- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 62 YIL: 2006
- İki Filmiyle Yasujiro Ozu
İki Filmiyle Yasujiro Ozu
SAM Hayal Perdesi
20-27 Kasım 2006
Değerlendirme: Esma Acar
Yasujiro Ozu, derslerden kaçarak gittiği sinema tutkusunu amcasının fark etmesi üzerine 1923’te kameraman yardımcısı olarak çalışmaya başlar. Yardımcı yönetmen olduktan sonra, ilk senaryosunu yazıp filme çekilmesi için teklif götürür. 1928–1931 yılları arasında 21 uzun metrajlı kurmaca film çeker. İlk dönem filmlerinin çoğu komediler, gangster filmleri ve melodramlardır. 1932’de Umarete wa mita keredo /Doğdum, Ama… ile ilk ticarî başarısına ulaşır. 1949 yılından itibaren yaratıcılığının zirvesini oluşturacak filmlere imza atar: Banshun/Geç Gelen Bahar (1949), Bakushu/Erken Gelen Yaz (1951), Soshun/Erken Gelen Bahar (1956), Ukigusa/Dalgalanan Otlar (1959), Sanma no aji/Bir Güz Öğledensonrası” (1962), Tokyo Monogatari/Tokyo Hikâyesi (1953). 1963’te, 60. doğum gününde, kanserden hayatını kaybeder. Ozu 1927’den ölümüne kadar 54 film yapmıştır. Ancak bunlardan yalnız 33’ünün kopyası bulunmaktadır.
Yönetmen Ozu’nun, SAM sinema atölyesinde ele aldığımız Erken Gelen Yaz ile Tokyo Hikâyesi başlıklı filmleriyle ilgili değerlendirmeleri kısaca şöyle özetleyebiliriz:
Erken Gelen Yaz (1951, Japonya, 135’)
Japon sinemasının kurucularındanYasujiro Ozu orijinal aşkın diliyle Kurosawa öncesini yansıtır. Filmin tamamına yakını iç mekânlarda geçer. Bahsedilen aile yapısında herkes olması gerektiği gibidir/yerdedir. İlişkilerde fazla patlamalara neden olacak gerilim yoktur. Olası gerilimler de törpülenmiştir. O nedenle anlatılanlar çok düzdür; bizi germez şaşırtmaz heyecanlandırmaz. Fakat bu düz anlatımda kendi iç gerilimine sahip bir merak uyandırır. Bunu yaparken de izleyiciyi Japon kültürü ve gelenekleriyle tanıştırır. Evlilik, aşk gibi kavramları o kültürün içinden görürüz. Hikâye melodrama çok yakın olmasına karşın yönetmen asla bu tuzağa düşmez. Belli ölçüler içinde abartı ve manipülasyona kaçmadan izleyiciye olgun bir dram sunmayı başarır. Filmde tüm karakterler tipik özellikleri ile mutlaklaştırılmaz, aksine katılabileceğimiz tecrübî bir ortam sunar. Modern yaşam tarzına yakın yaşayan kızın, evlilik tercihini geleneksel aile yapısından yana kurmasıyla geleneği öne çıkarır ama karşı karşıya getirmez. Karşılıklı rıza söz konusudur. Kızın, aileyi dağıttıktan sonra ağlayarak filmdeki en ciddi/belirgin tepkiyi vermesi aile mefhumunun önemine dair sağlam bir vurgudur. Sosyal yapı anlamında uyumlu, insan merkezli, yapıcı olana yönelik insan tipolojisi çizmeye çalışan bu sinema insan gözünün görebileceği bel seviyesi kamera açıları ile rahat bir görünüm sunar. Yönetmenin aileye, ilişkilere yaklaşımında bir ölçü ve eğitilmişlik söz konusudur ki, bu özel bir şeydir. İnsan ruhunu aşkınlaştıran bu sinema bizde yüce duygular bırakır.
Tokyo Hikâyesi (1953, Japonya, 136’)
Modern bireyin şehirde gelenek ile karşılaşmalarını nazik dokunuşlarla resmediyor film. Ama diğer filme göre psikoloji belirtiminin olmadığı daha tekdüze bir anlatıma sahip. Bu olgun ve terapik anlatım özellikle ölümü resmederken melodrama çok yakın olmasına rağmen çizgisini koruyabiliyor. Karakter çizimindeki incelikler, derinleştirmeler olmadan küçük ayrıntılarla veriliyor. Müzik kullanımında imgeyle bütünleşen bir ortaklık söz konusu. Filmin yapısındaki durağanlığa rağmen ikonik görüntüler stil sinematografi ve filmi klasikleştiren çok iyi görüntü çalışmasına sahip. Vakıalardan sonra Noriko’nun (Setsuko Hara) en küçük kıza söylediği son sözlerle yönetmenin öğüdü altı çizilmeden veriliyor. Filmde Noriko da moderni temsil eder ama geleneğe duyarlıdır, onu görmezden gelmez. Kuşak değişimi gelenek tarafından çaresiz ‘rıza’yla karşılanmakta, modern olandaki değer kaybı hayal kırıklığı yaratmaktadır. Kültürel öğelerin merasim gibi işlendiği filmin son sahnesinde Noriko’nun, annesinin hediye ettiği saate sıkıca sarılması, ne kadar modernleşilse de gelenekte tutulması gereken şeylerin varlığına bir vurgudur. Vaat edilen deneyim, modernin içine giren ama her şeye rağmen geleneği tutmak isteyen Japon kültürünün oldukça yaşamsal ve sizi içine alabilen olgun bir sunumudur.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ