- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 82 YIL: 2013
- Kaçarlar Dönemi Taş Baskısı Kitaplarda Hz. Peygamber Tasvirleri
Kaçarlar Dönemi Taş Baskısı Kitaplarda Hz. Peygamber Tasvirleri
Ali Boozari
24 Mayıs 2013
Değerlendirme: Tuba Nur Saraçoğlu
Tahran Sanat Üniversitesi grafik tasarımı bölümünde lisans eğitimi alan Ali Boozari, yüksek lisansını da aynı üniversitenin resim bölümünde 2001-2004 yılları arasında tamamladı. İran Çocuk Kitapları kurumunda yönetim kurulu üyesi olan Boozari, aynı zamanda çocuk kitapları tercüme ediyor. Ağırlıklı olarak taş baskısı tasvirler üzerine çalışmalar yapan Boozari’nin yayınlanmış kitaplarından ilki, Tufânu’l Bukaisimli İmam Hüseyin’in şehadetini anlatan kitabın kırk farklı baskısının resimleri üzerine yaptığı çalışmadan oluşurken, ikinci kitabında Boozari, Hz. Peygamber’in miracı ile ilgili taş baskı eserleri incelemektedir. Ali Boozari halen doktora tezi olan Resimli Binbir Gece Nüshası Çerçevesinde Kaçarlar Döneminde El Yazması Eserlerin Resimlendirilmesibaşlıklı çalışmasına devam etmektedir.
Boozari konuşmasında İran’ın matbaa tarihini, resimlenen taş baskısı dini kitapları ve bu eserlerdeki Hz. Peygamber tasvirlerini ele aldı. Boozari’nin verdiği bilgilere göre İran’da matbaacılık Abbas Mirza’nın hamiliğiyle başlamıştır. Abbas Mirza bir grup insanı Rusya’ya gönderip baskı tekniklerini öğrenmelerini istemiş ve döndüklerinde bu insanları himaye etmiştir. Rus-İran savaşı sırasında basılan Cihadiye Risalesive içinde ulemanın cihatla ilgili fetvalarının yer aldığı kitap İran’da basılan ilk kitaptır. Risale, tipo baskı tekniğiyle basılmış ve basımında, büyük oranda yazma kitapların etkisinde kalınmıştır. Aynı dönemde içerisinde Sadi’nin eserleri gibi klasik eserlerin de yer aldığı başka kitaplar da basılmıştır. 1822 yılında kitap basılmaya başlanan Tahran’da tipo baskı yöntemini kullanan kişi aynı zamanda siyasi bir kimliği de olan Isfahan valisi Mutemedüddevle’dir. Boozari, Mutemedüddevle’nin bu yöntemi daha sonra Isfahan’a taşıdığına ve bu yıllarda Tebriz, Tahran ve Isfahan’da çoğu dini içerikli birçok eser yayınlandığına değindi. Boozari’nin verdiği bilgilere göre bu yöntemle basılan ilk Kur’an-ı Kerim 1825 tarihlidir.
İran’da 1934’ten itibaren matbaacılıkta yeni bir yöntem olarak taş baskı tekniği kullanılmış ve zamanla bu yöntem daha çok tercih edilmiştir. Taş baskı yönteminin tipo baskıya tercih edilme sebeplerine değinen Boozari, halkın yazma eserlerde aşina olduğu sayfa düzeninin, taş baskıda da kullanılmış olmasına dikkat çekti. Ayrıca İran halkının alışkın olduğu tasvirler tipo baskıda kullanılamazken, taş baskıda tasvirlere yer verilmesini de önemli bir tercih sebebi olarak zikretti. Bir başka sebep ise taş baskının tipo baskıya göre daha az maliyetli olmasıdır. Boozari’ye göre o dönemde kitap, İranlılar için okuma bakımından önemli olduğu kadar sanatsal yönden de değerlidir. Taş baskının ilk kullanıldığı şehirler Tebriz ve Tahran, ilk eser ise 1839 tarihli bir Kur’an-ı Kerim’dir.
Boozari daha sonra taş baskı yöntemiyle yayınlanan dini kitaplara değindi. Bu eserlerin bazılarına Neşat Divanı’nın sonunda matbaa sahibi tarafından yayınlanmış 3 sayfalık listeden ulaşılmaktadır. Burada Hz. Peygamber’in ve imamların çektiği çileleri anlatan musibet konulu eserler, divanlar ve çocuk kitapları yer almaktadır. Bununla birlikte o döneme ait olup listede yer almayan dini eserler de vardır. Bunların başında kısas-ı enbiyalar, Hz. Hüseyin’in şehadetinden sonraki kişileri anlatan destanlar ve ahkâm kitapları gelir. Ali Boozari bu eserlerin resimli olanlarını esas aldığına değindi. Daha sonra Hz. Peygamber’le ilgili tasvirleri fotoğraflar eşliğinde dinleyicilerle paylaşan Boozari, sunumunda Hz. Peygamber tasvirlerini konularına göre ele alarak ilk önce Esrar-ı Şehâdetisimli kitaptaki Hz. Peygamber’in doğumunu ele alan tasvire değindi. Ender rastlanan bir resim olan bu tasvirde Hz. Peygamber kundakta çizilmiş ve melekler onu tebrik için gelmişlerdir. Mecâlisu’l Muttekîn’de yer alan başka bir resimde ise Hz. Peygamber’in vefatı ele alınmıştır. Ölüm meleği Azrail, elinde bir gül ile Hz. Peygamber’den canını istemektedir. Veda Haccını konu edinen resimde aynı zamanda Hz. Ali’nin, Hz. Peygamber’den sonra vasi olarak atanmasının konu edildiği görülmektedir. Gazveleri konu alan tasvirlere de yer veren Boozari, İftiharnâme-i Haydari’den alınmış Bedir Savaşını konu alan resimlere dikkat çekti. Aslında Hz. Ali’nin hayatını da konu edinen bu eserde, onun yaptığı savaşlara da değinilir. Savaş resimlerinde Hz. Peygamber’e yer verilmektedir ancak burada Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin destekçisi şeklinde tasvir edilmektedir. Hamle-i Haydarîisimli eserde de Uhud Savaşını konu edinen bir resim bulunmaktadır. Boozari, Uhud Savaşını konu alan eserlerin tamamında Hz. Peygamber’in alnından kan akarken görüldüğünü ve bunun savaşın kaybedildiğine işaret ettiğini söyledi. Hendek Gazvesini konu edinen başka bir resimde Hz. Ali cenk ederken, Hz. Peygamber’in ise dua eder halde resmin bir köşesinde çizildiği görülmektedir. Boozari’ye göre bu sayede Hz. Peygamber’in Hz. Ali’nin manevi hamisi olduğu gösterilmektedir.
Miraç konulu resimlerde ise Hz. Peygamber merkezdedir ve bütün tasvirlerde Hz. Peygamber Burak’la birlikte resmedilmektedir. Bununla birlikte temsili anlatımlar da dikkat çekmektedir. Rivayete göre Hz. Peygamber Miraca yükseldiğinde önüne bir aslan çıkar ve yoluna devam edebilmesi için aslana bir hediye vermesi gerektiğine dair bir ses işitir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yüzüğünü çıkarıp aslanın ağzına atar. Burada aslanın Hz. Ali’yi, yüzüğün de imameti temsil ettiğinin kabul edildiğine dikkat çeken Boozari, tasvirlerin bu gözle incelenmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Hz. Peygamber’i doğrudan konu alan tek eser olan Miracnâme’de dahi Hz. Ali’nin etkisi altında kalındığına değinen Boozari, Hz. Peygamber’in yalnızca Hz. Ali ile değil bütün imamlar ve özellikle Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile birlikte resmedildiğine dikkat çekti. Boozari, bu eserlerin tarihsel gerçeklikten ziyade Şiilerin Hz. Ali’ye gösterdikleri yoğun sevgi ve alakanın ürünü olduğuna değinerek sözlerini tamamladı.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ