- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 82 YIL: 2013
- Techne’nin Dönüşümü: Modern Bilimde Pratiğin Kurucu Etkisi
Techne’nin Dönüşümü: Modern Bilimde Pratiğin Kurucu Etkisi
Selami Çalışkan
6 Temmuz 2013
Değerlendirme: Hakan Vaizoğlu
Selami Çalışkan, sunumunda Antik Yunan’dan modern döneme kadar insan-doğa ilişkisini; techne ve mechane kavramları, bunların türevleri ve kullanım biçimleri ile ifade ettikleri anlamların geçirdikleri dönüşüm üzerinden özetledi.
Sunumunun başlangıç bölümünde techne kavramının anlamını izah eden Çalışkan, kavramın gerçek karşılığının pratik sanatlar ve zanaat olduğunu belirtti. Platonik hiyerarşide idealar-doğa-techne sıralamasının var olduğu ve technenin ideasının zanaatkârın, ustanın zihninde yer aldığına dikkati çeken Çalışkan, Aristoteles için technenin doğayı tamamlayıcı özellik göstermekte olduğunu, doğa ev yapamadığı için insanın ev yapmak zorunda olması örneği üzerinden betimledi. Klasik kullanımlardan anladığımız kadarı ile mechanekavramı ise; küçük kuvvetlerle büyük kuvvetlere karşı koyma, onları yönetme mânâsını taşımaktadır ki mekanikkelimesi de bu kökten türemektedir. Yenildiğimiz doğaya karşı techneile hükümranlık elde ettiğimizi vurgulayan Aristoteles’e göre doğa karşısında mağlup durumda olan insan, kendisini techneile var ve kalıcı kılma yoluna gider. Bu mücadele uzlaşımsal mahiyette değil, doğa üzerinde tahakküm elde etme niteliğindedir. Kavramın genel anlamda klasik kullanımı bizlere insanî bilme ve yapıp etmelerle Tanrı’nın bilme ve yaratması arasında bir kıyaslama, özdeşleştirme sözkonusu olduğuna işaret etmektedir. Doğa, Tanrı’nın enstrümanı, natura machinatesidir. Eğer insan arzu ederse kendi makinesini yapabilir. İşte bu natura machinate, antik Yunan’ın technesindenden başlayan ve ortaçağa kadar süren insanî mekanizmaların doğaya karşı konumlanması sürecini imleyen bir kavramdır.
12-14. yüzyıl ortaçağ Avrupa’sında geniş halk kitleleri arasında gizli/sır bilgi üzerine geliştirilmiş literatür ile karşılaşmakta olduğumuzu ifade eden Çalışkan, antik Yunan’dan gelen ve ortaçağda neşet etmiş secretumdüşüncesine dikkat çekti. Secretum, günlük kullanım ve yerel kültür düzeyinde, fazla nitelik taşımayan bir bilgi üretim tarzını ifade etmekte ancak technenin, mekanik hünerlerin gelişebilecekleri tek kanal da burası olarak belirmektedir. Kilise ve quadrivium and trivium(ortaçağ temel ilimleri) müfredatlarında techneye, mekanik sanatlara yer verilmemektedir. Bu durumun en önemli gerekçesi, technenin, liberal sanatlara karşıt bir ifade olan artesservilesyani kölelerin sanatı olarak algılanmasıdır. Liberal sanatlar, özgür insanların pratiğidir ve söz konusu dönemlerde kilise epistemolojisi de bu liberal sanatları önplana çıkarmaktadır. Secretanın ortaçağ boyunca yaygın bir epistemoloji biçiminde güçlü kalmasının, ortaçağ Avrupa’sının algı irrasyonalitesi, belirsiz varlık tasavvurunu yansıttığını vurgulayan Çalışkan, bunun ontolojik güvensizliğe işaret ettiğini vurguladı; yani ortaçağ Avrupalısının doğa ile kurduğu ilişki ve aidiyet bağı, kendini konumlandırma, var olma, varlığını tasavvur etme tavrı, güvensiz bir seyirde yürümüştür.
Roger Bacon’un scientia experimentaliskavramı mekanik sanatların, secretayı süzebilme ve anlamlandırmada tek yol olduğu ve ancak bu sayede doğru bilimlere ulaşmanın mümkün olduğunu ifade etmiştir. Çalışkan’a göre doğa felsefesinin dönüşümü, matematikselleşmesi ve deney merkezli hale gelmesinin arkaplanı, bu experimentakavramının ortaya çıkması ve yaygınlaşması üzerinden okunabilir.
Mechane, scientiaexperimentalisten süzülerek teoriyi ve pratiği birlikte muhteva eden bir kavram olan machinateye dönüşmüştür. Bu, mekanik sanatların, klasik dönemdeki köle sınıfına atfedilerek aşağılanmasının aksine, antik sanatlar arasında en güçlü ve itibarlı hale gelişi anlamına da gelmektedir. Modernleşme sürecinde, bilgi ve teoriden pratik üretme sürecini ya doğa filozoflarının bizzat kendileri ya da mekaniker arkadaşları yürütmekte, sözkonusu dönemde ismi geçen herkesin ya doğrudan ya da dolaylı olarak mekanik sanatlarla ilişkileri bulunmaktadır.
On yedinci yüzyılın önemli felsefi kavramlarındanapparatusise felsefi ilkelere dayanan, doğa felsefesinin prensipleriyle çalışan aparatlar anlamını taşıyan bir ifadedir ve 1850 yılına kadar bütün Avrupa’nın gündemini belirleyen 5 alet (termometre, hava pompası, mikroskop, teleskop ve statik elektrik disk) bu kavramla ifade edilmektedir. Çalışkan’a göre, bu felsefi apparatusun her birisinin, söz konusu ontolojik güvensizliğin ortadan kaldırılmasında üstlendikleri roller, yeni bir bilgi sisteminin üretilmesine el veren özellikleri vardır. Çalışkan, mekanik sanatların on dördüncü yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadarki insan-doğa ilişkisi açısından barındırdığı nitelik ve ontolojik karakteristiğini “sürekli doğrultmaç” olarak isimlendirmektedir.
Çalışkan’a göre ortaçağ Avrupa’sında doğa felsefesinin matematikselleşmesi ve deneysel bilimin gelişmesi, başka bir ifade ile endüstri devriminin ortaya çıkması ve sürdürülebilir projeler halinde süreklilik kazanması, Avrupa’ya has bir ortak akıl etkinliği olarak değil, homoeconomicus(yatırımcı, iş adamı) ve homofaber(yapan insan) dayanışmasına bağlı, tamamen ilişkisel karakterli bir seyir izlemiştir. Ona göre Batı’yı Osmanlı, Hint, Çin medeniyetlerinden ayrıştıran özellik, toplumsal menfaati kendi çıkarının altında gören homo economicus aklı olmuştur.
Sonuç olarak Selami Çalışkan’a göre, bilim devrimi olarak ifade edilen on altıncı yüzyıl Avrupa’sında vuku bulan bilim ve sanat sahasındaki gelişmeler, sanılanın aksine başka coğrafyalarda eksik olan ancak Batı’ya münhasır olarak ortaya çıkmış ve geliştirilmiş yeni bir beceri ve sıçramadan kaynaklanmayıp sınıf çatışmasına dayalı ve ontolojik güvensizlik temelli nakıs birey yapısının dönüşüm süreci ve bunun doğurduğu sonuçlar olarak tanımlanmalıdır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ