- HOME PAGE
- PUBLICATIONS
- BULLETIN ARCHIVE
- Issue 90 Year: 2016
- Osman Nuri Ergin ve Türkiye’de Şehirciliğin Tarihî İnkişafı
Osman Nuri Ergin ve Türkiye’de Şehirciliğin Tarihî İnkişafı
Namık Günay Erkal
Değerlendirme:Kasım Ocak
Türkiye Araştırma Merkezi’nin birincil tarih kaynaklarının okunması ve tartışılması için düzenlediği Tarih Okumaları’nın Erken Cumhuriyet Dönemi Şehircilik Tartışmaları alt başlıklı toplantı serisinin üçüncü programı, İstanbul tarihi açısından eserleriyle literatürde önemli bir yere sahip olan Osman Nuri Ergin’in şehir tarihi yazıcılığının ilk örneği olarak görülen Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı adlı eseri üzerine yapıldı. Programda ODTÜ Mimarlık bölümünden Doç Dr. Namık Günay Erkal tarafından Osman Nuri Ergin ve kitabı üzerine bir sunum gerçekleştirildi.
Bizans Dönemi İstanbul kent mimarisi ve Haliç surları ile deniz arasında kalan mimari eserler üzerine çalışmalar yaparak yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamlayan Erkal, Osmanlı İstanbul’unu çalışıp Osman Nuri Ergin’in Mecelle-i Umur-ı Belediyye’sini kaynak olarak kullanmamanın mümkün olmadığını belirterek sözlerine başladı. Ardından Osman Nuri Bey hakkında bazı bilgiler aktararak eserin incelenmesine geçti.
Özgün bir şahsiyet olan Osman Nuri Bey’i farklı şekillerde tanımlamak mümkün. Erkal’a göre; belediye arşivini düzenleyen ve eserlerinde binlerce özgün belgeyi kaynak olarak yayınlayan bir arşivci, Batı ve Batı dışı yerel yönetimlerin kurum ve tarihçelerini genel kaynakların üzerinden Türkçe’de ilk defa derleyen bir ansiklopedist, kendi döneminin belediyecilik olaylarını birebir anlattığı için bir dönem yazarı, vak’anüvis ve son olarak Cumhuriyet döneminin ilk özgün kentsel kuramını sunan bir şehir kuramcısı olarak niteleyebiliriz Osman Nuri Bey’i.
Mecelle-i Umur-ı Belediyye’nin ilk cildinde Batı ve İslam dünyasında belediyenin ortaya çıkışı incelenmiş, buna karşın Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkışafı’nda yalnızca Türk belediyeciliğinin Osmanlı kısmıyla iktifa edileceği belirtilmiştir. Bu bakımdan Mecelle’nin ilk cildi ile Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı arasında bir bağlantı kurmak mümkündür. Mecelle’de Osman Nuri Bey, ideal belediyenin Antik Yunan ve Roma’da gelişim gösterdiği şekliyle diğer yönetim organlarından bağımsız bir yerel yönetim birimi olduğunu belirtir. Tarihsel olarak belediye gücünü merkezi idare lehine yitirirse, yani merkezileşirse şehir olgusu ve medeniyet gerileyecektir. Roma’nın çöküşü öncesi yaşanan merkezileşme, şehir medeniyetini yok etmiştir. Fransız Devrimi’ni takiben modern belediyenin merkeze bağlanmasını eleştiren Osman Nuri Bey’in görüşleri, şehir planlamasında merkez ve yerel arasındaki yetki ve çatışmalar açısından bugün de tartışılabilecek önemli düşüncelerdir.
Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafıisimli eser Osman Nuri Bey’in İstanbul Üniversitesi İçtimaiyat ve İktisadiyat Enstitüsü’nde verdiği iki konferansın genişletilmiş hâlinden meydana geliyor. Üç bölümden oluşan eserin ilk bölümünde “Şehircilikte Ferdiyet Sistemi”, ikinci bölümünde “Türkiye’de Azlıkların İdare Tarzı: Patrikhane İmtiyazı” ve son bölümde “Şehircilikte Cemiyet Sistemi” konuları incelenmiş. Eserin geneline bakıldığında dinleyicilere hitap edildiği anlaşılabilir. İstanbul imar planını yapacak olan Henri Prost’un İstanbul’a geldiği yıl düzenlenen konferanslarda Osman Nuri’nin yukarıda zikredilen dört farklı tarafını da görmek mümkün.
Eserin giriş kısmında Türk şehircilik tarihi Tanzimat öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılmış; Tanzimat öncesine ferdiyet (Müslümanlar) ve cemaat (azınlıklar), Tanzimat sonrasına ise cemiyet sistemi denmiştir. Eserin hemen başında dikkati çeken bir diğer husus ise Şehirciliğin Tarihi başlıklı eserde belediyeciliğin tarihinin anlatılmasıdır. Belediyecilik ve şehircilik Osman Nuri Bey’in bakış açısıyla aynı anlama gelmektedir.
İlk bölümde, Tanzimat öncesi belediye işlerini üzerine almayan hükümetin Müslümanlar söz konusu olduğunda bu işleri fertlere gördürdüğü, birçok örnekle bugün belediyenin görmesini beklediğimiz hizmetlerin fertler tarafından karşılandığı anlatılır. Ergin’e göre ferdiyetin eseri olan “imaret” kavramı Yunanlıların site ve Arapların medinesi ile aynı anlama gelmektedir. Bu mefhumların anlamlarını ve imaret mefhumunu uzun bir şekilde açıklayan Osman Nuri Bey şu soruyu sorar: “Şu tarihi izahatı dinledikten sonra Türkler imarcı değildir diyenleri göğsünüz kabararak reddetmez misiniz?” Ferdiyetin usulü olarak vakıf sisteminin özelliklerinden ve vakıfların hükümetleştirilmesinden de yine ilk bölümde bahsedilmiştir. Bugünkü belediye hizmetlerini yapan tek memur olan kadı ve kadılık sisteminin incelenmesi ile ilk bölüm son bulmuştur. Bu bölümde dönemin şahitlikleri ve ferdi müesseselerin bozulduğu Osman Nuri Bey’in söylediklerinden takip edilebilir.
İkinci bölümde ‘Az’lıkların dinî ve idarî merkezlerinden patrikhane imtiyazı ele alınmaktadır. Bu sistem, Batı’daki komün kavramına benzeyen Osmanlı’ya özgü bir yönetim tarzıdır. Osman Nuri Bey bu sistemi anlattıktan sonra “Bu hükümet içinde hükümet değil de nedir?” diyerek tepkisini gösterir ve Fatih’in tarihe karışmış olan komün idaresini patrikhane ile dirilttiğini söyleyerek eleştirir.
Son bölümde cemiyet sistemine geçişte bir basamak teşkil eden cami, cemaat ve imamdan bahsedilir. İmamlar dini işlerin yanı sıra birtakım idari işleri de görmekle vazifeli kılınmışlardı. Doğum, ölüm, evlenme, boşanma ve nakl-i mekân kayıtlarının tutulması, ahlâk zabıtalığı gibi işleri ile imamlar adeta mahallenin sulh hâkimi gibiydiler. Muhtarlar ve ihtiyar heyetlerinin ortaya çıkmasıyla imamlar bu görevlerini muhtarlara devrettiler. Kitap, Batı tarzı belediye teşkilatının ilk belediye kanunu üzerinden incelenmesiyle son buluyor.
Günay Erkal’ın kitapla ilgili değerlendirmelerinin ardından katılımcıların soru ve katkıları ile program daha zengin bir muhtevaya bürünerek nihayete erdi. Osman Nuri Ergin’in Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı adlı eserinin, ömrünü şehirciliğe adamış birinin ağzından dönemin hususiyetlerini anlamak ve belediyeciliğin tarihini incelemek için çok önemli bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Kendi sözleri ile bitirirsek, sözlerini sonuna kadar dinlerseniz “göreceksiniz ki bizim de ilim âleminde hatta iftihar ile ortaya atılacak güzel ve faydalı beledî usullerimiz varmış.”
SEMINARS
As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.
MORE INFO