Bir Atölyenin Ardından İzlenimler Aida Begic’le Film Yapmak Üzerine

Aida Begic

27-29 Haziran 2009
Değerlendirme: Betül Demirel
 
Boşnak yönetmen Aida Begic’le, Hayal Perdesi Sinema Topluluğu faaliyetleri kapsamında yaklaşık üç gün süren bir film atölyesi gerçekleştirildi.
Profesyonel bir yönetmen olmanın yanı sıra, Saraybosna Gösteri Sanatları Akademisi’nde film yapımı ve yönetmenlik üzerine dersler veren Aida Begic’in, aynı üniversitede kurgu dersleri veren, sektörde de profesyonel kurguculuk yapan Miralem S. Zubcevic’le birlikte verdiği film atölyesinin amacı, her iki konuğumuzun film yapımı, yönetmenlik ve kurgu üzerine deneyimlerini katılımcılarla paylaşmalarıydı.
Atölyenin başlangıcında yönetmenliğin nasıl bir süreç olduğunu sorgulayıcı bir dille ortaya koyan Begic’e göre, sinema sanatı kolektif bir sanat olmakla birlikte, sadece tek kişinin üzerinden anlamlandırılıyor; diğer bir deyişle, filme koca bir ekip emek vermesine rağmen tüm sorumluluğun sadece bir kişide, yani yönetmende toplanması sinema sanatının en ilginç özelliği. “Yönetmenlik bir diktatörlük değildir; ama bu film sürecinde bir demokrasi olduğu anlamına da gelmez” diyerek durumu özetleyen Begic, yönetmenin filme ait tüm enstrümanları kullanırken, bilgiye dayalı net bir yaklaşımının olması ve kendi sinema dilini kurması gerektiğinin altını çizdi. Sanatsal sürecin mistik bir süreç, sanatçının da ilhama bel bağlayan özel bir varlık olmadığını söyleyen yönetmenin kendine özgü sanat tanımıysa şöyle: “Sanat, kendine has yöntemleri ve yaklaşımları olan bir bilimdir, sanatçı da çok ağır çalışan bir işçidir.”
Aida Begic, yönetmenlik sürecinin karakteristiğini netleştirdikten sonra, anlatılmak istenenin bir fikir olarak ortaya çıkışından, filme dönüşmesine kadar geçen süreci, karakter oluşumunu, mekânın kullanımını bazı örnekler üzerinden giderek anlattı.
İkinci bölümde ise ilk bölümdeki teorik çerçeveden hareketle yönetmenin Kar filminin -senaryo, yapım, oyuncu yönetimi, görüntü yönetimi, kurgu, ses ve müzik kullanımı gibi- tüm öğelerinin çözümlemesi yapıldı. Miralem S. Zubcevic ve Aida Begic, hikâyenin fikir aşamasından çekim sonrasına kadar bütün aşamalara ilişkin tecrübe ve bilgilerini bizlerle paylaştılar.
Aida Begic’in tüm atölye süresince ısrarla vurguladığı önemli hususlar vardı: Her şeyden önce film yapmak en başta belirlenen bir fikri aktarmak demektir, filmdeki her unsurun buna hizmet etmesi gerekir, aksi takdirde sarf edilen çabalar heba olur. Sadece güzel, çekici ve enteresan olan unsurlarla filmlerini başarılı kılacaklarını sananların aksine, kendisi de filminde amaca hizmet etmeyen hiçbir şeyi kullanmadığını örneklerle gösterdi.
 
 
Aida Begic’e Dair
                                       
·         Değerlendirme: Gül Giritli
·          
Sinema atölyesinin en önemli özelliği, Aida Begic’in sadece yönetmen ve senarist olarak konuşmaması, aynı zamanda hayattan da dersler sunmasıydı. Yönetmen, savaşa rağmen ayakta kalmanın, arayışın, yılmamanın, kibre düşmeden vakur durmanın nasıl mümkün olabileceğini bizzat hâl diliyle anlattı. Begic, sinemayı teknik bilginin ötesinde, Müslüman bir sosyal bilimci perspektifiyle katılımcılara aktardı. Engin bir birikime sahip olan ve bunu hâlihazırda Saraybosna Üniversitesi’nde hocalık yaptığı için olsa gerek, karşısındakilere aktarmada hiçbir sorun yaşamayan Aida Begic, inançlı bir yönetmenin ‘kör göze parmak sokmadan’ nasıl film yapılacağını ve bu kendince çabayla Cannes’dan da ödül alınabileceğini gösteren önemli bir örnek. Atölye çalışmasında dile getirdiği “Siz filminizi çektikten sonra bu dünya daha iyi bir yer olacak… Bir insanın bile o iyiliği keşfettiğini düşünsenize!” cümlesi kendi sinema felsefesini çok güzel özetledi.
Belgrat’ta ödül aldığında film gösterimi sonrası gözyaşlarına karışmış duygusal anları anlatırken metanetli Begic. Türkiye’de duyduğu Mualla ismini bebeğine veren Begic, bebeğini beklerken Kar’ı çekmiş. Hâlâ mayınların gömülü olduğu, savaşta harap olmuş bir köyde, oyuncularından önce gidip bizzat mayın olup olmadığını kontrol edecek kadar da cesur. Cesur Aida Begic; çünkü erkeklerin hâkim olduğu, imkânsızlıkların üstüne üstüne geldiği, film çekmek için kameranın bile zar zor bulunabildiği bir ortamda insanın hikâyesini anlatıyor. “Batı’da metafiziğin varolabildiği tek hâl ‘delilik’” diyen Begic, kendi topraklarımızda ise metafiziğin hayatın her safhasında ve gündelik olanla yan yana durduğunu özellikle vurguluyor. Bunu Kar’da büyük bir başarıyla sunan Begic, sık sık “Bir film çekerken hikâyeye önce kendiniz inanmalısınız ki seyirci de size inansın” diye vurguluyor. Hayatında bir yeri, anlamı olan bir film çekmenin aslında evrenseli de yakaladığının kanıtını, Kar’ın dünyanın dört bir yanındaki festivallerde yakaladığı büyük başarıyla gösteriyor.
Atölyeye katılan bizlere ilk sahneden itibaren karakterlerimizi en ince detaylarla, sağlam bir şekilde çizmemiz gerektiğini söyleyen Begic, seyircinin filmi sahici bulmasını çok önemsiyor. Dinî içerikli film çekme iddiasındakilerin en büyük açmazının, yapaylığı aşamamak olduğu anlaşılıyor böylece.
Aida Begic, dünyadaki sinema sektörünü ve altında yatan felsefeyi yakından takip eden, güçlü bir sanatçı… Her şeyden öte Türkiye’de nitelikli film yapmak isteyenler için rehber niteliğinde bir sanatçı…

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.