- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 82 YIL: 2013
- İlişkisel Sosyolojide Temel Yaklaşımlar
İlişkisel Sosyolojide Temel Yaklaşımlar
Emrah Göker
25 Mayıs 2013
Değerlendirme: Volkan Yahşi
Koç Üniversitesi Sosyal Politika Merkezi araştırmacılarından Emrah Göker, Güney Çeğin’le birlikte hazırladıkları Tözcülüğün Tasfiyesi: İlişkisel Sosyolojide Temel Yaklaşımlar (Ankara: Nota Bene Yayınları, 2012) adlı çeviri derleme-kitabını eksen alarak sosyoloji, sosyal teori ve ilişkisel sosyoloji literatürüne dair oldukça kapsamlı ve verimli bir sunum gerçekleştirdi.
Sunumunun giriş kısmında sosyal teorinin serencamı, günümüzdeki tartışmalar çerçevesinde tözcülük-ilişkiselcilik karşılaştırması, Türkiye’de sosyal bilimler alanına sirayet etmiş katı tözcü yaklaşımlar, Mustafa Emirbayer ve Harrison White özelinde sosyal ağ analizi ve ilişkisel sosyolojideki ihtilaflara değinen Göker, yirmi birinci yüzyıl sosyal teorisinin ana hatlarını şu kavramlarla özetledi: İyi teori kriterlerinin belirsizliği, tahmin gücü, sadelik, araştırma, doğrulanabilirlik, tekrar edilebilirlik ve varyans açıklama.
Bu özelliklerin yerleşmemesi toplum, birey, kurum gibi çok temel teorik unsurların ontolojik statüsünde uzlaşıdan uzak ve kakofonik ortamı, sosyal/politik uzlaşmazlıkların bilim protokolüne taşınmasını, ideolojik anlam yüklemelerine açık oluşu ve bu zemindeki çatışmayı doğurmuştur. Göker, Cemil Meriç’ten ilhamla “hasbi teori” kavramsallaştırmasını kullandığı sunumunda kendinden menkul, saf zihinsel bir alanda yapılmış, araştırmadan ve sahadan uzak, felsefeyle iç içe geçmiş teorilerdeki enflasyona değindi. Buna karşın sosyal bilim paradigmasına hâkim olan klasik ikili karşıtlıklardan taviz vermeye yönelindiğini ve daha ilişkisel bir paradigmaya doğru sürecin evirildiğini vurgulayan Göker; makro/mikro, birey/toplum, faillik/yapı, kültür/doğa, dinamik/statik, nitel/nicel benzeri ikiliklerin ilişkisel bir bağlamda değerlendirilmeye başlandığını, katı ve keskin ayrımlardan uzaklaşıldığını ve bunun bir uzlaşıya dönüşmeye başladığını iyimser bir şekilde işaret etti. Diğer yandan “hasbi teori”ye karşın, veriye angaje, araştırma merkezli, sahaya inen ve buradan devşirilen bilgiyle teori kurucu bir tavrın artışını, kurucu babaların (Comte, Durkheim, Weber, Marx vb.) teorilerine ve teorilerin işlevlerine dair bir muhalefet ve sorgulamanın başlamasını “iyi bir haber” olarak vurguladı.
Daha sonra ilişkisel ve tözcü sosyal teori karşılaştırmasına değinen Göker, bu bağlamda tözcü yaklaşımların süreçleri donmuş ve katılaşmış bir şekilde ele almasını ve bunların tipleştirilmesini eleştiren ilişkisel sosyolojinin süreç dinamizmini, katmanları ilişkisel bir temayülle birbirine bağlamayı savunduğunu belirtti. Yine tözcü yaklaşımın birey/toplum, fail/yapı gerilimleri içinde taraf tutma ve o safta yer alma temayülünde olduğunu söyleyen Göker, buna karşın ilişkisel sosyolojinin ikili karşıtlıkları sorunlaştırdığını ve onlara ya dışarıdan ya da onların arasından bakarak okumayı önerdi. Ayrıca tözcü yaklaşımın temel bir sorunu olarak seçilen tözün bir “ilk neden”, “arkhe” olarak değerlendirilmesini ve bu töze referansla tüm olanın o töze indirgenmesini, sorun olarak gören Göker, buna karşılık ilişkisel sosyolojinin bu tavrı reddettiğini ve yapılara götüren süreç katmanlarında temel taşıyıcının “ilişki” olduğunu vurguladı. Göker, bu karşılaştırma sonrasında Türkiye örneğinde tözcü yaklaşımlara değindi. “Güçlü devlet geleneği”, “Ezik burjuvazi” gibi söylemleri, Kemalizm indirgemeciliğini, teorik kavram kiplerini ve tiplerin sahaya indirilmesini izah etti. Ayrıca uluslararası ilişkilere hâkim ana aktör olarak “devlet” ve “ülke” tözünün baskınlığını da örnek vererek karşılaştırmasını pekiştirdi.
Göker, bu değerlendirme ve örneklendirmesinin ardından kitabının genel çerçevesine değinerek özellikle Mustafa Emirbayer’in öngörüsü olan “Artık hepimiz ilişkiselciyiz” açıklamasını dile getirdi. Bu cümleyi tartışılabilir ve üzerinde düşünülebilir bir fikir olarak gördüğünü de belirtti. Bunun dışında “ilişkisel ağ analizi” olarak isimlendirebileceğimiz ve ilişkisel sosyolojinin dış çeperlerinde olmasına rağmen önemli bir metot-yaklaşıma da değinen Göker, hem tarihsel hem de coğrafi olarak bu yaklaşımın serimlemesini yaptı. Özellikle üzerinde durduğu bir isim olarak Harrison White’ın linguistik dönüşüm ve networklere matematik-indirgemeci bakışın çözülme girişimi ile anlatısal analiz, “ilişki” ve “ilişki örüntüsü”ne nitel yaklaşımlar, “kamular” ilişkisel/örüntüsel olarak nasıl oluşur, nicel analiz nasıl yapılır sorularını bu bağlamda ele alan Göker, günümüzde ekonomik, kültürel, iletişimsel ağlar, elit ağlar, sosyal medya ağları ve Harrison White’ın Markets from Networkseseri özelinde nicel ve nitel verilerin ilişkisel sosyolojik bir analizle nasıl büyük çaplı ortamları okumada kullanılabileceğini örnekledi.
Göker ayrıca ilişkisel sosyoloji alanındaki tartışmaları, bunların kendi arasındaki ihtilafları, benzer, örtüşen ve çelişen yönlerini bize sundu. Sunum bu bağlamda, yeniden-üretim ve durağanlığa karşı değişim ve dinamizm karşılaşmaları; ilişki (relation), ilişki kalıbı (relationship), toplumsal yapı üçlüsü arasındaki kavramsallaştırma farklılıkları, “alan teorisi” ve “ağ teorisi” yani toplumu alanlara bölmek veya ağlarla inşa eden yaklaşımlar arasındaki tartışmalar, mekanizma temelli açıklamaların sıkıntıları, tarihsel epistemolojinin ontolojiye problemli yaklaşımı gibi hususlara değinilmesi ve akabinde başlayan soru ve katkılarla sona erdi.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ