- الصفحة الرئيسية
- المنشورات
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 91 Year: 2016
- Afrika’da Apartheid Karşıtı Mücadele ve Güncel Durum*
Afrika’da Apartheid Karşıtı Mücadele ve Güncel Durum*
Shabbir Banoobhai
Değerlendirme: Faruk Akça
Küresel Araştırmalar Merkezi, Afrika Konuşmaları serisinin Mayıs ayındaki konuğu, Güney Afrikalı şair ve aktivist Shabbir Banoobhai idi. Sunumunda Banoobhai, apartheid rejimine karşı yürütülen mücadelenin tarihsel sürecini temel alarak birçok konuya değindi.
Banoobhai, öncelikle baskı ve ayrımcılığa dünyanın her yerinde rastlanıldığını ancak baskı, aşağılama, mahrumiyet, ayrılıkçı hareketler, kurumsal dışlanma gibi olguların Güney Afrika’da kendine has bir nitelik kazandığını belirtti. Bunun yanısıra tahakküm analizlerindeki odaklanma problemine de dikkat çekti. Toplumsal aktörler olarak eğer biz, bir şeyin farkındaysak o şey bizim için vardır ve gerçektir; ama farkında değilsek bizim için hiç var olmamış gibidir. Çevremizde farkında olmadığımız baskılar söz konusudur. Bilmemiz gerekenlerin belki de en önemlisi, bize etki etsin veya etmesin, çevremizdeki her şeye karşı farkındalığımızı geliştirmenin önemidir. Banoobhai, asıl sorunun ise kendimizi ifade etmeye yönelik baskımız olduğunu ve kendimizi baskıladığımızda da etrafımızdaki ve içimizdeki varoluşa odaklanamayacağımızı, hatta onu da baskılayacağımızı belirtti. Bu varsayıma göre içimizde eksiklik hissediyorsak dışarıya da odaklanamayız.
Banoobhai, Güney Afrika’daki ayrımcılığın tarihsel olarak 1652 yılına kadar götürülebileceğini söyledi. Bu tarihten itibaren Hollandalı Doğu Hint Kumpanyası bugünkü Cape Town’ı Hindistan ticaretinde bir ikmal merkezi olarak kullanmıştır. Hollandalıların tahakkümüyle birlikte bölgeye kölelik, yağma ve ayrımcılık gelmiştir. Apartheid rejimi kavramı resmi olarak 1948’de Ulusal Parti’nin iktidara gelmesinden 1994’e kadar ulaşan 46 yıllık bir süreci kapsamasına karşın, gayri-resmi olarak çok daha önceden beri mevcuttur. Bu tespitinden sonra Banoobhai, apartheid karşıtı mücadelenin ne zaman, nasıl ve niçin başladığı sorusuna kendine has bir açıklama getirdi. Ona göre “kendimiz ile benliğimiz ve kendimiz ile diğerleri arasındaki irtibatın kesildiğinin farkına varıldığında” mücadele başlamaktadır. Bu irtibat kesikliğinin her şeyi kapsayan bir birleştiricilikten ve özgürlükten bizi uzaklaştırdığı anlaşıldığında mücadele kendiliğinden gündeme gelmektedir. Konuşmasında belli aralıklarla tam da bunu ifade eden ve aynı zamanda bir mücadele biçimi olan şiirlerinden parçalar okuyan Banoobhai, şiirlerinden birini yorumlarken tüm gerekenin öze/ ruha bakmak olduğunu söyledi. Ona göre ancak bu şekilde kim olduğunuzun, ne istediğinizin, neyi düzelteceğinizin ve dış dünya ile ilişkiye nasıl gireceğinizin yolunun bulunacağını; böylelikle saygı ve özgürlük taleplerinin ve gelişme yeteneğinin farkına varılabileceğini; eğer bu kaybedilirse durgunluk, hastalık ve ölümün hemen arkasından geleceğini ifade etti.
Apartheid rejimine karşı farklı özelliklerde ve türlerde mücadelelerin varlığından bahsederken genel olarak bunların; politikacılar, entelektüeller, işçiler, insan hakları savunucuları veya sıradan bireyler tarafından yürütüldüğünü söyledi. Bu şekliyle dahili olan, harici mücadeleye dönüşmüş, daha geniş bir alana yayılmış ve mücadele, hiçbir aşamada durdurulamaz boyutlara ulaşmıştır. Sonrasında Banoobhai, öze dönüş konusunu mülteci meselesi ile örneklendirdi. “Biz de kendi içimizde kalbimiz ve aklımız arasında göç ederiz. Bu bizi denge içinde tutar ve gerçek evimizi bulmamızı sağlar. Hayatımızın özü buradadır. Bir mücadeleden bahsediyorsak bu içsel ve çevresel olarak .ikiye ayrılır. Baskın olan çevreselden ziyade özsel olandır. Bunun farkına varamazsak hayatımızı dönüştürme kudretinden mahrum kalırız.” Bu noktada sorumluluğa vurgu yaptı: “Sorumluluklarımızı göz önüne almalıyız. Sorumluluk sahibi olmak, kişiliğimizi düzeltmemizi sağlar ve bu, tam da Güney Afrikalıların ihtiyacı olan şeydir. Uzun yıllar boyunca beyazlar kendilerini üstün görüyorlardı ve devamlı şekilde kendilerini yenileyebiliyorlardı. Biz de pes ettirmek ve bunun kolay olmadığını göstermek için onlara bedel ödettirmeye karar verdik ta ki onlarla eşit olduğumuza razı olsunlar. Kısacası eşitlik için siyahların da kişiliklerini yenilemesi önemlidir.” Bunun yanısıra Banoobhai, genel manâda yüksek farkındalığa sahip kimselerin amaç, cesaret ve görev bilincinin de yüksek olduğunu belirterek amaçlarının insanlara yardım etme, sorunların üstesinden gelme, güzelliğini tamamlama olduğunu ve bunun siyahların kimliğinin de bir parçası olduğunun altını çizdi.
Apartheid döneminde siyah olmanın alt kısımdan olan, önemli bir iş yapamayan, bir nevi “tahta kıran, su taşıyan kişi” anlamına geldiğini belirten Banoobhai, kolej yıllarında etkin olarak görev aldığı Siyahi Bilinç Hareketi’ne ve -kendisine göre belki de Güney Afrika’nın gelecekteki başkanı olması umulan- Steve Biko’nun öldürülmesi olayına değindi. Siyahi Bilinç Hareketi’nin asıl amacı, siyahilere iade-i itibar edilmesidir. Bu yıllarda siyahi bilinci güçlendirmenin unsurlarından biri de siyahi/ zenci kavramının kendisidir. Önceden herhangi bir negatif anlam taşımayan siyahilik/ zencilik, zaman içinde beyaz olmayan anlamında aşağılayıcı bir ifade hâline gelmiştir.
Son olarak Banoobhai, hayata bakış açısını, “ne yapılabilir” diye düşünmekten ziyade, “yapılmış olanları nasıl uygulanabilir hâle getirebiliriz?” sorusuyla özetledi. Banoobhai’ye göre birçok seçeneğimiz vardır ve sadece birini takip edebiliriz. “Ne yapıyoruz” sorusu ne yaptığımızın sonuçları kadar önemli değildir. Asıl mesele “önceden yaptıklarımızın olumsuz sonuçlarına nasıl karşılık veririz?” olmalıdır. Banoobhai, “Birçok zorluğun üstesinden geldik, geliyoruz ve pozitif olmak için de çabalıyoruz diyerek konuşmasını bitirdi.
Apartheid rejimi kavramı resmi olarak 1948’de Ulusal Parti’nin iktidara gelmesinden 1994’e kadar ulaşan 46 yıllık bir süreci kapsamasına karşın, gayri-resmi olarak çok daha önceden beri mevcuttur.
* Bu program şu başlıkla duyurulmuştur: “Anti-Apartheid Struggle in South Africa and Current Situation.”
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO