- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 60 YIL: 2006
- Sola Teorik Müdahale: 1980 Öncesinde Birikim Dergisi
Sola Teorik Müdahale: 1980 Öncesinde Birikim Dergisi
M A M T e z g â h t a k i l e r
11 Şubat 2006
Değerlendirme: Ümit Aksoy
Alain Bodiau, Etik adlı kitabında, “Son yirmi-otuz yıldır ideolojilerin sonunun geldiği söylendi, aslında ima edilen sadece solun sonuydu” der. O kadar ki, bu durum özellikle Batı kapitalizmi ve Batı liberalizminin (genel olarak sol ve özel olarak Marksizme ilişkin) tavırlarında daha da belirgin bir hal alır. Buna göre bizler de tıpkı Batı liberalleri gibi muhafazakâr bir tutum takınarak, bir şeylerin sonunun geldiğini ilan edip kazananların tarafında yer almanın hazzını yaşadık.
Hediyetullah Aydeniz’in yüksek lisans tezi, bu topraklardaki önemli bir entelektüel girişimi incelemesi bağlamında önemli bir yerde durmaktadır. Aydeniz, çalışmasının önemli bir bölümünü Birikim dergisinin yayınlanmaya başlandığı 1975’li yıllara ayırmış ve bu evreyi bir dönem olarak nitelendirmişti. Bu durum bir yandan olumlu bir yandan olumsuz özellikler çağrıştırdı. Çünkü bu tutum, bir yönüyle dergiyi dönem gibi Marksist doktrinin kavramlarıyla yani maddî gerçekliklerle ele almak ve konuya Marksist literatürle yaklaşmak anlamına gelmekteydi.
Fakat öte yandan, Marksist geleneğin maddî gerçekliğinin neredeyse tek belirlenim aracı olarak ele alınıp bütün nüans noktalarını görmezden gelen düşünce biçiminin tekrardan üretilmesi demekti. Başka bir ifadeyle bu sunumda gerçekten Birikim dergisinin mi, yoksa bu dergi özelinde dönemin mi ele alındığı muallakta kaldı. Bununla birlikte, Aydeniz’in dünya ve Türkiye şartlarıyla ilgili analizleri hem dünya üzerindeki değişimi yakalamak hem de Türkiye içindeki kırılmaları doğru bir şekilde yansıtmak girişimi olarak okunabilir. Aydeniz, dünyanın iki kutupluluktan çok kutuplu bir yapıya geçtiği ve Türkiye şartlarında da benzer kırılmaların yaşandığı bu dönemin, ancak böylesi bir dış çevre analiziyle ortaya koyulabileceğini iddia etti.
Aydeniz’in dış çevre analizindeki bir diğer önemli saptama ise, Marksizmin özellikle 68 kuşağıyla birlikte iyice belirginleşen yeni sosyal hareketler bağlamındaki çeşitlenmeydi. Buna göre Marksizmin kalın duvarları da gelinen noktada birtakım kırılmalar yaşamış ve sadece kapital ilişkiler gibi bir kanal üzerinde akan ilişkiler, eşcinsellerden çevre hareketlerine dek geniş bir yelpaze içinde kendini ifade etmeye başladı. Bu tespitin en önemli özelliğiyse Marksizmin olası süreç analizlerindeki ve çözüm önerilerindeki merkez değişimini vurgulaması oldu.
Sunumda Birikim dergisiyle ilgili olarak önce birtakım teknik analizler yapıldı. Aydeniz, 1975–80 yılları arasındaki 61 sayı üzerinden yaptığı tespitlerle derginin kaba bir fotoğrafını sundu. Bunun yanı sıra, Birikim dergisinin kaba olarak sol düşünceye yaptığı en önemli katkının bir tür entelektüel pota işlevi görmek olduğu tespiti de önemliydi. Buna göre, Birikim bir fraksiyon dergisi olmanın ötesinde, Marksizmin yaşadığı düşünce bunalımından kurtulmak adına zihnî bir evrim yaşanmasının gerekliliğine işaret etmiş ve ancak bu sayede bunalımın üstesinden gelineceğini dile getirmiştir. Aydeniz’e göre, derginin başındaki iki isimden biri olan Murat Belge, bu tarz bir entelektüel tecrübeyi daha fazla yaşamış, diğer isim Ömer Laçiner ise politik tondaki yazılarıyla derginin pratik donanımını meydana getirmiştir.
Aydeniz’e göre, dergide yayınlanan çevirilerden hemen önce verilen ve bu yazıların “nasıl anlaşılması gerektiğini” gösteren açıklamalar, derginin bir tür “bilinç taşıyıcılığı” misyonu üstlendiğini göstermektedir. Başka bir ifadeyle, dergi her ne kadar kaba bir şekilde bir platform olduğunu söylese de, yine de bir nevi düşünce biçimini önceliyor ve bu tarzını da bir “doğru okuma” telkiniyle ortaya koyuyor.
Aydeniz’in dile getirdiği bir başka özellik ise, Marksizmin daha sonra da devam eden yapısalcılıkla girdiği düşünsel sürtüşmeydi. Marksizm, yapısalcılığın felsefî analizlerinde ortaya çıkan ve sosyal bilim anlayışının altını oyan iddialarla yüzleşmek durumunda kalmıştı. Başka bir deyişle, ilerleme düşüncesiyle hareket eden kaba Marksizm, bu düşüncenin altını oyan bir önermeyi dile getiren “yapı” merkezli analizle karşılaştığında yenilgiye uğramıştı. Bu durum da, çift kutupluluktan çok kutupluluğa, tek bir Marksizmden birçok Marksist harekete (yeni sosyal hareketler) geçişte olduğu gibi, Marksizmin çizgisel analizinin bir tür döngüsel duruma çevrilmesine sebep olmaktaydı.
Aydeniz sunumunun sonunda, tezin sonunda yer alan Murat Belge ve Ömer Laçiner’le yapılan röportajlardan bahsetti. Belge’nin handiyse alayla karışık “Bilimsel Marksizme hiçbir zaman tam olarak inanmadım” mealindeki sözleri, ideolojik boyutu yüksek bir düşünsel mekanizmanın, üstelik entelektüel pota işlevi görme iddiasını taşıyan bir derginin durumunu daha net biçimde gözler önüne serdi.
Süleyman Seyfi Öğün bir konuşmasında, Türk düşünsel serüveninde muhafazakârların ekonomik bir kipten kalkarak siyaset geliştirdiklerini, buna karşın “solcu”ların “meta ilişkilerinden ziyade kültüralist bir politika” izlediklerini belirtmişti.
Bu “saçmalığın” nedenleri bir yana, tespitin önemini bir daha hatırlama olanağı bulduğumuz bu tez sunumu, bir tür muhafazakâr refleksle sonunu ilan ettiğimiz Marksizm ile hâlâ tam olarak yüzleşemediğimizi göstermesi bakımından oldukça kayda değerdi.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ