19. Yüzyıl Alman Düşüncesinde Hölderlin

Ömer Behiç Albayrak

Değerlendirme:Metin Demir

Sanat Araştrımaları Merkezinin Kırkambar kitap toplantı dizisinde Şubat ayında Henrich Heine’nin meşhur kitabı Romantizm Okulu’nu Türkçeye çeviren Ömer Behiç Albayrak misafir edildi. Albayrak ile 19. Yüzyıl Alman düşüncesi bağlamında Hölderlin üzerine konuşuldu. 

Albayrak konuşmasına 19. yüzyılda gerçekleşen büyük dönüşümleri tasvir ederek başladı. Bu dönemde gerçekleşen fikri ve sosyal dönüşümlerin tarihte eşine az rastlanır türden olduğunu belirtti. Özellikle Fransız devriminin yarattığı siyasi, toplumsal ve entelektüel etkilerin belirleyici olduğunu söyledi. Çünkü Fransız devrimine kadar halk siyasetin bir parametresi değil iken, halkın ya da ayak takımının ayaklanmasının tarihin akışında bir etkisi olabileceği fikri gündeme gelmiştir. Dünya bu tarihsel dönüşüm sahnesinin yanında Almanya’nın özgül kültürel koşulları, sanayileşme, Napolyon’un istilası, Ortaçağın geleneksel kurumların güvenilirliğini kaybetmesi gibi faktörler romantizmin biçimlenmesinde etkili olan unsurlar olarak sayıldı.

Romantizm akımının köklerinde önemli bir edebiyat cereyanı olarak Sturm und Drung (Fırtına ve Sarsıntı) hareketine dikkat çekti. Klasik dünyada edebiyat ahlakı ve toplumsal normları destekleyip güçlendiren bir fonksiyon icra ederken, Sturm und Drang insanın içinden geçen iyi veya kötü her türlü duygunun dışa vurulmasını, içsel coşkunluğun ve bireyciliğin tutkulularının maskelenmeden aktarılmasını savunmaktaydı. Genç Werther’in Acıları romanında gördüğümüz Werther karakteri bu akımın ideal tipidir.

Fransız devrimi her ne kadar romantizm için ilham kaynağı olmuşsa da, terör dönemi ve Napolyon etkisi ile devrime bakışın değişmesi, tekrar kraliyetçi fikirlerin, Ortaçağ Katolikliğinin ve Alman milliyetçiliğinin romantikler arasında yayılmasına imkan tanımış olduğunu söyledi. Romantizmin zaten romans, yani bir ortaçağ akımı olarak da görüldüğünü belirten Albayrak, romantiklerin Alman şiirini yaratma peşinde olduklarını söyledi. Romantiklerin kendi köklerini, Weimar klasisizmi gibi (Goethe ve Schiller) Antik Yunan ve Roma’da arayan bir evrenselcilik içerisinde değil, Antik Yunan hayranlığının yanında Alman ve Katolik köklerinden beslenen milli bir hareket olduğunu belirtti. 

Albayrak’a göre Hölderlin romantizm, klasisizm ve Alman idealizmi ile doğrudan ilişki içerisinde olmasına rağmen, bu akımlardan hiç birine doğrudan ait görülemez. Alman idealizmi mutlağı aramakta, Alman romantizmi sanatta mutlağı ya da “edebi mutlağı” aramakta, Goethe doğadaki mutlağı bulmayı çalışmaktaydı. Hölderlin tüm bunların izlerini taşımaktadır. Dünyaya yeniden büyü kazandırma için eski Yunan’ın armonik güzellik idealine dönme arzusundadır, ilerleyen yıllarında bir hayal kırıklığı ve nihayet belirsiz bir bekleyiş hâlini alır onun bu arayışı. 

Hyperionromanındaki karakterin yolculuğu da benzer bir şekildedir. Hyperion’ın sevgilisi Diotima (Sokrates’in bahsettiği bilge kadın) kayıp güzellik idealinin simgesidir. Hyperion Türklere karşı bağımsızlık savaşı veren Yunanlıların peşinden gider. Ancak romanın sonunda güzellik ideali Diotima ölür. Hayal kırıklığı ve idealin ulaşılamazlığı görülür. Almanya’ya  döndüğünde de modern, makineleşmiş bir toplum görüp hayal kırıklığına uğrar.

Albayrak’ın sunumunda felsefe açısından dikkat çekici nokta Hölderlin’in tek sayfalık “Varlık ve Yargı” makalesidir. Bu metne göre, Alman idealizmi özne ve nesneyi ayırarak mutlak olanı bulmaya çalışmıştır. Fichte’de özne felsefesi, benin mutlak özne olması, özneyi temellendiren başka bir şeyin olmaması ve öznenin ben-olmayan ile sürekli bir karşıtlık ilişkisi içinde olmasına Hölderlin itiraz etmiş, ve birliğe işaret etmiştir. Hegel de  ikisinin birliğini iddia etmiş ancak özne ve nesnenin ayrımı içinde birliği fikrini ortaya koymuştur. Hölderlin bu ayrımı mümkün kılan bir varlık temeli olduğunu, özne-nesne öncesinde varlığın olduğu söyler. Varlık, özne ve nesneyi ayıran yar-gı’dan önce gelir. Yarılmadan önce varlığın birliğini bulabiliriz. Bu birliğe yaklaşmanın yolunu ise sanatsal yaratıda görmektedir Hölderlin. Albayrak, özne-nesne ayrımının ötesinde bir varlık metafiziğine dikkat çektiği için şairin, Heidegger’in de dikkatini çekmiş olduğunu belirtti. Toplantı soru ve cevap kısmı ile devam etti.

خيار المحررين

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


تابعنا

الاشتراك في النشرة الإخبارية لدينا لتلقي الأخبار والتحديثات.