Sesime Gel - Dengbejler, Arayış ve Yolculuk

Hüseyin Karabey

20 Mart 2015

Değerlendirme: Barış Saydam

Sanat Araştırmaları Merkezi ve Türk Sineması Araştırmaları’nın ortaklaşa düzenlediği, “Hayal-i Ziruh’tan Sinemaya” başlıklı söyleşi dizisinin dördüncü konuğu Hüseyin Karabey oldu. Etkinlik, yönetmenin Sesime Gel (Were Dengé Min) isimli son filminin gösterimi ile başladı. Sonrasında yönetmenle bir sohbet gerçekleştirildi.

Filmin yapım sürecinde yaşadığı zorlukları ve hikâyeyi yazma sürecini anlatarak söze başlayan Hüseyin Karabey’in şahit olduğu ve çevresinden duyduğu hikâyeler filmin temelini oluşturur. Filmin açılışında askerlerin köye baskın yaparak köydeki erkekleri topladıkları sekans ile 1990’ların atmosferini betimleyen Karabey, bu noktada askerleri ve dönemi yansıtırken emir/komuta zincirine de göndermede bulunmak ister. Askerlerin içinde kötü olanlar kadar iyi olanların da varlığını göstermeye çalışır ama emir eri durumunda kalan askerler kendilerine verilen emirleri uygulamakla yükümlüdür. Filmde şiddeti gösterme şekliyle ilgili kendisine yöneltilen soruya verdiği cevap şöyleydi: “Şiddetin kendisinden ziyade, şiddetin nasıl rutin olarak yaşama yansıdığını göstermeye çalıştım.”

 Filmde yönetmenin aslında son derece zor ve sancılı bir dönemi beyazperdeye taşımasına rağmen, form olarak masala yakın bir dil benimsemesi de söyleşide öne çıkan başlıklardan biriydi. Yönetmen, Kürtler’in yasaklardan dolayı ana dillerini kullanmalarının son döneme kadar güç olduğunu, o yüzden de Kürtler arasında sözlü anlatım geleneğinin daha gelişkin olduğunu söyledi ve dengbej kültürünün bu geleneği aktarma konusundaki önemine dikkat çekti. Dengbejler geçmiş hikâyeleri yeni nesillere aktarmanın dışında, günümüze de taşır. Filme baktığımızda dengbej geleneğinin Kürtler için ne kadar hayati olduğunu gözlemlemek mümkün. Dengbejler geçmişle gelecek arasında bir köprü kurarken, aynı zamanda hatırlama üzerine bir misyonu devam ettiriyorlar. Köy köy dolaşarak unutulan, dillendirilemeyen ve üzeri örtülen hikâyelerin hatırlanmasına yardımcı oluyorlar. Bu da toplumsal ve kültürel olduğu kadar politik anlamda da bir coğrafyanın hafızasının oluşturulmasına katkı sunuyor. Yaşananları unutursak tarih tekerrür eder diyen Karabey’in sözleriyle dengbej geleneğinin unutulanı yeniden yaşatmaya yönelik çabası da bu anlamda paralellik gösteriyor.

Sesime Gelfilminin en ilginç noktalarından biri de filmde hikâyeler anlatarak konunun alt metnine dikkat çeken dengbejlerin bir süre sonra kendilerinin de hikâyenin bir parçası haline gelmeleri. Anlatıcının anlatının bir bölümünü oluşturarak bütüne hizmet eden bir çarklıya dönüşmesi filmin form anlamında getirdiği güzel bir önerme esasında. Yönetmenin sesi ya da bakışı olarak da okunabilecek dengbejlerin önderliği filmin olay örgüsünde sürükleyici bir öğe olarak anlatıya hizmet ederken, bir süre sonra anlatının omurgasının aslında dengbejler olmadığını fark ediyoruz. Onlar da yönetmenin kendisi gibi büyük resme baktığımızda hikâyenin içindeki küçük bir bölümden ibaret kalıyor.

Bu geçişken yapı ve filmin form olarak sözlü geleneğe daha yakın bir anlatı sürdürmesi konusu da sohbette Karabey’in üzerinde durduğu meselelerden biriydi. Geleneklerden beslenen bir sinema anlayışının öne çıkması gerektiğini, öbür türlüsünün başkasının bakışı ve diliyle konuşmak olacağını söyleyen Karabey; son dönemde Türkiye’de gerek ana akım gerek bağımsız olarak değerlendirilebilecek filmlerdeki yapaylığa dikkat çekti. Temsil sorununun sadece Kürtlerle ilgili olmadığını, Türkler’in de filmlerde yanlış ve eksik temsil edildiğini anlatarak bunun yaratabileceği tehlikeleri vurguladı.

Sesime Gel’in barış sürecine destek verme gayreti gösteren bir yapım olduğunu pek çok kez hatırlatan Karabey, söyleşinin son kısmında halkların kardeşliği ve birliğine dair olan inancını tekrarladı. İki taraftan filme gelen tepkileri dile getirerek filmin festival sürecini ve yurtdışında nasıl karşılandığını da dinleyicilerle paylaşan yönetmen, festivallerin politik duruşları gereği bazı filmleri öne çıkardığını bazılarını ise görmezden geldiğini söyledi.

خيار المحررين

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


تابعنا

الاشتراك في النشرة الإخبارية لدينا لتلقي الأخبار والتحديثات.