Felsefe 11 Whitehead Felsefesinde İnsan

Yaylagül Ceran

13 Temmuz 2010
De­ğer­len­dir­me: Kübra Şenel
 
2010 yı­lın­da Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Fel­se­fe ve Din Bi­lim­le­ri Bi­lim Da­lı’nda “Whi­te­he­ad Fel­se­fe­sin­de İn­san” baş­lık­lı dok­to­ra te­zi­ni ta­mam­la­yan Yay­la­gül Ce­ran, bu ko­nu­yu se­çer­ken “mo­dern öz­ne­nin ya­şa­dı­ğı prob­lem­ler, Ba­tı fel­se­fe­si ge­le­ne­ği için­de ka­la­rak na­sıl aşı­la­bi­lir ya da yir­mi ve yir­mi bi­rin­ci yüz­yıl­da, ‘mo­dern öz­ne’ ola­rak ta­nım­la­nan in­san Ba­tı fel­se­fe ge­le­ne­ğin­de han­gi sis­tem için­de ele alın­dı­ğın­da so­run­lar çö­zü­le­bi­le­cek­tir?” gi­bi so­ru­la­ra ve­ri­len ce­vap­la­rın va­ro­luş­çu­luk, bi­lim fel­se­fe­le­ri üze­rin­den te­mel­len­di­ri­len in­san fel­se­fe­si an­la­yış­la­rı ve Whi­te­he­ad ta­ra­fın­dan ge­liş­ti­ri­len sü­reç fel­se­fe­si şek­lin­de üç grup­ta ele alı­na­bi­le­ce­ği­ni ve araş­tır­ma­sın­da ge­le­ne­ği aşan, ku­şa­tı­cı bir ce­vap sun­du­ğu için sü­reç fel­se­fe­si­ni seç­ti­ği­ni ifa­de tti.
Ce­ran’a gö­re, “‘Whi­te­he­ad fel­se­fe­sin­de in­san’ de­nil­di­ğin­de, zi­hin­de can­la­na­cak olan ve mo­dern öz­ne­nin bu­na­lım­la­rı­na çö­züm üre­te­cek bir fel­se­fî an­tro­po­lo­ji an­la­yı­şı var mı­dır?” so­ru­su­na Whi­te­he­ad, kla­sik an­lam­da bir fel­se­fî an­tro­po­lo­ji de­ğil ama var­lık ve tan­rı an­la­yı­şı bağ­la­mın­da can­lı­cı, di­na­mik ve iliş­ki­ler için­de ta­nım­la­na­cak olan bir fel­se­fî an­tro­po­lo­ji sun­muş­tur. Baş­ka bir ifa­dey­le, sü­reç fel­se­fe­sin­de in­sa­nın ta­nı­mı üze­rin­de sı­nır­la­rı be­lir­len­miş te­mel bir ar­gü­man ol­ma­sa da, Whi­te­he­ad’ın çiz­miş ol­du­ğu koz­mo­lo­ji ve te­olo­ji çer­çe­ve­sin­de, Ba­tı fel­se­fe ge­le­ne­ğin­de ya­şa­nan on­to­lo­jik bu­na­lım­la­ra ge­le­ne­ği aşan bir çö­züm üre­til­miş­tir.
İn­san fel­se­fe­si bağ­la­mın­da dört te­mel prob­lem üze­rin­den gi­de­rek bu so­ru­nun çö­zü­mü­nü ara­yan Ce­ran, sözko­nu­su prob­lem­le­ri şöy­le sı­ra­la­dı: (i) İn­sa­nın de­ne­yim­le­ri ve do­ğa­sı iki ay­rı alan ola­rak alı­na­bi­lir mi, eğer alı­nır­sa bu iki alan ara­sın­da­ki iliş­ki na­sıl te­mel­len­di­ril­me­li­dir? Özel­lik­le Des­car­tes’la bir­lik­te dü­şü­nen ve yer kap­la­yan in­san an­la­yı­şı­na, in­sa­nı iki ay­rı töz ola­rak de­ğer­len­di­ri­len iki­ci yak­la­şı­ma Whi­te­he­ad na­sıl bak­mış­tır, bu­nu bir prob­lem ola­rak gör­müş mü­dür? (ii) İyi, kö­tü ve gü­nah iliş­ki­si içe­ri­sin­de in­sa­nı na­sıl ko­num­lan­dı­ra­ca­ğız? (ii­i) Bi­linç ve öz­gür­lük iliş­ki­sin­de sü­reç için­de in­san ne­dir? (iv) Fe­mi­nist söy­lem­ler açı­sın­dan cin­si­ye­te da­ya­nan in­san an­la­yı­şı sü­reç fel­se­fe­sin­de var mı­dır? Bu dört so­ru­nun te­mel­len­di­ril­me­si için Whi­te­he­ad’ın koz­mo­lo­ji, ya­ni do­ğa an­la­yı­şı­nın na­sıl ta­nım­lan­dı­ğı­nın bi­lin­me­si ge­re­kir. Çün­kü Whi­te­he­ad da­ha çok koz­mo­lo­ji ve te­olo­ji üze­rin­de dur­muş­tur. Bu iki­si an­la­şıl­dı­ğın­da in­sa­nın bil­fi­il var­lık ola­rak ko­nu­mu or­ta­ya çık­mak­ta­dır.
Whi­te­he­ad koz­mo­lo­ji­si­nin te­mel kav­ram­la­rı sü­reç, bağ­lan­tı, bil­fi­il var­lık, son­suz nes­ne ve on­to­lo­jik il­ke­dir. Ce­ran’ın özel­lik­le üze­rin­de dur­du­ğu kav­ram ise bil­fi­il var­lık ya­ni ac­tu­al en­tity­dir.Bil­fi­il var­lık” bü­tün bir âle­min te­me­lin­de va­ro­lan, her­şe­yin ken­di­sin­den ya­pıl­dı­ğı, elek­tron­lar­dan Tan­rı’ya ka­dar bü­tün bir sis­te­min için­de yer alan en te­mel ya­pı ta­şı­dır. Whi­te­he­ad iliş­ki­sel­lik üze­rin­den sis­te­mi­ni kur­du­ğu için, mo­nad­lar­dan kıs­men fark­lı ve atom­cu bir do­ğa an­la­yı­şı­na tam an­la­mıy­la sa­hip de­ğil­dir. New­ton’un son­lu-son­suz me­kân, son­lu-son­suz za­man iliş­ki­si içe­ri­sin­de bü­tün ato­mik var­lık­la­rı, ya­ni bil­fi­il var­lık­la­rı iliş­ki­len­di­re­rek ta­nım­la­yıp ye­ni­den ko­num­lan­dır­mış­tır. Aca­ba hem ato­mik hem bü­tün­sel bir do­ğa an­la­yı­şı­na sa­hip bu koz­mo­lo­ji için­de in­sa­nın var­lı­ğı na­sıl ele alın­mış­tır? En ge­nel an­lam­da in­san, bü­tün bil­fi­il var­lık­la­rın iliş­ki­siy­le ev­re­nin tü­mü­nü içe­re­bi­len bir var­lık ola­rak ta­nım­lan­mak­ta­dır. Âlem­de­ki her şey bil­fi­il var­lık­tan oluş­muş­tur. İn­san da bu bil­fi­il var­lı­ğın bir par­ça­sı­dır ve bil­fi­il var­lık­la­rın iliş­ki­sin­den mey­da­na gel­miş­tir. Pe­ki di­ğer var­lık­lar­dan in­sa­nı fark­lı kı­lan ne­dir? Sü­reç fel­se­fe­sin­de âlem­de bü­tün bil­fi­il var­lık­lar, zi­hin­sel ve fi­zik­sel ku­tup ola­rak, bir­bi­rin­den ba­ğım­sız ol­ma­yan ve bir­bi­riy­le iliş­ki için­de olup bir­bi­ri­ni ta­mam­la­yan iki yö­ne sa­hip­tir­ler. Do­la­yı­sıy­la, bu yak­la­şı­mıy­la Whi­te­he­ad, Des­car­tes’ın iki­ci var­lık an­la­yı­şı­nı aş­tı­ğı gi­bi in­san do­ğa­sı açı­sın­dan da tar­tış­ma­la­rı bir­ci bir yak­la­şım bağ­la­mı­na ta­şı­mış­tır.
O hal­de Whi­te­he­ad Ba­tı fel­se­fe­sin­de fark­lı bir du­ru­şa sa­hip mi­dir? Özel­lik­le An­tik Yu­nan’dan baş­la­yarak mad­de-form iliş­ki­siy­le ta­nım­la­nan bir in­san an­la­yı­şı­nın bu­lun­du­ğu­nu ifa­de eden Ce­ran, bir yan­da “Tan­rı ima­jın­da­ki in­san” an­la­yı­şıy­la di­ğer yan­da “Tan­rı­nın ya­rat­tı­ğı fa­kat do­ğuş­tan ve tür ola­rak gü­nah­kar olan in­san” an­la­yı­şı­nın Ba­tı fel­se­fe ge­le­ne­ğin­de­ki iki te­mel prob­lem ala­nı­nı oluş­tur­du­ğu­nu be­lirt­ti. Bu­na ek ola­rak, ge­le­ne­ğe ana ren­gi­ni ve­ren Ay­dın­lan­ma fel­se­fe­si, te­mel ba­kış açı­sı­nı Kant’ın ay­dın­lan­ma çağ­rı­sın­da so­mut­la­şan “ken­di ak­lı­nın er­gin­li­ğiy­le ayak­ta du­ra­bi­len in­san an­la­yı­şı”, akıl ve kut­sal ara­sın­da bir kı­rıl­ma­yı be­lir­gin­leş­tir­miş­tir. Ce­ran’a gö­re, Whi­te­he­ad, Ba­tı fel­se­fe ge­le­ne­ği­nin bu prob­lem­le­ri­ni in­sa­nın ak­lı­nı kut­sal­la bir­leş­tir­me­siy­le aşı­la­bi­le­ce­ği­ne ina­nır. Whi­te­he­ad, Ay­dın­lan­ma’nın ras­yo­nel in­san kur­gu­su­na ek ola­rak ik­na ve sev­gi­ye da­ya­lı, kut­sal ile ba­rı­şık bir in­san an­la­yı­şı ge­ti­ri­yor. Ay­rı­ca, in­sa­nın an­cak kut­sal ola­na yak­la­şa­rak ak­lî ira­de­siy­le prob­lem­le­ri aşa­bi­le­ce­ği­ni söy­le­yen Whi­te­he­ad, in­san do­ğa­sı­nı iki­ci ya­pı­nın ve in­dir­ge­me­ci yak­la­şı­mın dı­şın­da de­ğer­len­dir­miş olu­yor.
Pe­ki iyi­lik, kö­tü­lük, gü­nah iliş­ki­sin­de in­sa­nı na­sıl ko­num­lan­dı­ra­bi­li­riz? Ce­ran, sü­reç fel­se­fe­sin­de Tan­rı ya­ra­tı­cı ola­rak ta­nın­ma­dı­ğı için Whi­te­he­ad dü­şün­ce­sin­de kö­tü­lü­ğün ya­ra­tıl­ma­dı­ğı­nı, sa­de­ce iyi­li­ğin yok­lu­ğun­da or­ta­ya çık­tı­ğı­nı be­lirt­ti. İyi­lik ve kö­tü­lük iliş­ki­sin­de kö­tü, in­sa­nın ken­di­si­ni ger­çek­leş­ti­re­me­me­si du­ru­mu ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Whi­te­he­ad’a gö­re, do­ğuş­tan in­san­da hem zi­hin fonk­si­yon­la­rı hem de ah­lâ­kî de­ne­yim­ler ola­rak hiç­bir şey ha­zır de­ğil­dir. Her­şey de­ne­yim­le ve iliş­ki­ler için­de or­ta­ya çı­kar. Bu­ra­da Whi­te­he­ad’ın koz­mo­lo­ji­si­ne bak­mak ge­re­kir. Çün­kü Whi­te­he­ad, koz­mo­lo­ji­sin­de geç­miş, şim­di ve ge­le­cek iliş­ki­sin­de bil­fi­il var­lık olan in­san, sü­rek­li bir akış içe­ri­sin­de­dir. Geç­miş, şim­di ve ge­le­cek için­de her­şey bir an­da var olup yok ol­ma­la­rı­na ben­zer şe­kil­de in­san­la­rın ey­lem­le­ri de bir an­da var olup yok ol­mak­ta­dır. Whi­te­he­ad’in sü­reç fel­se­fe­sin­de son­suz nes­ne ola­rak ta­nım­la­nan bu yok ol­ma sü­re­ci, bü­tün bir oluş sü­re­ci­ni di­na­mik ola­rak özün­de ba­rın­dı­ran bir var­lık­tır. Bu­ra­da son­suz nes­ne­yi önem­li kı­lan nok­ta, bü­tün âle­mi ken­di içe­ri­sin­de res­met­me­si, olan ve ol­mak­ta olan her­şe­yi içe­ri­sin­de ta­şı­yan bir form ol­ma­sı­dır. Her bil­fi­il var­lı­ğın geç­miş­te yap­tı­ğı her­şey hem şim­di­si­ni hem de onun bir son­ra­ki ya­pa­cak­la­rı­nı be­lir­le­mek­te­dir. Böy­le­ce in­san sü­rek­li iyi dü­şün­mek ve iyi dav­ran­mak­la var­lı­ğı­na da­ir an­la­mı, de­ne­yim­le­ri ve di­ğer bil­fi­il var­lık­lar­la iliş­ki­sin­de in­şa ede­bi­le­cek­tir. Bu nok­ta­da, Whi­te­he­ad fel­se­fe­sin­de in­sa­nın sü­rek­li iyi ol­ma­ya da­vet edil­di­ği­ni ifa­de eden Ce­ran, bü­tün var­lı­ğın or­ta­ya çık­tı­ğı te­mel il­ke­nin “sev­gi” kav­ra­mı ol­du­ğu­nu be­lir­te­rek kö­tü­lü­ğün ya­ra­tıl­ma­dı­ğı­nı, in­sa­nın ken­di­ni ger­çek­leş­ti­re­me­me­si du­ru­mun­da or­ta­ya çık­tı­ğı­nı ve bu du­rum­dan kur­tu­lu­şun bi­linç uya­nık­lı­ğı­nı ge­rek­tir­di­ği­ni vur­gu­la­dı. Gü­nah me­se­le­si­nin de en çok bu es­na­da gün­de­me ge­ti­ril­di­ği­ni ve eleş­ti­ril­di­ği­ni id­di­a eden Ce­ran’ın ifa­de et­ti­ği üze­re Whi­te­he­ad, Kel­tik Hris­ti­yan­lı­ğı’nın de­va­mı olan bir Hris­ti­yan­lık yo­ru­mu ge­liş­ti­re­rek kla­sik ki­li­se ku­ru­mu­nu ve dog­ma­la­rı­nı eleş­tir­miş­tir. Bu an­la­yış­la hem Hz. İsa’nın pey­gam­ber ya da ve­li ola­rak ka­bul edi­lip Tan­rı­’nın yer­yü­zün­de­ki sim­ge­si ve ke­fa­ret ol­ma du­ru­mu or­ta­dan kal­dı­rıl­mış hem de öz­gür ira­de­si­ni kul­la­na­rak in­sa­na ken­di de­ne­yim­le­riy­le iyi-kö­tü ve gü­nah ola­nı in­şa et­me im­kâ­nı su­nul­muş­tur. Do­la­yı­sıy­la, so­nuç­ta, ilk gü­nah an­la­yı­şı sis­tem­den çı­ka­rı­la­rak, in­sa­nın gü­nah­sız bir şe­kil­de var kı­lın­dı­ğı ve de­ne­yim­le­riy­le ken­di­ni ger­çek­leş­tir­di­ği vur­gu­lan­mış­tır.
Whi­te­he­ad fel­se­fe­si açı­sın­dan öz­gür­lük ve bi­linç ko­nu­la­rın­da ise Ce­ran şun­la­rı söy­le­di: İn­san an­cak top­lum, do­ğa ve Tan­rı’y­la olan iliş­ki­si ve de­ne­yim­le­riy­le ken­di öz­gür­lü­ğü­nü el­de eder. Ona gö­re, do­ğuş­tan kim­se öz­gür de­ğil­dir. Do­la­yı­sıy­la öz­gür­lük, sü­reç için­de ve in­sa­nın ak­lî ira­de­siy­le ken­di var­lı­ğı üze­ri­ne dü­şü­ne­bil­me­siy­le or­ta­ya çı­kan bir “in­san ol­ma” du­ru­mu ola­rak ta­nım­la­na­bi­lir. Bu ne­den­le Whi­te­he­ad’in iyi­yi, kut­sa­lı, gü­ze­li, öz­gür­lü­ğü de­ne­yim­le­ye­bi­len bir var­lık ola­rak in­san üze­rin­de dur­du­ğun­dan söz edi­le­bi­lir.
Ay­rı­ca cin­si­yet ay­rı­mı, fe­mi­nizm söy­le­mi çer­çe­ve­sin­de ko­nu­yu de­ğer­len­di­ren Ce­ran, Whi­te­he­ad fel­se­fe­sin­de bil­fi­il var­lı­ğın ya­pı­sı açı­sın­dan iliş­ki­sel­li­ğin te­mel alın­ma­sıy­la, cin­si­yet ay­rı­mı­na da­ya­lı in­san an­la­yı­şı­nın eleş­ti­ril­di­ği­ni ve sis­te­min dı­şı­na itil­di­ği­ni ifa­de et­ti. Koz­mo­lo­ji­si ne­de­niy­le Whi­te­he­ad’in bu yak­la­şı­mı­nın fe­mi­nist fel­se­fe­le­re açık bir ka­pı bı­rak­tı­ğı id­di­ala­rı­nın or­ta­ya atıl­dı­ğı­nı be­lir­ten Ce­ran, özel­lik­le 1980’den son­ra fe­mi­nist söy­lem­ler­de, tan­rı-in­san ve do­ğa bağ­lan­tı­sın­da ken­di­le­ri­ni ger­çek­leş­tir­dik­le­ri sü­re­ce ka­dın-er­kek ay­rı­mı­nın fark­lı bir de­ğer­len­dir­me­ye tâ­bi tu­tu­la­ma­ya­ca­ğı­nı sa­vun­du.
So­nuç ola­rak, Ce­ran’ın su­nu­mu bağ­la­mın­da Whi­te­he­ad’in in­sa­nı, etik ve es­te­tik de­ne­yim­le­ri çer­çe­ve­sin­de var­lı­ğı bi­çim­len­di­ren, de­ne­yim­le­riy­le Tan­rı­’ya yö­ne­len, kut­sa­lı an­la­yan, an­lam­lan­dı­ra­bi­len ve bil­fi­il var­lık­lar­la iliş­ki­sin­de iç­kin olan Tan­rı ve bü­tün bil­fi­il var­lık­la­rı geç­miş, şim­di ve ge­le­cek çer­çe­ve­sin­de ak­lî ira­de­siy­le dö­nüş­tü­re­bi­len bir can­lı ola­rak ta­nım­la­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz. Ay­rı­ca onun bu yak­la­şı­mı çer­çe­ve­sin­de, Whi­te­he­ad’in Ba­tı fel­se­fe­si ge­le­ne­ği için­de fark­lı bir in­san an­la­yı­şı ve te­olo­ji oku­ma­sı ger­çek­leş­tir­di­ği de id­di­a edi­le­bi­lir. Otu­rum so­ru-ce­vap fas­lı­nın ar­dın­dan ni­ha­ye­te er­di.

EDITOR'S CHOICE

SEMINARS

As the most traditonal activity of BISAV, the courses take place in every fall and spring of a year.

MORE INFO


FOLLOW US

Add your e-mail address here to be informed about our programs (seminars, symposiums, panels, etc.).