şubat ayı konuğu İstanbul Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr Şirin Duygulu Elcim’di. Elcim, University of Massachusetts’te siyaset bilimi alanında 2015 yılında tamamladığı The Effects of Using Security Frames on Global Agenda Setting and Policy Making başlıklı doktora tezi üzerine bir sunum yaptı.
Elcim konuşmasına güvenlikleştirmenin giderek genişleyen bir alan olduğunu söyleyerek başladı. Güvenlik konusu giderek askeri-teknik bir konu olmaktan hızlıca çıkmış ve böylelikle zaman içinde istisnasız her konu güvenlik kapsamında algılanmaya başlanmıştır. Küresel ısınmadan çocuk felcine, Ebola’dan AİDS’e kadar her konu güvenlik ekseninde değerlendirilebilmektedir. Bu süreçte, güvenlikleştirme yeni bir politik strateji olarak gündeme gelmektedir. Çağın yeni politika yapma ve meşrulaştırma biçimi güvenlikleştirmedir. Güvenlikleştirme stratejisini sadece uluslararası aktivist örgütler değil, egemen konumdaki yöneticiler dahi kullanmaktadır. Elcim, eski Amerikan başkanı Obama’nın “Ebola giderek büyüyen küresel ve bölgesel tehdittir” ifadesini bunun en açık kanıtı olarak konuşmasının başında alıntıladı. Buna göre yeni yönetim ve meşruiyet rejiminde güvenlikleştirme en temel söylem ve teknik olarak öne çıkmaktadır. Ekonomiden sağlığa kadar her konu güvenlikleşebildiği oranda kamusallaşmakta ve gündem olabilmektedir.
Elcim, güvenlikleştirme sorununu analiz etmeye ilgili literatürü tartışarak başladı. Bu literatüre göre güvenlik nesnel, dışarıda olan bir şey değil, oluşturulmuş, hayal edilmiş bir gerçekliktir. Başka bir ifadeyle güvenlik, ilgili aktörlerin söylem ve çabalarıyla kurulmuş ve inşa edilmiştir. Bu nedenle güvenliğin kaynağı askeri-teknik konulardan sağlık, ekonomi, insan hakları gibi konulara kaymıştır. Mezkûr literatür en temel olarak şunu varsayar: Başarılı bir performansla icra edildiklerinde istisnasız her konu güvenlikleştirilebilir. Sağlıktan insan hakları sorununa kadar çeşitlilik gösteren konu ve sorunlar güvenlik tehdidi haline getirmek olasıdır. Uluslararası boyutlarda faaliyet yürüten aktörler, bu literatürün varsayımına göre, kendi faaliyet alanlarını güvenlikleştirerek muhtemel rakiplerinin önüne geçmeyi hedefliyor ve bunun sonucunda gerek finansal kaynak sağlıyor gerekse de politika yapıp süreçlerini etkiliyorlar. Bu literatüre göre bu sürecin bir diğer boyutu daha vardır. Güvenlikleştirme sayesinde sivil aktörler kendi gündemlerini merkezileştiriyorlar ancak konunun güvenlikleştirilmesi paradoksal olarak ilgili aktörlerin süreçten dışlanmasıyla sonuçlanıyor. Bir sorun alanı güvenlikleştirme sayesinde politikleşiyor ancak devlet, ilgili sorunu güvenlik sorunu biçiminde formüle ettikten sonra ise sorun bu kez de-politikleşiyor. Çünkü güvenlik alanı devletlerin vatandaşlarına sormadığı bir alandır. Güvenlikleştirilen konu böylece üzerine farklı aktörlerin yorum yaptığı, siyasi tartışmaların gerçekleştiği bir konu olmaktan çıkarak sivil aktörlere kapanıyor. Pek çok sınıraşan kampanya sürecinde çevre, sağlık, insan hakları sorunu güvenlikleşerek de-politikleşmiştir. Sınıraşan doktorlar örneğinde görüldüğü gibi kampanyalar doktorların inisiyatifinden askeri kuvvetlere geçmiştir.
Elcim ise tezinde bu güvenlik literatürüyle hesaplaştığını söyledi. Şimdiye kadar yapılmış çalışmalar güvenlikleştirme stratejisine zehirli ama altın yumurtlayan bir strateji muamelesi yapmıştır. Ancak gerçekten öyle midir? Çeşitli alanlarda sayısız faaliyet yürüten muhtelif aktörler ve kampanyalar güvenlikleştirme strateji ile mi iş görmektedirler? Gerçekten kampanyalar böyle mi yürütülüyor? Güvenlik dili kullanmak eşittir başarı mıdır? Başarılı olmuş stratejilerin kaçı güvenlikleştirme söylemini kullanmıştır? Elcim, bu literatürü ampirik bir araştırma metodu ile ciddi istatistiki veriler kullanarak kritik etmektedir. Tezinde 38 vakayı karşılaştırmalı olarak analiz etmiştir. Bu karşılaştırmalı istatistiki analizin neticesinde vardığı sonuç şu: Başarılı örneklerin güvenlikleştirme ile bir alakası yoktur. Çalışmasının temel argümanı, ilgili literatürün varsaydığı “her şey güvenlikleşiyor” yaklaşımının hatalı ve eksik olduğu iddiasıdır. Her konu güvenlikleşmiyor ve başarı ile güvenlikleştirme arasında bir bağıntı da yok. İlgili örneklerde güvenlikleştirme gerek ve yeter koşul olarak tespit edilmemiştir. Güvenlikleştirme stratejisinin etki gücü ve kapsamı, kampanya sürecinin her aşamasında ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Elcim’e göre her kampanyanın üç aşaması vardır; kampanyanın girişimci ekibinin öne çıktığı “gündem belirleme” evresi, kampanyanın genişleyerek etkide bulunduğu “siyasi taahhüt evresi” ve taahhütlerin gerçekleştirildiği “uygulama evresi”. Konuşmasını Elcim, yoğun data kullanarak ulaştığı temel tezini paylaşarak sonlandırdı: Her üç aşamada aktörlerin güvenlikleştirme stratejisini kullanıp kullanmadıklarını 38 ayrı vaka üzerinden ayrıntılı analizi gerçekleştirildiğinde güvenlikleştirme ile başarı arasında herhangi bir bağıntı olduğunu destekleyecek bir data mevcut değildir.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ