MOLA
Sinema İçin Bunca Acıya Değer mi?
Ahmet Uluçay
Benim sevgili günlüğüm, dert ortağım, gözyaşımın mendili, başımı koyduğum, anamın dizi, Sevgilim, ben sulu gözlüyüm, biliyorsun. Ama bugün bütün gözyaşımı içime akıtıyor, susuyorum. İçimde dertli bir ana, ömrüm boyunca benim yerime ağlıyor zaten. Öptüm seni. Karpuz Kabukları’ndaki Recep gibi düşünüyorum bugün. “Aşkın acısını gurbet dindirir”miş. Belki benim acımı da... Yaşamak istemiyorum. Saat 13 filan, camdan dışarı baktım. Gökyüzü bulutlarla örtülü. Sarı bir ışık var. Hastalıklı, ölü benizli sarı bir ışık. Böyle bir ışıkta aydınlanan bir dünyada insan, nasıl olur da yaşamayı sevebilir? Bütün tesellileri kusuyorum. Yaşamayı hiç değilse bugün içim kaldırmıyor. Kestirme yolları kullanmak ne kadar rahatlatır insanı? “Ey nefs! Herkesin derdini vicdanında öyle derince duyup yaşamalısın ki, artık bu konuda kimsenin senden bir beklentisi kalmasın...” Kimsenin benden hiçbir beklentisi olmadı ki. (Olamaz zaten; herkes mağrur, bense güçsüzüm.) Ama benim hâlâ herkese borcum var.
Yürek, yalnız acı mı duyar?
Bıçaklandım.
Kanıyorum.
Yüreğimden...
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ