- HOME PAGE
- PUBLICATIONS
- NOTES ARCHIVE
- 6 - Interviews on Istanbul’s Libraries
- İstanbul Kütüphaneleri Üzerine Söyleşiler
İstanbul Kütüphaneleri Üzerine Söyleşiler
İstanbul Kütüphaneleri Üzerine Söyleşiler, 2007, s. 72.
BSV Notlar Serisinin altıncısı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından "İstanbul Kütüphaneleri Üzerine Söyleşiler" başlığı ile yayınlandı.
Toplumların belleği işlevini gören kütüphaneler aynı zamanda toplumların tarih boyunca ortaya koyduğu ilmî birikimi, bilimsel mirası koruyup nesilden nesile aktarma fonksiyonunu da icra etmektedirler. Her türlü entelektüel etkinliği destekleyen bu kuruluşlar, bir medeniyetin, bir toplumun düşünme ve araştırma çabaları sonucu ortaya çıkan eserlerini muhafaza etmek, toplamak, organize etmek, onları insanların faydalanmasına hazır hale getirmek için teşekkül etmiş olmanın yanı sıra yapılmış ve yapılacak olan ilmî araştırmaları, zamanımızda ve gelecekteki araştırıcıların istifadesine sunarak eğitim ve öğretime de yardımcı olurlar.
Kil tabletlerden oluşan ilk kütüphanenin kuruluşunun “yazı”nın tarihiyle eş zamanlı olduğu kabul edilmektedir. Mezopotamya’dan Mısır’a, Antik Yunan’dan Roma’ya, İslam Medeniyet’ine kadar birbirinden farklı tecrübelere, birikimlere sahip medeniyetlerce kurulan kütüphanelerin ilim mirasını sonraki kuşaklara ulaştırmadaki rolü göz ardı edilemeyecek bir öneme sahiptir.
Bu bağlamda, kendi tarihimize baktığımızda padişahlar, paşalar, devlet adamları, hayır sahipleri… tarafından kurulan saray kütüphaneleri, vakıf kütüphaneleri, şahsî kütüphaneler gibi türleri haiz günümüze ulaşan değerli kütüphanelerimizin bugün çeşitli problemleri olmakla birlikte hala araştırmacılara hizmet vermeye devam ettiğini görüyoruz. Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak, ilim ve kültür tarihimizdeki bu önemli rollerine binaen kütüphanelerimiz ile ilgili toplantılar düzenlemeyi planladık. TAM Sohbet başlığı altında bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz programlarda, üzerinde yaşadığımız coğrafyada üretilen ilmî mirasımızı nesilden nesile aktararak zamanımıza ulaştıran kütüphanelerimizin dününü bugününü, imkânlarını ve problemlerini gündeme getirdik ve getirmeye devam edeceğiz. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz toplam altı programda, kimi Osmanlı’dan günümüze varlığını sürdüren kimi Cumhuriyet döneminde kurulmuş İstanbul’daki yazma kütüphanelerin tarihi, içinde bulunan değerli eserler ve halihazırda mevcut durumları üzerine konuştuk.
Elinizdeki çalışma, Osmanlı dönemi kütüphanelerine bakıldığında “vakıf kütüphaneleri” şehri olarak tanımlanan İstanbul’da bulunan Millet Kütüphanesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Hakkı Tarık Us Kütüphanesi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Arkeoloji Müzesi Arşivi ve Atatürk Kitaplığı olmak üzere altı kütüphane ile ilgili, Nisan 2003-Ağustos 2005 tarihleri arasında düzenlediğimiz toplantıların özetlerini içermektedir. Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak gerek İstanbul’daki henüz gündeme getiremediğimiz diğer kütüphaneler gerekse ülkemizin başka şehirlerindeki kütüphanelerle ilgili programlarla yolumuza devam etmeyi arzu ediyoruz.
Bu çerçevede ilk yaptığımız program Millet Kütüphanesi ve kurucusu Ali Emiri üzerineydi. Programda, Millet Kütüphanesi’nin eski müdürü, kütüphaneye otuz iki yıl hizmet veren M. Serhan Tayşi, ilim ve kültür hayatımızda yadsınamayacak bir öneme sahip, birbirinden değerli yazma eserlerden oluşan kütüphanenin tarihini ve günümüzdeki durumunu aktardı.
İkinci programda, Süleymaniye Kütüphanesi’nin tarihi ve içerisinde bulunan değerli yazmaların içeriği hakkında konuğumuz, kütüphanenin müdürü Nevzat Kaya’yı dinledik. 1918 yılından bu yana Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren, Süleymaniye külliyesinin bir bölümünden müteşekkil Süleymaniye kütüphanesi, Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde bulunan yazma eser koleksiyonları da dahil olmak üzere Fatih Sultan Mehmed, II. Beyazıt, I. Mahmud, I. Abdülhamid, I. Ahmed ve III. Ahmed gibi padişahlara ait yazmalardan oluşan padişah koleksiyonlarını içinde barındırmaktadır. Nevzat Kaya’nın ifadesiyle, Asya’da yaşayan Müslüman Türkün düşünce hayatının %90’ı bu kütüphanede mevcuttur.
1965 yılında başlayan serüveni Şubat 2003 tarihinde Beyazıt Kütüphanesi’ne devredilmesi ile son bulan Hakkı Tarık Us Kütüphanesi bu çerçevede duzenlenen üçüncü programla gündeme getirildi. Kütüphanenin son döneminde müdürlük yapan Tarık Özçelik, bütün yaşamı dikkate alındığında H. Tarık Us’un belki de en önemli özeliğinin kitap severliği olduğunu vurgulayarak Us’un, ömrü boyunca biriktirdiği yazma ve basma kitaplar, gazeteler, resimler, mecmualar ve el ilanı türü malzemelerden oluşan mükemmel koleksiyonundan bahsetti. Özellikle 1934 yılında, Derleme Kanunu çıkmadan önce, Türkiye içinde ve dışında çıkmış gazete ve mecmuaları toplamak suretiyle kültür hayatımıza önemli bir katkıda bulunan Hakkı Tarık Us’un, bu koleksiyonu, bir kütüphane tesis edip araştırmacıların hizmetine sunma isteği, sağlığının bozulması ve bir süre sonra da vefat etmesi nedeniyle yaşamında gerçekleşemese de vefatından sonra Sahhaflar Çarşısı’nın bitişiğinde ve Beyazıd Camii bahçesinde metruk halde bulunan Sıbyan Mektebi binası tamir edilerek teşekkül etmiş. Beyazıt Devlet Kütüphanesine devredilinceye kadar da burada araştırmacılara hizmet sunmuştur.
Eski eserler bir milletin tarihî zenginliğini asırlar sonraya taşıyan en önemli kaynaklardır. Kütüphaneler serimizin dördüncüsü, Adnan Alpay’ın konuk olduğu Arkeolojisi Müzesi ve Arşivi üzerine yapıldı. 1998-2005 tarihleri arasında kütüphanede görev yapan Alpay sunumunda, 1891 tarihinde Müze-i Hümayun olarak kurulan, ülkemizde müzecilik ve arkeoloji biliminin inşasında öncülük eden ilk ve tek kurum İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin tarihçesine, içerisinde bulunan koleksiyonlara ve yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalara yer verdi. Bugün araştırmacılara kapalı olan müze arşivi, Balkanlar’dan Afrika’ya, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arap Yarımadası’na kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bölgelerden değişik uygarlıklara ait zengin ve çok önemli eserleri, koleksiyonları arasında barındırmaktadır.
Bir milletin kendi değerleri ve geleneği ile olan irtibatını güçlendirmesi, o milletin kültür hafızası durumundaki kütüphaneleri ile olan irtibatıyla doğru orantılıdır. Bu irtibatı güçlendirmek adına düzenlenen kütüphanelerimiz ile ilgili bir başka programda 1884’te “Kütüphane-i Umumi-i Osmanî” adıyla, genel bir kitaplık olarak kurulan ilk devlet kütüphanemiz Beyazıt Devlet Kütüphanesini konuştuk. Millî bir kütüphane olarak hizmete açılan Beyazıt Devlet Kütüphanesinin müdürü Şerafettin Kocaman kütüphanenin tarihi ve içinde bulunan değerli eserler üzerine konuştu.
Büyükşehir Belediyesi Kütüphane Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı olarak halka ve özel araştırmacılara hizmet veren Atatürk Kitaplığı, nadir eserler bölümünde görevli olan Hüseyin Türkmen’in, kütüphanenin tarihçesi, bölümleri ve koleksiyonlarını kapsayan bir konuşmasıyla tartışıldı. Diğer programlarımızda olduğu gibi bu programda da ilk olarak kitaplığın tarihçesine yer verildi. Daha sonra bünyesinde mevcut değerli eserler, koleksiyonlar, gazete arşivleri… dile getirildi. Ayrıca, İstanbul’da 1924 yılında ilk belediye kütüphanesi olarak kurulan Atatürk Kitaplığının günümüzde araştırmacıya sunabildiği imkanlar ile problemlerine de değinildi.
İlim ve kültür hayatımıza katkıda bulunan kütüphanelerimize ilişkin daha nice TAM Sohbet programlarında buluşmak dileğiyle…
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO