Senarist ve Düşünür Ayşe Şasa

19 Nisan 2014
Değerlendirme:
Aybala Hilâl Yüksel

Türk Sineması Araştırmaları Projesi, Hayal Perdesi Sinema Dergisi iş birliği ile Nisan ayında “Senarist ve Düşünür Ayşe Şasa” başlıklı bir panel düzenledi. Moderatörlüğünü Barış Saydam’ın üstlendiği panelde Murat Pay “Sinema Tarihine Düşülen Bir Not: Yeşilçam Günlüğü”, Celil Civan “Ayşe Şasa ve Kemal Tahir: Bir Karşılaşma” ve Meltem İşler Sevindi “Ayşe Şasa’yı Senaryolarından Okumak” başlıklı sunumları gerçekleştirdi. Yaklaşık elli senedir Türk sinemasına emek veren ve otuzu aşkın senaryoya imza atan Ayşe Şasa’nın eserleri fikrî yolculuğu ve hakikat arayışı bağlamında ele alındı.

Panelin açılışında Barış Saydam, Ayşe Şasa’nın hayat hikâyesi hakkında bilgi verdi. Şasa’nın şahsi öyküsünde, onun yaşam ve sanat görüşünde belirleyici olan kırılmaları özellikle vurguladı. Ayşe Şasa’nın –otobiyografik eseri Bir Ruh Macerası’nda detaylı olarak anlattığı– sancılı çocukluk ve ilk gençlik yılları, sinema camiasına katılması, Kemal Tahir ile tanışması, Atıf Yılmaz ile evliliği, çalışmalarına mani olan şizofreni hastalığı ve tasavvuf ile tanışması gibi dönüm noktalarına değindi. Reji asistanlığından senaristliğe pek çok görevle sinemamızın emektar isimlerinden biri olan Şasa’nın yolculuğunu özetleyen Saydam, ilk sunum için sözü Murat Pay’a bıraktı.

Murat Pay “Sinema Tarihine Düşülen Bir Not: Yeşilçam Günlüğü” başlıklı sunumuyla Ayşe Şasa’nın Yeşilçam Günlüğü başlıklı kitabını değerlendirdi. Pay öncelikle Yeşilçam Günlüğü’nün Şasa’nın 90’lı yıllarda; yani yoğun olarak senaryo yazmayı bıraktıktan, hastalığı sükunete erdikten ve tasavvufla tanışıp seyr ü sülûku başladıktan sonraki dönemde kaleme aldığı sinema üzerine düşüncelerinden oluştuğunu belirtti. Murat Pay Şasa’nın yazılarının, yıllarca sektörde çalışan bir sinemacının özeleştirisi olduğu için taşıdığı öneme dikkat çekti. Şasa’nın kendisinden önce Halit Refiğ, Yücel Çakmaklı gibi isimlerin de üzerine düşündüğü “sinemada yerlilik” mevzuunu derinleştirdiğini ve fikirlerini tutarlı bir bütünlük içinde aktardığını da sözlerine ekledi.

Murat Pay, Ayşe Şasa’nın Yeşilçam Günlüğü’nde Yeşilçam sinemasının zaaflarını göz ardı etmeden, onun gelenekten beslenen taraflarına vurgu yaptığını ifade etti. Ayrıca kitapta Türk sinemasının –kimlik arayışı başta olmak üzere– problemlerinin tespit edildiğini, Şasa’nın tecrübelerinden hareketle bu problemlerin örneklendirilerek mukayese edildiğini ve dahi problemlerin çözümüne yönelik öneriler sunulduğunu söyledi. Pay Ayşe Şasa’nın Türk sineması hakkında kendisine mahsus tasnifler yaptığını ve görüşlerini yazarken trajik-epik, gerçek-temsil, ümmi sinema-yarı aydın sinema, resmi Türkiye-öteki Türkiye gibi ikiliklerden faydalandığını ifade etti.

Celil Civan “Ayşe Şasa ve Kemal Tahir: Bir Karşılaşma” başlıklı sunumunu bu iki hakikat arayışçısının yollarının kesiştiren bir dizi karşılaşmalar üzerine kurguladı. Civan, öncelikle Kemal Tahir’in de tıpkı Ayşe Şasa gibi müreffeh ve yüzü Batı’ya dönük bir çevrede yetiştiğini belirtti. Burada, mühim olan ilk karşılaşmanın Kemal Tahir’in Anadolu’yla karşılaşması olduğunu belirtti. Celil Civan hapishaneye giren ve kendisinin deyimiyle “Anadolu halkının gerçeği” ile karşılaşan Tahir’in bugüne kadar benimsediği fikirleri ciddi bir revizyondan geçirdiğini anlattı. Bu karşılaşmanın da Kemal Tahir’in Türk solu ile karşı karşıya kalmasına sebep olduğunu söyledi. Kendisini her zaman bir Marksist olarak tanımlayan Tahir, her halkın kendine has yerel Marksizm’ini üretmesi gerektiği düşüncesinde idi. Civan bilhassa Rahmet Yolları Kesti, Bozkırdaki Çekirdek, Devlet Ana, Kurt Kanunu ve Karılar Koğuşu gibi romanlarında Tahir’in Türk soluna muhalefet ettiğini vurguladı.

Celil Civan, Ayşe Şasa’nın Kemal Tahir ile bir film setinde bir Yeşilçam sahnesini anımsatan karşılaşmasının, Şasa’nın hayatındaki önemli eşiklerden biri olduğunu ifade etti. Tahir’in Şasa’nın Batı ile yüzleşmesinde ve kafasındaki Marksist şablonu gözden geçirmesinde son derece tesirli olduğunu belirtti. Ancak Şasa’nın da ifade ettiği gibi Kemal Tahir’in onu bir yere kadar götürebildiğini, oradan sonra hakikat arayışında tasavvufun ona rehberlikettiğini söyledi. Sinema üzerine düşüncelerinin seyrini görebileceğimiz Yeşilçam Günlüğü’nün de ilk yarısının özellikle Kemal Tahir etkisi altında olduğunu ve Doğu-Batı, bizler-onlar gibi ikilikler üzerine kurulduğunu; ancak daha sonra tasavvufun etkisiyle daha kapsayıcı bir bakışa evirildiğini anlattı. Bugünden bakarak her ne kadar eleştirilebilecek, tartışılabilecek yanları da olsa Ayşe Şasa’nın –tıpkı Kemal Tahir gibi– hayatı boyunca gerçeğe yaklaşmaya çalıştığını, başka bir deyişle gerçekle karşılaşmaktan korkmadığını sözlerine ekledi.

Meltem İşler Sevindi “Ayşe Şasa’yı Senaryolarından Okumak” başlıklı sunumunda kariyeri boyunca otuz bir adet senaryoya imza atan Şasa’nın düşünce dünyasının izlerini, yazdığı bu metinlerde aradı. Kaleme aldığı senaryoların Ayşe Şasa hakkında hem çok şey söylediğini hem de bir bakıma çok fazla şey söylemediğini ifade etti. Zira Yeşilçam sinemasının oyuncu sistemine dayalı ve gişe odaklı film üretim koşullarında, Şasa’nın yazdığı senaryolar üzerinde önemli değişiklikler yapıldığını anlattı. Yine de Şasa’nın sistem tarafından dayatılan şablonun kenarına köşesine kendi fikirlerini serpiştirdiğini sözlerine ekledi.

Sevindi, Ayşe Şasa’nın senaryo üretiminin en yoğun olduğu dönemin 1965-1981 yılları arası olduğunu, bu sürecin aynı zamanda Atıf Yılmaz ile evliliğine denk geldiğini söyledi. Senaryolarında ağırlıklı olarak işlediği temaların Türk aile yapısı, kırsaldaki hayat, ağalık, kız kaçırma, eşkıyalık, töre, kadın problemleri olduğunu belirtti. Sevindi, yine Atıf Yılmaz ile çalıştığı dönemde yazdığı senaryolarda orta oyunu, Karagöz, minyatür gibi geleneksel sanatlardan istifade gayretinin göze çarptığını dile getirdi ve bu bağlamda Köroğlu, Ah Güzel İstanbul, Yedi Kocalı Hürmüz filmlerini zikretti. 1981 yılından sonraki dönemde ise tasavvufla tanışmasıyla değişen dünya görüşünün izlerini, Ayşe Şasa’nın sonraki dönemde yazdığı az sayıda senaryoda gözlemlenebileceğini tespit etti.

Paneldeki tüm konuşmalarda vurgulandığı gibi, gerek düşünür gerekse senarist olarak Ayşe Şasa’nın yaşamı ve eserleri bir bütün olarak incelendiğinde hayatının hakikat arayışına adandığı görülüyor. Batıya dönük bir ailede yetişip Marksist dünya görüşünü benimsemesi, Kemal Tahir rehberliğinde yerellik üzerine düşünmesi ve ardından hayatına tasavvufla yön vermesi bu arayışın dönüm noktaları olarak göze çarpıyor. Şasa’nın eserleriyle de paylaşıma açtığı bu yolculuk, sinema ve dahi hayat üzerine düşünen ve kendisiyle aynı sancıları çekenlerin alakasını bekliyor.

خيار المحررين

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


تابعنا

الاشتراك في النشرة الإخبارية لدينا لتلقي الأخبار والتحديثات.