- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 82 YIL: 2013
- Askerî Darbenin Ardından Mısır’ın Siyasi Geleceği
Askerî Darbenin Ardından Mısır’ın Siyasi Geleceği
Hamid Eltgani Ali-Ali
20 Temmuz 2013
Değerlendirme: Özgür Dikmen
Mısır’da yaşanan askerî darbe sonrası “Arap Baharı” ve devrimi takip eden süreç yeniden küresel aktörlerin dikkatlerini çevirdiği konular oldu. Protestoların ilk başladığı günden bu yana sürekli tartışılmasına rağmen, Arap devrimleri sonrasında uluslararası sistemin merkezinde yer alan aktörlerce yapılan analizler, bölgeye dair sorunlu yaklaşımların teşhisinde önemli bulgular olarak kayıtlarda yerini aldı. Darbe sonrasında da siyasi pragmatizme entegre olmuş aynı sorunlu yaklaşımların yeniden su yüzüne çıkması, Mısır demokrasisinin içinden geçtiği boğulma sürecini ve bu ülkede yaşanan insani sıkıntıları gölgede bıraktı. Süreç devam ederken Kahire Amerikan Üniversitesi Küresel İlişkiler ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Dr. Hamid Eltgani Ali-Ali, olayların arkaplanına dair bilgi ve gözlemlerini bizimle paylaştı.
Konuşmasına Mısır’ın demokrasiye geçiş sürecinde bir ülke olduğunu hatırlatarak başlayan Ali’ye göre, devrim sonrası başarılı bir geçiş sürecinin tesisi dört konuda atılan adımlara bağlıdır: (i) Kurumsallaşma, (ii)sosyal ve ekonomik adalet, (iii)elitler arasında yönetimin nasıl olacağına dair uzlaşma, (iv)devrim sonrasında derin devletin kalıntılarıyla nasıl başa çıkılacağı. Bunlardan birinin eksikliği halinde işlemeyen bir sistem ortaya çıkar.
Mısır’da Mübarek rejiminin beklenmedik bir anda çöktüğünü ve aslında hiç kimsenin de buna hazırlıklı olmadığını belirten Ali, yeni gelenlerin doldurulması gereken bir siyasi boşluk ortamıyla karşı karşıya kaldıklarını ama bu boşluğa Mısır derin devletinin yerleştiğini anlattı. Muhammed Mursi’nin karşılaştığı en temel problem, derin devlete etki edecek ve devlet kurumlarını değiştirebilecek ölçüde eski rejimden kalanlarla bağ kuramaması oldu ve derin devlet ülkede kamu güveliği zafiyeti ortaya çıkarmak için çeşitli yollara başvurdu. Mısır’daki mevcut durum, Ali’ye göre, bu yapının bir sunucu; toplum ikiye bölünmüş durumda ve potansiyel siyasi aktörler net olarak ortaya çıkmış değil.
Devrimin kazanımlarının askerî darbeyle sekteye uğradığını belirten Ali’ye göre mevcut yapıdan bir darbe çıkması aslında sürpriz olmadı. Darbeye halkın bir kesiminin verdiği destek, Mursi’den ziyade sorunların halledilmemesinin en temel sebebi olarak sisteme duyulan tepkiden kaynaklanıyor. Ordu sisteme duyulan tepkiyi arkasına alarak darbeyi gerçekleştirdi. Demokrasinin bir yönüyle “oyun”dan ibaret olduğunu vurgulayan Ali, Mısır’da bu oyunun derin devlet gibi bir kurucusu olduğunu ve bu kesimin süreci kesintiye uğratarak yeni bir oyun oynamaya hazırlandığını sözlerine ekledi.
Meydanlara dökülenlerin sayılarının abartıldığını belirten Ali, insanların Tahrir’de toplanmasının Mursi’nin aldığı oyu gayrimeşru kılamayacağını vurguladı. Meydanlardaki muhalefetin kimliğinin de iyi bilinmesi gerektiğine dikkat çekti. Buna göre, muhalif kesimin bir kısmını oluşturan ve Batı’da “liberal” olarak bilinen grupların liberal siyaset tarzıyla örtüşmeyecek yönleri mevcut. Mısır’daki liberallerin milliyetçilikten sosyalizme ve hatta faşizme uzanan bir aralıkta farklı alt pozisyonları var ve demokrasiye geçiş sürecini hasara uğratma çabasındaki bu kesim askerle işbirliği yapıyor. İslâmcı hareket liberallere ve diğer gruplara göre toplumda daha sağlam bir yere sahip olsa da darbeyi destekleyen liberaller diğer kesimlere oranla medyada çok daha görünür olduklarından dış dünyada gerçeği tam yansıtmayan bir Mısır imajına yol açıyorlar. Toplumla bağları zayıf olan liberal kesim, kendisini iktidara taşıyacak bir araç olarak meydanlarda demokrasi talebini dillendiriyor. Bu kesimin gücünün anlaşılması için bürokrasideki ve güvenlik mekanizmalarındaki etkilerinin de iyice gözden geçirilmesi gerekir. Tarihî-siyasi açıdan bu kesimin ciddi bir kısmı Nasırcı çizgide görülebilir.
Meselenin bir diğer önemli boyutunu oluşturan adli sistem hakkında Ali şu tespitlerde bulundu: Burada temel problem, siyasi otorite tarafından devleti korumak amacıyla atanmış yargı mensuplarının korumacı ve siyasi otoriteyle birlikte çalışan bir pozisyonda olmaları. Devrim sonrasında bununla yeterince yüzleşilemedi ve biri toplumsal, diğeri eski otoriteye ait iki farklı gerçekliğin sert bir karşılaşma yaşaması da darbeye zemin hazırladı. Darbe sonrasında da yargı mekanizması, yeni otoriteyle ilişkileri çerçevesinde siyasi aktivizme soyundu. Eski rejimin siyaset tarzına uygun bir şekilde yargı, teknokrat tavrını kullanarak toplumun sırtlandığı değişimi sistemin dışında bir yere yönlendirme çabasına girdi. Yani kırk milyondan fazla kişinin kararıyla doğan siyasi bir sürecin on kişinin kararları aldığı bir noktaya gelmesinde eski rejimin yapılandırdığı ve Mursi’nin de değiştiremeden darbeyle yüz yüze geldiği yargı mekanizmasının rolü büyük oldu.
Ali konuşmasında orduya da değindi. Buna göre Mursi’nin ortaya koyduğu anayasal çerçevede ordunun otoritesini kısıtlama sözkonusu olmadığı gibi askerî yargıçlar anayasa yazımının bir parçası oldu ve askerin ayrıcalıkları korundu. Oysa Mısır’da zaten devlet içerisinde bir devlet vardı ve korunan tüm bu ayrıcalıklar onların konumlarını daha da sağlamlaştırmış oldu. Bu noktada da devletin bekçileri, Ali’ye göre, toplumun değil düzenin koruyucuları olarak saf tuttular. Diğer yandan Mısır ordusu devlet bütçesinin de ötesinde ülke ekonomisinin %40’ını kontrol ederken, bir kesim gayet pragmatik davranarak bu ekonomik gücünden ötürü orduya destek verdi.
Sosyal ve ekonomik adalet üzerinde de duran Ali, Mısır’ın yoksul bir ülke olduğunu, gelir dağılımında çok ciddi problemler yaşandığını, özellikle gıda fiyatlarının pahalılığının önemli bir mesele olarak öne çıktığını belirterek demokrasi talebinin ucuz ekmek talebiyle birlikte okunabileceğine dikkat çekti. Ali’ye göre ayaklanmaların başladığı ilk günlerden beri bu minvalde toplumda sorulan sorulardan biri de demokrasinin sadece elitlere mi fayda sağlayacağı yoksa toplumsal bir bütünleşmeyi mi getireceği sorusuydu. Yani toplumsal ihtiyaçlar gündemde hep önemli bir yer tuttu. Devrim sonrasındaki problemlerden biri de toplumsal ihtiyaçların siyasilerin gündeminden düşmesi ve gündemi seçimler gibi teknik meselelerin işgal etmesiydi ki bu da bir ölçüde darbeye destek veren bir kesimi ortaya çıkarttı.
Konuşmasının sonunda Ortadoğu genelinde önemli bir problem olan bireyin siyasi sorumluluk almasının önündeki engellere değinen Ali, gerek kültürel gerekse tarihsel sebeplerle tek bir kişinin liderliğine ve kahramanlığına duyulan ihtiyacın bireyin siyasal bir gündemle kamusal alanda var olmasına ket vurduğunu belirtti. Demokrasiye geçişte liderle toplum arasında daha dengeli bir ilişkinin gerekliliğine dikkat çekti. Kahraman arayışından ve ihtiyacından arınmış, bireylerin demokratik çerçevede siyasi sorumluluk alabildiği bir toplumun ancak demokrasiyi tartışıp yerleştirebileceği ve çoğunlukçu olmak yerine çoğulculuğa imkân tanıyan bir kamusal alanı beraberinde getireceği düşünceleriyle konuşmasını noktaladı.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ