- HOME PAGE
- PUBLICATIONS
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 86 Year: 2014
- Etnopolitik Hareketleri Anlamlandırmak: Bulga- ristan, Kıbrıs, Türkiye ve Ötesi
Etnopolitik Hareketleri Anlamlandırmak: Bulga- ristan, Kıbrıs, Türkiye ve Ötesi
Hüseyin Alptekin
27 Eylül 2014
Değerlendirme: Veysel Kurt
KAM “TEZAT” program dizisinin Eylül ayındaki konuğu “Etnopolitik Hareketleri Anlamlandırmak: Bulgaristan, Kıbrıs, Türkiye ve Ötesi” başlıklı sunumu ile Hüseyin Alptekin oldu. Alptekin Texas Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde hazırladığı “Explaining Ehnopolitical Mobilization: Ethnic Incorporation and Mobilization Patterns in Bulgaria, Cyprus, Turkey, and Beyond” başlıklı tezinde etnopolitik hareketlerin izlediği süreçleri kavramsal ve teorik bir çerçevede ele aldığını belirterek söze başladı. Ampirik açıdan ise teorisini farklı metotlarla test ederek bulgularını paylaştı. Niteliksel testlerini Türkiye’de yaşayan Kürtler, Romanlar, Kıbrıs ve Bulgaristan Türkleriyle gerçekleştirdiği vaka çalışmalarıyla; niceliksel testlerini ise “Minorities at Risk” (MAR) verilerini kullanarak dünya genelindeki etnik gruplar üzerinde gerçekleştirmiştir.
Alptekin, kavramsal açıdan etnopolitik hareketleri amaçları (siyasal merkeze yaklaşma ve bu merkezden uzaklaşma amaçları) ve kullandıkları yöntemler (şiddet temelli ve barışçıl) ekseninde tasnif etmiştir. Bu tasnif söz konusu bağımsız değişkene dair dörtlü bir kategorik varyasyon ortaya koymaktadır. Etnik hareketler bir uçta entegrasyonist ve fakat aynı zamanda barışçıl olabilirken bir diğer uçta hem ayrılıkçı hem de şiddet temelli olabilmektedir. Bununla beraber ayrılıkçılığı talep etmekle birlikte barışçıl karakterli etnopolitik hareketler de mevcuttur. Ampirik olarak gözlemlenmesi güç olsa da entegrasyonist olmakla birlikte şiddet temelli hareketler de analitik bir kategori olarak bulunmaktadır. Bu durumda ortaya çıkan soru şudur: Bu tarz farklı varyasyonlara yol açan faktörler nelerdir? Alptekin bu soruya kapsamlı bir teorik çerçevede cevap aradığını ifade etti. Buna göre, etnopolitik hareketlerin bu dört yoldan hangisini takip edeceğini belirleyen en önemli etken devletlerin etnik grupları dönük politikalarıdır. Alptekin bu politikaları da iki eksende sınıflandırmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre bir devlet muhatap olduğu etnik gruplara bireysel ve kolektif düzlemlerde kapsayıcı olabilir yahut bu grupları dışlayabilir. Bireysel kapsayıcılık bireylere etnik gruplarından bağımsız siyasal katılım hakkı ve olanağı verirken kolektif kapsayıcılık etnik gruplara siyasal merkezden bağımsız siyasal katılım hakkı ve olanağı vermektedir. Bu sınıflandırma da Alptekin’in bağımsız değişkenini dört kategoriye indirmektedir: Grup ve birey düzlemlerinde kapsayıcı olan liberal çokkültürcülük, grup ve birey düzlemlerinde dışlayıcı olan etnokrasi, grup düzleminde kapsayıcı ve birey düzleminde dışlayıcı olan konsosyonel (ortaklaşmacı) demokrasi ve son olarak grup düzleminde dışlayıcı ve birey düzleminde kapsayıcı olan vatandaşlığa dayalı milliyetçilik.
Alptekin’e göre devletin bir etnik gruba karşı takip edeceği siyasal rejim söz konusu etnik grubun mevcut ve potansiyel üyelerinin kimliklerini, davranışlarını, yönlendirici saiklerini ve bu grupların kapasitelerini şekillendirmektedir. Bu kimlik, güdü ve kapasite temelli süreçler bağımsız değişken (devletin etnopolitik siyaseti) ile bağımlı değişken (etnopolitik hareket amaç ve metotları) arasındaki nedensel mekanizmaları teşkil eder. Kimlik temelli mekanizmalara örnek vermek gerekirse, konsosyonel politikalar etnik bilinci olgunlaşmamış bireyleri ana akım siyasal hareketlerden koparıp bu bireyleri etnik elitlerin siyasal otoritesine terk ettikleri için etnik kimliği güçlendirir. Bu kimliksel dönüşüm etnik grupları kolektif amaçlar güden siyasal arayışlara, örneğin otonomi taleplerine itebilir. Güdüsel mekanizmalara örnek vermek gerekirse etnokratik rejimler bireyleri ilişkilendirildikleri etnik kimlik nedeniyle siyasal katılımdan topyekün mahrum bırakırlar. Bu mahrumiyet devlet ile olan duygusal bağın kopmasına, devlete ve devleti elinde bulunduran zümreye ve hatta bu zümrenin kendini ait hissettiği etnik topluluğa karşı kindarlığa ve intikam hislerine neden olabilir. Böylesi bir saik sadece ayrılıkçılığı değil, şiddet kullanımını da uygulayıcıları gözünde meşru kılabilir. Kapasiteye dair mekanizmalara örnek vermek gerekirse, vatandaşlığa dayalı milliyetçilik etnik siyasal kanalları kapatarak etnik elitlerin ortaya çıkmasını engeller. Dolayısıyla etnik elitler mevcut ve potansiyel etnik tabanları üzerinde bir zorlayıcı ya da ödüllendirici bir yetkiye sahip olmadıkları gibi propaganda kapasiteleri de sınırlıdır. Böylesi bir durumda etnopolitik hareketin ayrılıkçılık gibi bir amaç uğruna destek bulması zorlaşmaktadır. Buradaki bir diğer önemli husus ise bu üç mekanizmanın etkileşimidir. Örneğin vatandaşlığa dayalı milliyetçilik olgunlaşmamış, siyasal bilincini henüz kazanmamış etnik gruplarda bir mahrumiyet algısı oluşturmazken, aynı politika etnik kimliği benimseme açısından olgunlaşmış ve yüksek bir siyasal bilince ulaşmış etnik gruplarda bir mahrumiyet algısı oluşturabilir. Alptekin, literatür taramasında alternatif açıklamalar olarak ekonomik, demografik ve uluslararası paradigmaları ele almış ve bu yaklaşımların söz konusu varyasyonu açıklayamadığını savunmuştur. Alptekin ayrıca siyasal yahut kurumsal paradigmanın da seçim sistemlerinden federal-üniter yapı ayrımına, hatta ülkenin genel rejimine kadar ortaya koyduğu açıklamaların yetersiz kaldığını savunmuştur.
Hipotezlerini, Türkiye Kürtleri ve Romanları ile Bulgaristan ve Kıbrıs Türkleri’nin durumlarını karşılaştırarak ele alan Alptekin daha sonra bu hipotezleri MAR verilerine dayanarak dünya genelindeki etnik hareketler üzerinde bir dizi lojistik regresyon modeliyle test etmiştir. Vaka çalışmaları yukarıda bahsedilen nedensel mekanizmaların nasıl aktif hale geldiğini derinlemesine ortaya koyarken istatistiksel analizlerin Alptekin’in hipotezlerini büyük ölçüde desteklediği görülmektedir. Alptekin teorik çerçevesinin siyasal alanın sosyal ve siyasal hareketlerin gelişimine yaptığı etkiyi öne çıkararak etnik sorunların çözümünde yine siyasal zemini adres göstermiştir. Sunum, tezin metodolojik yaklaşımına yoğunlaşan soru-cevap kısmı ile sona ermiştir.
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO