- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 70 YIL: 2009
- Osmanlı Batılılaşması ve Cumhuriyet’e Etkileri
Osmanlı Batılılaşması ve Cumhuriyet’e Etkileri
Şükrü Hanioğlu
10 Ağustos 2009
Değerlendirme: Eşref Kalender
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen Sohbet programının Ağustos ayı konuğu Princeton Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu idi. “Osmanlı Batılılaşması ve Cumhuriyet’e Etkileri” başlıklı konuşmasında Osmanlı modernleşme tecrübesinin periyodizasyonu ve periyotlar arasındaki ilişkinin mahiyeti üzerinde duran Hanioğlu, bu çerçevede dile getirdiği üç temel soruyu yanıtladı:
• III. Selim dönemi, hatta Lale Devri ile başlayan Osmanlı batılılaşması/modernleşmesi lineer bir seyir mi izledi?
• II. Meşrutiyet batıcılığı ile Cumhuriyet batıcılığı kendisinden önceki tecrübeler ile aynı mahiyete sahip hareketler midir?
• Değillerse, aralarında ne gibi farklılıklar vardır?
Cumhuriyet tecrübesinin Lale Devri ile başlayan bir sürecin nihai ve kaçınılmaz son aşaması olduğu; dolayısıyla Osmanlı modernleşme tecrübesinin mahiyet ve muhteva değiştirmeksizin lineer bir şekilde Cumhuriyet’e kadar devam ede geldiği yönündeki yaygın kabulden bahseden Hanioğlu, sözkonusu kabulün teşekkül ve tedavülünde -bu vadinin mühim ve etkili isimlerinden Tarık Zafer Tunaya’yı da etkileyen- Türk İnkılabına Bakışlar’ın önemine dikkat çekti. “Cumhuriyet garpçılıktan, garpçılık III. Selim’den/Lale Devrinden etkilendi” şeklinde de formüle edilebilecek bu düşünce biçiminin, II. Meşrutiyet garpçılığını hak ettiği yerde ve şekilde ele almaması, sözkonusu kabulün ortaya çıkmasında ayrı bir yere sahiptir. Hanioğlu’na göre yapılacak değerlendirmelerde II. Meşrutiyet batıcılığının materyalist ve bilimci (scientist) bir zemine oturduğu kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Meseleye bu açıdan bakıldığında II. Meşrutiyet ve sonrası tecrübe, beslendiği kaynaklar, bulduğu çözümler gibi unsurlar itibari ile XVIII. yüzyılda başlayan Osmanlı modernleşme tecrübesinden farklılaşmakta ve ciddi bir kopuşu temsil etmektedir. Bu çerçevede II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet garpçılığı, basit anlamda kurumsal transfer ile ilgilenmemekte, materyalist ve bilimci düşünce sisteminin yaygınlaştırılmasını da amaçlamaktadır. II. Meşrutiyet garpçılığının önemli isimlerinin aynı zamanda materyalist hareketin de önde gelen isimleri olması ve bu ekip tarafından yayınlanan eserlerin bir âdâb-ı muâşeret rehberi mahiyeti taşımaları da bu amaçla irtibatlandırılabilir.
II. Meşrutiyet garpçılığı hem fikir düzeyinde hem de insan unsuru itibari ile Cumhuriyet’in batılılaşma projesi ile etkileşim halindedir; dolayısıyla aralarında bir devamlılık mevcuttur. II. Meşrutiyet öncesi ile sonrası arasındaki temel fark modernite-din ilişkisi çerçevesinde sergilenen farklı yaklaşımlarda ortaya çıkmaktadır.
XX. yüzyıl başlarında kendine özgü modernite tecrübesiyle Batı-dışı dünyada gerçekleşen en önemli modernite tecrübelerinden biri olarak da okunabilecek bir Osmanlı modernitesi sözkonusudur. Hanioğlu’na göre bu durum, II. Meşrutiyet garpçılığını tatmin etmemektedir. Geleneksel Osmanlı modernleşmesi gelenek/din ve moderniteyi bir şekilde telif eder/etmeye çalışır ve bu yönü ile özgün bir tecrübedir. II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet garpçılığı ise, modernite ile geleneğin asla bağdaşamayacağına inanır. II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet garpçılığı tekil bir modernite anlayışına sahiptir. Bu çerçevede dini devre dışı bırakan materyalist ve bilimci Avrupa modernite tecrübesi dışında bir modernleşme tecrübesinin yaşanabileceğine ihtimal vermedikleri için Osmanlı tecrübesini modernleşme olarak görmemektedirler. Şükrü Hanioğlu’na göre bu akım mensuplarının bir yandan da dinde reform üzerine fikir serdetmelerinin arkasında, Protestanlık tecrübesine referansla reforme edilmiş bir dinin daha etkili olduğu düşüncesi vardır.
Hanioğlu son olarak aşağıdaki hususların altını çizdi:
Cumhuriyet dönemindeki etkisinden hareketle II. Meşrutiyet dönemi garpçılığının çok etkili bir fikir akımı olduğuna dair algı yanlıştır; zira II. Meşrutiyet garpçılığı kesinlikle marjinal bir harekettir ve kendisinden önceki modernleşme tecrübesinin bir devamı gibi telakki edilmemelidir. Bu iki modernite arasında yapılacak bir ayrım, Osmanlı modernleşmesinin kendi bağlamı ve dinamikleri çerçevesinde anlaşılmasını mümkün kılacaktır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ