Felsefe 4 / Felsefenin Doğası

Ömer Mahir Alper

22 Aralık 2009
De­ğer­len­dir­me: Hümeyra Karagözoğlu
 
İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si İla­hi­yat Fa­kül­te­si İs­lâm Fel­se­fe­si Ana­bi­lim Da­lı öğ­re­tim üye­si Doç. Dr. Ömer Ma­hir Al­per’in 2006 yı­lın­da ya­yım­la­nan ki­ta­bı Fel­se­fe­nin Do­ğa­sı, ya­za­rın ki­ta­ba da­ir özet bir su­nu­mu ve din­le­yi­ci­le­rin so­ru­la­rıy­la de­ğer­len­di­ril­me­ye ça­lı­şıl­dı. Söz­ko­nu­su eser, “fel­se­fe­nin fel­se­fe­si”ni ya­pa­rak “me­ta-fel­se­fe”nin ala­nı­na gi­ren ça­lış­ma­lar­dan bi­ri ol­ma­sı ba­kı­mın­dan, fel­se­fe se­ver­le­rin il­gi­si­ni çek­miş bir ki­tap idi. Bu se­bep­le Al­per’in su­nu­mu ve so­ru­lar, fel­se­fe­nin ta­nı­mı, ma­hi­ye­ti, in­san ha­ya­tın­da­ki ye­ri gi­bi fel­se­fe fa­ali­ye­ti­nin üze­ri­ne dü­şün­ce­ler çer­çe­ve­sin­de ger­çek­leş­ti.
Su­nu­mu­nun ba­şın­da, fel­se­fe üze­ri­ne dü­şün­me­nin de fel­se­fî bir iş ol­du­ğu­na dik­kat­le­ri çe­ken Al­per, bu yö­nüy­le fel­se­fe­nin di­ğer bü­tün di­sip­lin­ler­den ay­rıl­dı­ğı­na işa­ret et­ti. Fel­se­fe­nin, fi­lo­zo­fun ta­nı­mıy­la şe­kil­le­nen ve bu ta­nı­ma gö­re var­lık ka­za­nan özel­li­ği, fel­se­fe­nin dai­ma va­ro­luş hâ­lin­de ol­ma­sı­na se­bep ol­mak­ta­dır. An­cak Al­per’e gö­re bu du­rum fel­se­fe­nin be­lir­siz sı­nır­la­ra sa­hip, hiç­bir şe­kil­de bi­li­ne­mez ve ta­nım­la­na­maz bir alan ol­du­ğu an­la­mı­na gel­me­mek­te­dir. Ki­şi­nin fel­se­fî tec­rü­be­si art­tık­ça, fel­se­fe­nin de ken­di­ni iz­har et­me­ye baş­la­dı­ğı­nı be­lir­ten Al­per, bir an­lam­da “fel­se­fe oku­ya oku­ya” fel­se­fe­nin ne ol­du­ğu­na da­ir bir sez­gi ge­liş­ti­ri­le­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­ti.
Fel­se­fe­yi, “bir dü­şün­me fa­ali­ye­ti ola­rak fel­se­fe” ve “fel­se­fe ta­ri­hin­de or­ta­ya kon­muş ürün­ler ola­rak fel­se­fe” şek­lin­de iki ay­rı an­la­ma bi­çi­mi ol­du­ğu­nu be­lir­ten Al­per, zi­hin­de­ki fel­se­fe ta­sav­vu­ru­nun her iki du­rum­da da söz­ko­nu­su fa­ali­ye­te te­kad­düm et­ti­ği­ne dik­kat çek­ti. Bu bağ­lam­da, tek tek fi­lo­zof­la­rın gö­rüş­le­ri­ni ak­tar­ma bi­çi­min­de bi­le ol­sa fel­se­fe ta­rih­çi­si­nin fel­se­fe yap­mak­tan uzak ka­la­ma­ya­ca­ğı­nı, çün­kü her ha­lü­kâr­da fel­se­fe ta­ri­hi­ni de­ğer­len­dir­mek için “fel­se­fe­ye” da­ir bir ta­sav­vur el­de et­mek ge­rek­ti­ği­ni, ni­te­kim bu el­de et­me sü­re­ci­nin de bi­za­ti­hi fel­se­fe yap­mak ol­du­ğu­nu be­lirt­ti.
Ömer Ma­hir Al­per ko­nuş­ma­sın­da, fel­se­fî dü­şü­nü­şün ni­te­li­ği­ne da­ir ba­zı tes­pit­le­re de yer ver­di. Dü­şün­me­nin en ge­nel, en kap­sam­lı bi­çi­mi ola­rak fel­se­fe, bir akıl yü­rüt­me fa­ali­ye­ti­dir. Al­per’e gö­re bu fa­ali­ye­tin ze­mi­ni ise ha­ki­kat ol­ma­lı­dır. An­cak fel­se­fî dü­şü­nü­şün ha­ki­kat ze­mi­nin­de ol­du­ğu­nu an­la­mak na­sıl müm­kün ola­cak­tır? Bu so­ru­ya ce­va­ben man­tı­kî ve ol­gu­sal tu­tar­lı­lık ile de­ğer ala­nın­da olum­lu so­nuç ver­me öl­çüt­le­ri­ne işa­ret eden Al­per, böy­le­lik­le tam bir fel­se­fe ta­nı­mı ver­me­mek­le be­ra­ber bir­ta­kım te­mel il­ke­le­rin var­lı­ğı­na da de­ğin­miş ol­du. Bu me­se­le­ye da­ir yö­nel­ti­len so­ru­lar kar­şı­sın­da Al­per, fel­se­fe­yi ta­nım­la­ma­nın teh­li­ke­li bir iş ol­du­ğu­nu an­cak bu­nun, fel­se­fe­nin ne’li­ği­ne da­ir hiç­bir şey söy­le­me­mek şek­lin­de bir tav­rı zo­run­lu kıl­ma­dı­ğı­nı be­lirt­ti.
Fel­se­fe ya­pı­lır­ken me­ta­fo­rik bir dil kul­la­nı­mı­nın da müm­kün ol­du­ğu­na da­ir ya­pı­lan bir kat­kı üze­ri­ne Al­per, ede­bi­ya­tın da bir fel­se­fe di­li ola­rak kul­la­nı­la­bi­le­ce­ği­ne, ni­te­kim Pla­ton’un di­ya­log­la­rı­nın bu­nun en açık gös­ter­ge­si ol­du­ğu­na işa­ret et­ti. Bu­nun ya­nın­da Al­per’in de­ğin­di­ği hu­sus­lar­dan bi­ri de, di­nin fel­se­fî fa­ali­ye­tin mer­ke­zin­de yer alan bir me­se­le ol­du­ğu idi. He­men her fi­lo­zo­fun do­lay­lı ya da doğ­ru­dan di­ne da­ir dü­şün­ce­ler or­ta­ya koy­du­ğu­nu be­lir­ten Al­per, di­nin fel­se­fî dü­şün­ce­yi, fel­se­fî kav­ram­la­rı zen­gin­leş­ti­ren bir yö­nü ol­du­ğu­na iliş­kin ör­nek­ler ve­re­rek ko­nuş­ma­sı­nı son­lan­dır­dı.
Gün­de­mi­ne fel­se­fe­yi alan her­ke­sin, bu fa­ali­ye­te da­ir bir far­kın­da­lık el­de et­me­si ve böy­le­ce bir an­lam­da da fel­se­fe yap­ma­ya baş­la­ma­sı, Al­per’in söy­le­di­ği gi­bi “fel­se­fe­nin do­ğa­sı” ge­re­ği­dir. Fel­se­fe­nin do­ğa­sı üze­ri­ne dü­şü­nen­le­rin dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi Tür­ki­ye’de de az ol­ma­sın­dan ha­re­ket­le, Ömer Ma­hir Al­per’in ça­lış­ma­sı­nın dik­ka­te de­ğer bir de­ne­me ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir.

EDITOR'S CHOICE

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


FOLLOW US

Add your e-mail address here to be informed about our programs (seminars, symposiums, panels, etc.).