İslamcı Gençliğin Oluşumu: Akıncılar

Ertuğrul Zengin

Değerlendirme: Emre Karaca

Küresel Araştırmalar Merkezi Eylül ayının ikinci toplantısının konuğu Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde doktorasını tamamlayan Ertuğrul Zengin oldu. Zengin, İslamcı gençliğin oluşum sürecini Akıncılar adıyla bilinen grup çerçevesinde tartıştı. Zengin, MSP-MTTB ve Akıncılar Hareketinin aktörleşme çabalarından bahsetti. MSP ve MTTB’nin olduğu bir ortamda siyasi özneleşme çabasının fiziksel, ideolojik ve siyasi boyutlarda değerlendirilmesi gerekir diyen Zengin, öncelikle “İslamcı Gençlik” başlığını Türkiye İslamcılığını da anlamak kaygısıyla Türkiye özeline oturttuğunu belirtti. Zengin’in ortaya koyduğu tarihsel okumalarla birlikte Akıncılar Hareketinin Türkiye İslamcı gençliği oluşumu belli bir izlek sunmakla birlikte bu kuşaklar içerisinde fikri gerilimin de süreç içerisinde netlik kazandığını görüyoruz.

Politik olanaklar teorisini genel bağlamda Türkiye İslamcı hareketi için özelde de Akıncılar için kullandığını söyleyen Zengin, tezinde Türkiye İslamcılığını (1924-1980 arası dönemi) üçe ayırdığına ve özellikle 1924-25 tarihlerinin Türkiye İslamcılığı için önemli olduğuna değindi. 1924’te halifeliğin kaldırılması İslamcılığın devletle olan ilişkisini zayıflatan bir hamle oldu. Bundan da önemlisi 1925’te Hıyanet-i Vataniyye Kanunu’nda yapılan değişikliklerdi. Burada dine dair herhangi bir eylemin vatana ihanet suçu sayıldığını ve idamla cezalandırıldığını görüyoruz.

İslamcılığın 1949’a kadar bırakın siyasi örgütlenmesini kültürel olarak bile görünümü mümkün olmadı. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi bürokrasi ve devletin tümüyle özdeşleştiği bir yapıdan ziyade seçimler yoluyla en azından siyasi bir alanın açılabilme imkanını doğurdu. Dindar-muhafazakar tabakaların siyasetle etkileşimi mümkünlük kazandı. Ciddi bir dernekleşme/görünürlük artışı gerçekleşti. Ancak bu noktada kültürel olarak bir canlanma söz konusu olmakla birlikte siyasi bir açılıma karşı Demokrat Parti de teyakkuz halindeydi. Örneğin 1951’de kurulan Büyük Doğu Cemiyeti birkaç yıl sonra kapatılmıştır.

1960’lı yıllarda çeşitli tercümelerin (Seyyid Kutup, Mevdudi vb.) İslamcılarla buluşmaya başladığını dile getiren Zengin, 69’a gelindiğinde ideolojik anlamda bir İslamcılığın oluştuğunu görmekteyiz dedi. Zengin, siyasal/toplumsal bir fikir olarak gelişmeye başlayan İslamcılık fikrinin kurumsal gücünün henüz oluşmadığını belirtikten sonra 69’da iki önemli meselenin olduğundan bahsetti. Bu durumların birincisi MTTB’nin Burhanettin Kayhan’ın seçimleri kazanmasıyla İslamcıların eline geçmesi, ikincisi ise Erbakan öncülüğünde Bağımsızlar Hareketinin seçim çalışmalarına başlamasıdır ki bu Milli Nizam Partisi MNP’nin öncüsü olacaktı.

Siyasi alanda Müslümanların temsilinin aracısı olarak kurulacak parti sadece iktidar aygıtının ele geçirilmesi motivasyonunu haiz olmayıp dile getirilen hak-batıl kavramları üzerinden kurulan gerilimin temsilcisi konumunda olacaktı. Dolayısıyla sistemi kontrol etme odaklı bir anlayıştan ziyade sistemi dönüştürme fikri üzerine kurulmuş bir organizasyon olduğunu vurgulamamız gerekir. MTTB de bahsi edilen süreçte İslamcı gençlerin örgütlendiği ikinci bir kurum olarak yer almıştır. Burhanettin Kayhan’ın lider olması ile İslamcı çizginin belirginlik kazandığını dile getirmeliyiz ki bu noktada Kayhan’ın stratejisi ileriki süreçte kurulacak olan Akıncılar Hareketi’nin de pozisyonunu etkileyecektir.

MTTB sokak mücadelesi yoluyla rakip siyasi hareketlerle çatışmaya girmeye değil orta ve uzun vadede eğitim programlarıyla ülkede etkin pozisyonlara gelecek bürokrat kadrolarının yetiştirilmesini amaç edinmektedir. Bu çerçevede herhangi bir parti ve liderin etkisi altına girilmemesi vurgusunu belirterek kadrolaşmanın ana strateji olarak ele alındığını görmekteyiz. MSP’nin 1973 seçimini kazanmasıyla seçimlerle iktidara gelmeyi önceleyen bir parti konumuna gelmesi bir kırılmanın da sebebi diyebiliriz. Zengin, toplumsal/ideolojik bir yapının parçası olmaktan ziyade seçimlerle iktidara gelmek kaygısının siyasi elitlerin öncelendiği bir anlayışı dayattığını, bununsa kimi grupların kopmasına sebebiyet verdiğini söyledi.

Ardından Akıncıların kuruluş aşamasına ve kurucu anlayışına değinen Zengin, 1975 itibariye MTTB içerisinde kendini MSP’li sayan grupların çeşitli yerlerde Akıncılar derneklerini kurmaya başladıklarını söyledi. Amaçlarını ise kamplara bölünmüş Türkiye’nin bu bölünmüşlüğünü ortadan kaldıracak bir amaç için birleşmek şeklinde belirttiklerini söyleyen Zengin, Akıncıların kısa sürede örgütlenme başarısı gösterdiklerini dernek sayıları üzerinden açıkladı. 1976 Ağustos’unda 60 derneğe sahip Akıncıların 1978’e gelindiğinde 398 derneğe ulaşmış olduğunu vurguladı. Bunda Akıncıların toplumun tüm katmanları ile ilişki kurmasının etkisini belirtmeliyiz.

MSP’nin iktidardan düşüşü ise devlet baskısını daha yoğun hissedecekleri bir dönemi getirdi Akıncılar için. Ayrıca anarşi/şiddet ortamının keskinleşmesi Akıncıların hareket alanını iyice kısıtladı. Akıncılar siyasi şiddet atmosferinin sistem dayatması olduğunu vurgulamış, siyasi şiddetten uzak durarak tebliğe devam etmek kaygısı taşımışlardır.

11 Şubat 1979 İran İslam Devrimi ile birlikte Milli Görüşe alternatif İslamcı dalgaların belirginlik kazandığını vurgulayan Zengin; tabandan dönüşümü amaçlayan, teşkilattan önce cemaati önemseyen, parlamenter siyasete sırt dönmese de toplumsal mücadeleyi önceleyen bir damarın belirginlik kazandığını söyledi. Ayrıca Metin Yüksel’in şehadeti sonrası İslamcı gençlerde sisteme karşı duyulan tepkinin daha da arttığını görüyoruz. Yine önemli bir olay olarak 1 Nisan 1980 Sakarya Mitingi Akıncılar Hareketi için kendi gücünün farkına vardığı ve mücadele arzusunun belirginlik kazandığı bir toplumsal eylem oldu.

Örgütlenme anlamında önemli atılımlar gösteren hareketin eksikliği ise geldiği aşamayı entelektüel olarak yönlendirebilecek, derinlik ve netlik kazandıracak bir çerçevenin olmayışıydı. Bunun sonucunda hareket içerisinde daha marjinal diyebileceğimiz gruplar hareketten ayrılmış, ana gövde ise gençliği yönlendirecek üretimlerden uzakta kalmıştır. Zengin bu manada hareketin siyasi özneleşmenin tüm boyutlarını sağlayamadığını belirterek sunumunu bitirdi.

EDITOR'S CHOICE

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


FOLLOW US

Add your e-mail address here to be informed about our programs (seminars, symposiums, panels, etc.).