- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- NOTLAR ARŞİV
- 13 - Osmanlı İlmiyesi
- Osmanlı İlmiyesi
Osmanlı İlmiyesi
Osmanlı İlmiyesi, 2008, 79 s.
BSV Notlar serisinin onüçüncüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "Osmanlı İlmiyesi" başlığı ile yayınlandı.
Bilim Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi bünyesinde gerçekleştirilen ve Osmanlı ilmiyesini konu edinen toplantıların neticesinde hazırlanan bu kitapçıkta altı konuşmanın dökümü yer almaktadır. Bu toplantılar çerçevesinde Osmanlı ilmiyesinin yapısı, bu yapıya dâhil olan mekanizmaların işleyişi üzerinde durulmuştur. Bu toplantılarda cevap aranan temel sorular, paradigma değişiminin yaşandığı bir dönemde Osmanlı ulemasının temel rolünün ne olduğu, ilmiye sınıfına mensup insanların yaşanan bu dönüşümde nasıl bir tavır alış sergiledikleri, böylesi bir dönemde din ve devlet ilişkilerinin nasıl bir seyir takip ettiği, yaşanan dönüşümler neticesinde ilmiye sınıfının en üst noktasındaki kişi olarak görülebilecek şeyhülislamın yetki ve sorumluluklarında ne gibi değişiklikler olduğu, 19. ve 20. yüzyılda şer’i hakimlik kurumunun nasıl bir yenilenme sürecine girdiği, yine aynı dönemde taşra - merkez ilişkilerinin Osmanlı ilmiye teşkilatında ne şekilde tezahür ettiği şeklinde özetlenebilir.
Mefail Hızlı, “Mahkeme Sicillerine Göre Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Sıbyan Mektepleri” başlıklı çalışmasında bir kurum nasıl çalışılır sorusundan hareket ederek siciller üzerinden Bursa sıbyan mektepleri konusunu işlemekte; sıbyan mekteplerinin yapısı, eğitim kalitesi ve öğrenci profili hakkında değerlendirmeler yapmaktadır.
Almanya’da Bochum Ruhr Üniversitesi’nde İslam Bilimleri, Şarkiyat ve Pedagoji okuyan Yaşar Sarıkaya ise, “Ebu Said Muhammed el-Hadimî: Taşralı Bir Osmanlı Âliminin İlişkiler Ağı, Kariyeri ve Etkisi” başlıklı doktora çalışmasından hareketle Konya Hâdim’li bir ulema ailesine mensup olan el-Hadimî üzerinden, taşradaki bir Osmanlı âliminin merkezle ilişkisinin nasıl olduğunu incelemektedir. Bununla birlikte tezde Hadimî’nin şahsı üzerinden, bir âlimin özellikle de bir taşra aliminin kariyerinde hangi saiklerin ne derece etkili olduğu sorularına cevap aranmaya çalışılmıştır.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Esra Yakut “Şeyhülislamlık: Yenileşme Döneminde Devlet ve Din” isimli kitabı bağlamında klasik dönemdeki yapısı itibariyle en çok tartışılan konulardan birisi olan şeyhülislamlık makamının nasıl ya da hangi tarihlerde ortaya çıktığı konusunu ele almaktadır. Bu kurumun geçirdiği dönüşüm ve özellikle eğitim alanında sahip olduğu yetki ve sorumluluklar bu çalışma çerçevesinde incelenmiştir.
“Osmanlı Devleti’nde Şer’i Hâkimler” başlıklı tezinde Jun Akiba, Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahip başka bir kuruma –kadılık kurumuna- yer vermekte ve kadılık kurumunun, öneminin sadece yargı alanında değil idari ve mali alanda da büyük etkileri olduğundan yola çıkarak, Tanzimat’tan sonraki dönemde nizamiye mahkemelerinin kurulmasıyla şer’iye mahkemelerinin yetkilerinin sınırlandığını, ayrıca bürokrasinin gelişmesiyle şer’i hâkimlerin idari görevinin de azaldığını dile getirmektedir.
Ahmet Cihan, “Reform Çağında Osmanlı İlmiye Sınıfı” başlıklı çalışmasıyla Osmanlı’nın son döneminden, Cumhuriyet döneminin başına kadar ilmiye grubunun değişim karşısındaki tutumunun geriye doğru nasıl bir projeksiyona tabi tutulabileceğini irdelemektedir. İlmiye sınıfının değişim karşısında statükocu mu yoksa farklı pozisyonları koruyan bir yapı mı arz etmekte olduğunu incelemekte ve temel tezini ilmiye sınıfının bir kitle olduğu üzerinden geliştirmektedir.
Son olarak İlhami Yurdakul, Tanzimat sonrası ilmiye teşkilatındaki yenileşmeyi ele aldığı tez çalışmasında, modernleşme döneminde ilmiye teşkilatının kendi haline terk edilmediği, aksine Osmanlı idarî sisteminde yenileşmenin bir gereği olarak bütünüyle bir değişim geçirdiğini ileri sürmektedir.
Gerçekleştirilen bu toplantılar neticesinde Osmanlı ilmiye teşkilatını yol açıcı sorular ışığında yeniden okuyabilmek ve bu sorularla, yapılması umulan daha kapsamlı çalışmaların önünü açabilmek mümkün olabilmişse maksadımız hâsıl olmuş demektir.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ