- HOME PAGE
- PUBLICATIONS
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 83 Year: 2013
- Frankfurt Okulu, Rasyonalite ve Eleştirel Teori
Frankfurt Okulu, Rasyonalite ve Eleştirel Teori
Ahmet Çiğdem
30 Kasım 2013
Değerlendirme: Metin Demir
Medeniyet Araştırmaları Merkezinin Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimler toplantı dizisinin beşinci konuğu, Gazi Üniversitesi’nden sosyolog Ahmet Çiğdem’di. Çiğdem, rasyonalite kavramı üzerinden Frankfurt Ekolü ve Habermas düşüncesine dair bir sunum yaptı.
Ahmet Çiğdem sunumuna kritik kavramı hakkındaki değerlendirmelerle başladı. Habermas’ın anlaşılabilmesi için Alman düşünce geleneğinin çok önemli olduğunu belirttikten sonra, bu geleneği kurucu ve dönüştürücü gelenekler üzerinden okumaya çalıştı. Kantçı geleneği kurucu olarak niteleyen Çiğdem, Hegelci çizgiyi ise dönüştürücü olarak adlandırdı.
Tüm Alman düşüncesini ihata eden bir kavram olarak kritik kavramını öne çıkaran Çiğdem, kritiğin her zaman krizle sıkı bir bağ içinde olduğunu aynı zamanda kavramsal ve toplumsal krizlere bir cevap niteliğinde olduğunu belirtti. Akıl ekseninde yürütülen kriz ve kritik diyalektiğinden ilerleme kavramına ulaşılır. Kant’ta ayrımları koyan aklın (Verstand) diyalektik akılla dinamik kılınması ve spekülatif akılla yükseltilmesi gerekir. Verstanda özgü ayrımların dolayımlanarak bir üst düzeye spekülatif akılla taşınması süreci, Marksist düşüncede toplumsal ve tarihsel devinim ile açıklanmıştır. Kant, Hegel ve Marx bağlamında Alman düşünce geleneği kriz ve kritik üzerinden okunduğunda, akıl kavramı ve dolayısıyla rasyonalite kavramı tebarüz etmektedir.
Sunumunun devamında Çiğdem, rasyonaliteyi modernitenin özü olarak telakki eden Weber’e yöneldi ve rasyonalitenin Weber’de hem bir kavram hem de bir süreç olduğunu ifade etti. Rasyonalizasyon sürecinde bütün nesnelerin rasyonalitenin prizmasından geçerek aydınlandığını ve rasyonalite kavramının Batı toplumlarına özgü, tekil ve değer-yüklü bir kavram olduğunu izah etti. Formel rasyonalite ve özsel rasyonalite arasında karşıtlık kuran Weber’in formel rasyonalitenin sonucunu özgürlüğün kaybı, özsel rasyonalitenin sonucunu da dünyanın büyüsünü kaldıran ve anlam kaybına uğratan bir sonuç olarak düşünmüştür. Böylece Weber rasyonalizasyon sürecini bir yandan olumlarken, diğer yandan özgürlük ve anlam kaybı olarak eleştirir.
Frankfurt Ekolünün akıl eleştirisinin Weberci rasyonalite kavramı üzerine bina edildiğini belirten Çiğdem, Adorno ve Horkheimer’in kitaplarında modernitenin rasyonalitesinin eleştirilerini bulacağımızı belirtti.
Sunumuna Habermas’la devam eden Çiğdem, iletişimsel aklın özgürleştirici potansiyeline vurgu yaptı. Habermas tüm bu geleneğin üzerinden bize araçsal, özdeşleştirici aklın eksik kaldığı noktada, aklın yıkımına gitmeden, iletişimsel aklın özgürleştirici potansiyelini öne çıkartır. Habermas’a göre insan türüne özgü teknik, pratik ve özgürleştirici üç ilgi tipi mevcuttur: Teknik ilgi dış dünyayı hayatta kalmak için kontrol etmeye ve tahminde bulunmaya matuf, nedenselliğe dayalı araçsal bilgi üreten, analitik-empirik metotlarla pozitif bilimlerin konusunu oluşturan akıldır. Pratik ilgi toplum içinde insanların karşılaşması sonucu birbirlerini anlama ve yorumlamaya dayanan, hermenötik metotlarla çalışan dil ve kültür düzeylerinde çalışan akıl ile ilgilidir. Nihayet özgürleştirici ilgi, eleştiri ve özgürleşme alanında iş gören, refleksiyona dayalı ve psikanaliz gibi eleştirel bilimlerin alanını oluşturan akletme biçimidir. Teknik akıl; güce, otoriteye, hayatta kalmaya, pratik akıl gerçekliğin içselleştirilmesi ve normların bedenlenmesine, eleştirel akıl ise ideal topluma yaklaşmayı sağlayan ve iletişimin tahrifi önündeki engelleri kaldıran akıl gücüdür. Habermas’a göre bu üç tip akılda kendi sınırları dışına çıktıklarında aklın gücü tahripkâr yönlere kayar.
Sonuç olarak Ahmet Çiğdem’in Kant, Hegel, Marx, Weber, Frankfurt Ekolü bağlamına oturtmaya çalıştığı yoğun sunumu nedeniyle programın asıl hedefi olan, Türkiye’de Habermas üzerine yapılan tartışmalara değinmek mümkün olmadı. Özellikle Habermas ve Türkiye’deki etkileri üzerine bir sunum dinleme fırsatı yakalanamasa da, Alman düşünce geleneği içerisinde rasyonalite sorunun nasıl ele alındığı aktarıldı.
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO