- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 76 YIL: 2011
- Otur Baştan Yaz Beni: Oto/Biyografiye Taze Bakışlar
Otur Baştan Yaz Beni: Oto/Biyografiye Taze Bakışlar
21 Mayıs 2011
Değerlendirme: Tubanur Saraçoğlu
Kişiler herkesçe bilinen ve kabul edilen bir isimle bir tek ömür/hayat yaşar ve ölürler. Zamanla bu tek yaşantıdan birbirinden farklı birçok hayat hikâyesi ortaya çıkar. Peki bize bir hayattan birçok yaşam öyküsü devşirme imkânı veren biyografinin tabiatı nedir? Bir kişi neden bir başkasının yaşamını anlatır/hikâye eder/kurgular, bunu yaparken bütün bir geçmişi ve yaşaya geldiği hayatı ile müellifin kendisi metnin neresindedir? Biyografisini yazdığımız birey ve onun içinde bulunduğu toplum arasındaki ilişki nasıl anlaşılmalıdır? Modern ve postmodern düşünme biçimlerinin, yeni tarihsel yöntem ve eleştirilerin, sosyal bilimlerin biyografi yazımına etkileri nelerdir?
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nce düzenlenen Biyografi Atölyesi bu ve benzeri soruların izini sürmek amacıyla 2010 Nisan ayından itibaren okumalarına başladı. İstanbul Şehir Üniversitesi, Tarih Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Abdulhamit Kırmızı başkanlığında haftalık olarak yürütülen, farklı akademik disiplinlerden gelen katılımcıların iştirak ettiği atölyede teorik, tematik ve bibliyografik metinler üzerinden anlatı-biyografi, tarih-biyografi, psikobiyografi, biyografi-ahlâk, biyografi-sözlü tarih, sinema-biyografi, siyer-biyografi, otobiyografi ilişkisi masaya yatırıldı. Bu başlıklardan hareketle biyografinin sosyal bilimlerle ilişkisi, tarihsel yöntemlerdeki farklılıkların, özellikle sözlü tarih çalışmalarının biyografi yazımına etkisi, modern dönemin bireyselciliğine yöneltilen postmodern eleştirilerle biyografinin bugün hangi noktaya geldiği ve bunun bize ne tür imkân sunduğu ve sorunlar çıkardığı tartışıldı. Kadın çalışmaları, milliyetçilik, siyer yazımı gibi bazı konular teorik tartışmaları ve kaynakları bakımından ele alındı. Otobiyografi, anı, hatırat, günlük türündeki metinlerin biyografi yazımındaki kaynak değerleri, İslâm tarihinde biyografi ve otobiyografi yazımı, Batı’da biyografi türünün ortaya çıkışı ve gelişimi konuşuldu. Bununla birlikte atölye, Berat Açıl, Nazan Aksoy, Özgür Türesay, Nihal Şahin Utku, Reyhan Çorak, Halit Özkan, Arif Bilgin gibi isimleri de bu minvalde ağırladı.
Atölye katılımcıları 21 Mayıs 2011 tarihinde düzenledikleri “Oto/biyografiye Taze Bakışlar: Otur Baştan Yaz Beni” başlıklı sempozyumla bir yıllık çalışmalarını dinleyicilerle paylaştılar. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Abdulhamit Kırmızı, atölyede de sıkça tartışılan biyografi yazımını etkileyen iki önemli mesele olan tutarlılık arayışı ve kronolojik anlatım üzerinden bir değerlendirme yaptı. Öncelikle, biyografın elinde mevcut verilerden hareketle bütün ve tutarlı bir kişi kurgulamasına eleştirel yaklaşan görüşleri aktaran Kırmızı, buradan hareketle “sürekli bir akış içinde değişen insanda değişmeyen bir öz var mıdır?”ı sorgulayarak, Molla Sadra’nın “hareket-i cevher” teorisine değindi. Kırmızı, her değişimin benliğin özünde bir değişim olduğunu kabul eden bu teorik yaklaşımın biyografi yazımında bugün gelinen noktada güvenilir bir zemin oluşturacağına ve kronolojinin metni zorunlu bir akışa sokmasının problemlerine dikkat çekti. Çoğul anlatımları bir araya getirmenin kronoloji dışında da mümkün olabileceğini verdiği çeşitli örneklerle açıkladı.
Sempozyumun birinci oturumunda siyaset ve biyografik inşa ilişkisi mercek altına alındı. Bu oturumda Güllü Yıldız, dönemine muhalif sayılabilecek Düzceli Yusuf Suad’ın siyer teliflerini karşılaştırdı. Kazım Baycar, Mustafa Kemal biyografilerinde iktidarın kendisini nasıl inşa ettiğini ele aldı. Serhat Aslaner, Meşrutiyet döneminden 8 mebusun hayatının anlatıldığı kimisi otobiyografi sayılabilecek metinlerden oluşan bir risaleyi tanıttı. Seriyye Akan ise Yogro L. Zarifi’nin hayatını Rum milliyetçiliği bağlamında anlattı.
“Hiç Yazılmamış Hayatlar”ı konu edinen ikinci oturumda Bahar Gökpınar, Ayşe Leman Karaosmanoğlu’nun hayatının feminist biyografi yazımının yöntemleri ile nasıl kurgulanacağını konu edinirken; Fatma Samime İnceoğlu, Hikmet Öğüt’ün iki farklı kimlikle geçirdiği hayatını kronoloji dışı bir anlatımla sundu. Mustafa Özağaç, bir sufinin otobiyografisini; Hümeyra Bostan, Abdurrahman İbrahim İbn Sori’nin prenslikten köleliğe giden ilginç hayat hikâyesini aktardı.
Üçüncü ve son oturumda Tuba Nur Saraçoğlu siyer yazımında yeni bir metodolojik yönteme ihtiyaç olduğunu dile getirerek Cihet-i VahdeRisalesiüzerinden bazı soru ve önerilerle meseleye dikkat çekti. A. Taha İmamoğlu müsnedtarzı eserlerin biyografi kaynağı olabileceği yönündeki tezini Ebu Bekre’nin hayatını bu kaynaklar ışığında aktararak değerlendirdi. Nevin Meriç, babası tarafından kızı Nevhiz için yazılan günlüğü yazar, muhatap kitlesi ve yazılan kişi açısından inceledi. Ali Paşaoğlu ise özne/yazar ve mimarlık ideolojisi çerçevesinde mimar otobiyografilerinin yazımındaki motivasyonlara değindi.
Hatice Aynur ve I. Cemil Schick de değerli katkı ve değerlendirmeleriyle sempozyuma iştirak ettiler. Atölye katılımcıları şimdi, sempozyumda sundukları tebliğleri derleme kitap olarak ilgilileri ile paylaşmayı planlıyor.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ