- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 75 YIL: 2011
- Türkiye’de Sinema Dergiciliğinin Tarihi
Türkiye’de Sinema Dergiciliğinin Tarihi
Burçak Evren
15 Ocak 2011
Değerlendirme: Barış Saydam
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Türk Sineması Araştırmaları ekibinin “Türkiye’de Sinema Dergiciliği” başlığıyla hazırladığı ve alanında yetkin konukların çağrılacağı dizinin ilk konuğu sinema eleştirmeni ve tarihçisi Burçak Evren’di.
Programın başlarında sinemaya başlama serüvenini, sinemaya bakışının zaman içinde nasıl değiştiğini anlatan Burçak Evren, çıkardığı sinema dergilerinin Türkiye’de sine-
manın gelişimine yaptığı katkılardan da bahsetti. 1969 yılında gazeteciliğe başlayan Evren’in kişisel hayat hikâyesi ile Türkiye’nin dönüşüm süreci paralellik gösterdiği için program çerçevesinde yazarın anlattıkları üzerinden Türkiye’deki tarihsel gelişimi takip etmek de mümkündü. Yönünü Batı’ya doğrultan Türkiye’nin modernleşme sürecinde yaşadığı sıkıntılar, toplumsal hayattaki kutuplaşma, sınıf farklılıklarının keskinleşmesi, iktidara gelen partilerin politikalarının sokağa yansımaları gibi sosyolojik bir araştırmanın konusu olabilecek pek çok başlık da Evren’in anlattıkları üzerinden okunabilir. Bu açıdan bakıldığında, Amerikan filmlerinin piyasaya egemen olduğu, sinemanın sadece bir eğlence aracı olarak görüldüğü, filmlerdeki sosyolojik alt-metinlerin görmezden gelindiği bir dönemde sinemayla tanışan birinin daha sonra Fransızların ünlü sinema dergisi Cahiers du Cinémadoğrultusunda bir dergi çıkarmaya çalışması anlam buluyor.
Neredeyse kırk yıldır bu mesleğin içinde yer alan Evren’in gözlemleri ve deneyimleri sinemanın bir eğlence aracından politik bir ifade aracına dönüşmesinin izdüşümlerini de bizlere sunuyor. Ömer Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ gibi yönetmenlerin Türk sinemasının dilini bulma sürecinde oynadıkları öncü rol, Ulusal Sinema kavramı, Sinematek’in kuruluş serüveni, Yeni Sinemadergisinin çıkışı, sinema yazarları ve yönetmenler arasındaki fikir ayrıklıkları, Yılmaz Güney’in olay yaratan filmleri gibi döneme damgasını vurmuş bir dizi olayın sinemanın gelişmesindeki etkisini de Evren’in anlattıklarından gözlemleyebiliyoruz. Çeşitli kaynaklardan parça parça okuduğumuz bütün bu gelişmeler, Evren’in sosyal gelişmeleri de es geçmeden anlattığı kişisel yolculuğuyla birlikte bütünlük kazanıyor.
Bununla birlikte, Sinematek Der-
neği’nin işleyişindeki ve Yeni Sinemadergisinin felsefesindeki, ulusalı reddedip “Batıya yönelen” ve aslında Türkiye’nin modernleşme sürecinde taşların bir türlü yerli yerine oturmamasından kaynaklanan yerelden beslenmeyip evrensele ulaşmayı hedefleyen ve dönemin entelektüelleri arasında yaygınlık kazanan bir görüşün çıkmazları da Evren’in programda anlattıklarıyla daha da görünür kılınıyor. Türkiye’nin yaşadığı tezatlar, Evren’in çıkardığı dergilerde ve yazdığı gazetelerde de aynen devam ediyor. 1980’lerdeki Gelişim Sinemadergisi Cahiers du Cinema’nın felsefesine sadık kalarak, sinema dergiciliğinde Fransız ekolünü Türkiye’ye uyarlamaya çalışıyor; ama bir devamlılık sağlanamıyor ve dergi bir seneyi doldurmadan yayından kalkıyor. Yeşilçam’ın çöküşünü hazırlayan süreç sinema dergiciliği alanında da çöküşün habercisi oluyor. Ülkede sinema salonları kapanıp film üretimi düşerken, Fransız ekolüne bağlı bir derginin de ömrü kısa oluyor. Ötelenen ve aşağılanan ülke sinemasının aslında sinemanın her alanında belirleyici bir rol oynadığının da bir anlamda göstergesi olan bu gelişme, kuşkusuz içeriyi görmezden gelip dışarıyla yetinmeye çalışmanın da acı bir faturasına dönüşüyor.
Programda Osmanlı dönemindeki sinema dergiciliğinden günümüzdeki sinema dergilerine değin uzun bir tarihsel aralığı kendi gözlemleriyle bizlere aktaran Burçak Evren, bir yandan da Türkiye’de eğitim alanında yaşanan eksikliklerin sinema alanına yansımalarına da vurgu yaptı. Sadece pratik anlamda teknik eleman eksikliğinin değil, kuram ve teori anlamında da ciddi şeyler üretecek, araştıracak ve yazacak insanların yokluğunun da sinemamızda büyük bir sorun yarattığına dikkat çekti. Günümüzdeki sinema dergilerinin magazine ağırlık verdiğini, bültenlere dayalı tanıtım yazıları yayınladıklarını ve eleştirinin işlevinin kalmadığını da sözlerine ekledi. Son olarak, “Herşeye rağmen, bugün imkânım olsa yine de bir sinema dergisi çıkarırdım” diyen Evren, sinema konusundaki varolan karamsar tabloya karşın ileriye yönelik umutlarını da aktardı.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ