- HOME PAGE
- PUBLICATIONS
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 84 Year: 2014
- Maniheist Uygur Yazmalarında Süsleme Unsurları
Maniheist Uygur Yazmalarında Süsleme Unsurları
Şehnaz Biçer Özcan
29 Mart 2014
Değerlendirme: Zeynep Gökgöz
Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları, Türk Sanatı Bölümü doktora programını “Uygur Elyazmalarında Sayfa Düzeni’’’ adlı teziyle Prof. Dr. Selçuk Mülayim’in danışmanlığında tamamlayan, 2013 yılında Berlin’de Museum für Asiatische Kunst (Dahlem Müzesi) ve Brandenburgische Akademie Der Wissenschaften’de (Brandenburg Bilimler Akademisi) Turfan koleksiyonunda yer alan Uygur yazmaları üzerine incelemelerde bulunan Şehnaz Biçer Özcan yaptığı çalışmaları Kırkambar Sohbet programımızda bizlerle paylaştı.
Kendisi de tezhip sanatçısı olan konuğumuzu bu dönemi çalışmaya götüren başlıca amil aradan geçen bunca zamana rağmen varlığını sürdüren etki olmuş. On dokuzuncuyüzyılın son çeyreğinde Doğu Türkistan’ın Turfan Havzası olarak bilinen bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu çıkarılan Uygur Türklerine ait el yazmaları geleneksel kitap sanatlarımızın en erken örneklerinden ve de sanat tarihinde kitap sanatlarımızın prototipleri olmalarıyla da konuğumuzu heyecanlandırmış.
Antik çağın sonunda üçüncü yüzyılda ortaya çıkan Mani dini Soğd tüccar ve misyonerlerin etkisi ile Uygur’da yayılmış, 763’te Uygurların resmi dini olarak kabul edilmiş ve en parlak dönemini yaşamıştır. Sadece metinlerin içeriğinde değil, yazı ve tasvirlerde de etkilenmeler olmuştur. Maniheizm’in bu metinler üzerindeki etkisi savaşı olumsuzlayan, dinî öğretilerini yaymanın yolu olarak yazma eserlerini dolaşıma sokmayı tercih eden Mani rahiplerinin bunun için eserlerine özel bir önem vererek, tezhip, minyatür gibi süsleme öğelerini ve de altın ve boyanın türlü şekillerde kullanımında hünerlerini göstermeleri şeklindedir. Mani rahiplerinin bu alandaki maharetleri aslında kendi de bir ressam olan ve bizzat yazmalar ile uğraşan dinin kurucusu Mani’nin izinden bu eylemi bir dinî ritüel olarak görmeleriyle de ilişkilendirmelidir.
Uygur topraklarındaki üretimler coğrafyanın ve ticaretin getirdiği İran, Çin, Hint ve Helen etkileri ile birlikte düşünüldüğü zaman isabetli çıkarımlar söz konusu olacaktır. Bu etkiler diğer Uygur sanatlarında da görülür, mesela fresklerde. Özellikle devletin Budist inanca sahip olduğu Manihaizm öncesini üç bölümde ele almak mümkündür: (1) Eski Türk tarzı dediğimiz İran ve Çin etkisinin yoğun görüldüğü duvar resimleri; (2) Turfan yakınlarında Bezeklik’te çıkarılan Uygur tesirli duvar resimleri ve (3) daha erken döneme ait Tibet-Budist etkili duvar resimleri.
Duvar resimlerinin yazmalardaki etkisi ve paralelliği dolayısıyla konuşmasının bu bölümünü örneklerle tamamlayan konuğumuzla yazmaların dünyasından devam ettik.
Ele alınan yazmaların ait olduğu sekizinci, dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda 5 alfabe, 20 kadar dil kullanımı bölgenin bu konudaki zenginliğini gösterir. Yazmalarda özellikle Mani, Soğd ve Uygur alfabeleri kullanılır. Format olarak da bu yazmalar dört şekilde karşımıza çıkar: Tomar, Pothi (pustaka), İpek baskı ve de Kitap. Yazılar fırça veya kamışla sağdan sola doğru yazılan, dik tutuldukları zaman da okunabilen yazılardır. Yazıların bazıları tek başına, bazıları süslemeli, bazıları da minyatürlü karşımıza çıkmaktadır. Minyatürlerin metinle bağlantısı eldeki örneklerin bütününe sahip olmadığımız için tam olarak bilinmiyor. Süslemelerin ise sadece dekoratif amaçlı olamayacağı her bir motifin karşılık geldiği bir anlama sahip olduğu düşünülüyor. Süslemelerde yoğunlukla kullanılan altın ise birer, ikişer milimetrelik parçacıkların kesilerek yapıştırılması suretiyle kullanılışlarıyla ilgi çekici.
Şehnaz Biçer Özcan’a göre yazmaların görselleri gerek tasarım, gerek renk bilgisi, gerek teknik yönleri ile ait oldukları sekizinci yüzyıldan çok ileride bir yerde durmaktalar. Aslında geçmişimize ait karşımıza çıkan her yeni örnek veya bildiğimiz ama bakışımıza kendini yeni açan örnekler karşısında kapıldığımız hayrete nispetle yaşadığımız anlama güçlüğü bir o kadar yerinde saymakta! Geleneksel sanatlarla uğraşan Özbek bir sanatçının deyişiyle; “Bizim oraya varmamız için daha çok yolumuz var…
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO