XVII­I. Yüz­yıl Os­man­lı Dü­şün­ce­sin­de Bu­na­lım ve Ara­yış-II­I Ta­sav­vuf

Halil İbrahim Şimşek

14 Ha­zi­ran 2008           
De­ğer­len­dir­me: Os­man Sa­cid Arı
 
Tür­ki­ye Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin “XVII­I. Yüz­yıl Os­man­lı Dü­şün­ce­sin­de Bu­na­lım ve Ara­yış” baş­lık­lı top­lan­tı­lar se­ri­si­nin ta­sav­vuf­la il­gi­li bö­lü­mü, Hi­tit Üni­ver­si­te­si İla­hi­yat Fa­kül­te­si’nden Yrd. Doç. Dr. Ha­lil İb­ra­him Şim­şek’in ka­tı­lı­mıy­la ger­çek­leş­ti­ril­di. Ça­lış­ma­la­rı­nı Nak­şi­ben­diy­ye ta­ri­ka­tı­nın bir ko­lu olan Mü­ced­di­dî­lik ha­re­ke­ti­nin Os­man­lı’da­ki yan­sı­ma­la­rı ve Os­man­lı’da ya­şa­mış Mü­ced­di­dî­ler üze­ri­ne yo­ğun­laş­tı­ran Şim­şek’in su­nu­mu, XVII­I. yüz­yıl­da ta­sav­vu­fî çev­re­ler­de tar­tı­şı­lan me­se­le­ler üze­ri­ney­di.
Ko­nuş­ma­sı­nın ba­şın­da Os­man­lı’nın XVII­I. yüz­yıl dü­şün­ce ta­ri­hi­ne da­ir he­nüz ye­te­rin­ce ça­lış­ma bu­lun­ma­dı­ğı­nın al­tı­nı çi­zen Şim­şek, XVI­I. yüz­yıl­da Os­man­lı’da­ki ta­sav­vuf çev­re­le­rin­de baş­la­yan tar­tış­ma­la­rın, top­lum­da Av­ru­pa et­ki­le­ri­nin da­ha ba­riz ola­rak gö­rül­me­ye baş­lan­dı­ğı XVII­I. yüz­yıl­da da de­vam et­ti­ği­ni be­lirt­ti. XVII­I. yüz­yı­la ta­sav­vuf açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da XVI­I. yüz­yıl­da baş­la­yan med­re­se ka­na­dı­nı tem­sil eden Ka­dı­zâ­de­li­ler ile ta­sav­vuf çev­re­le­ri­ni tem­sil eden Si­vâ­sî­ler ara­sın­da­ki tar­tış­ma­la­rın so­nuç bö­lüm­le­ri ile kar­şı­la­şı­lır. XVI­I. yüz­yıl­da Ka­dı­zâ­de­li­ler ile Si­vâ­sî­ler ara­sın­da tar­tış­ma ko­nu­su olan me­se­le­ler, ta­raf­lar ar­tık bu isim­ler­le anıl­ma­sa da, XVII­I. yüz­yıl­da da tar­tı­şıl­ma­ya de­vam et­miş, hat­ta bu me­se­le­le­re ye­ni tar­tış­ma ko­nu­la­rı ek­len­miş­tir. Bu­nun ya­nı sı­ra ta­sav­vuf açı­sın­dan bu yüz­yıl­da­ki bir di­ğer önem­li olay, XVI­I. yüz­yıl­da Hin­dis­tan ci­va­rın­da vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ne kar­şı, ona bir al­ter­na­tif ola­rak or­ta­ya çı­kan vah­det-i şu­hûd dü­şün­ce­si­nin Os­man­lı top­lu­mun­da yan­kı bul­ma­ya baş­la­ma­sı­dır.
XVI. yüz­yı­lın son­la­rın­da Hin­dis­tan’da ya­şa­yan Ek­ber Şah, din-i İlâ­hî is­miy­le ye­ni bir ek­lek­tik din an­la­yı­şı ge­liş­tir­me gay­ret­le­ri­ne gi­riş­miş ve bu ye­ni din an­la­yı­şın­da ta­sav­vu­fî dü­şün­ce­de yer alan, İb­nü’l-Ara­bî’nin sis­tem­leş­tir­di­ği, vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ni kul­lan­mak is­te­miş­tir. Bu dö­nem­de ay­nı coğ­raf­ya­da ya­şa­yan Nak­şi­ben­diy­ye ta­ri­ka­tı­na men­sup Şeyh İmam Rab­bâ­nî, Ek­ber Şah’ın bu gi­ri­şi­mi­ne ve bu gi­ri­şi­min böl­ge­de ya­şa­yan Müs­lü­man hal­kın inanç­la­rı üze­rin­de ya­pa­bi­le­ce­ği olum­suz et­ki­le­re kar­şı, vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ni eleş­ti­re­rek vah­det-i şu­hûd fik­ri­ni or­ta­ya koy­muş­tur. Bu­ra­da dik­kat çe­ki­ci bir hu­sus, İmam Rab­bâ­nî’nin vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­sin­den do­la­yı İb­nü’l-Ara­bî’yi ‘kü­für’le de­ğil, ‘ha­ta’ ile it­ham et­me­si­dir.
İmam Rab­bâ­nî’nin baş­lat­tı­ğı Mü­ced­di­dî­lik ha­re­ke­ti Ana­do­lu coğ­raf­ya­sı­na ilk ola­rak XVI­I. yüz­yı­lın son­la­rın­da Mu­rad Bu­hâ­rî va­sı­ta­sıy­la gel­miş­tir. Mü­ced­di­dî­li­ğin Ana­do­lu coğ­raf­ya­sın­da ya­yıl­ma­sı­nı sağ­la­yan ikin­ci önem­li ki­şi ise Mek­ke’de ika­met eden ve Meh­met Emin To­kâ­dî gi­bi ba­zı ha­li­fe­le­ri­ni Ana­do­lu’ya gön­de­ren Ah­med Cür­yâ­nî’dir.
Hint böl­ge­sin­de­ki Mü­ced­di­dî­le­rin ak­si­ne, Ana­do­lu’da­ki Mü­ced­di­dî­ler ara­sın­da vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­nin yay­gın ol­du­ğu­nu ifa­de eden Şim­şek, Mü­ced­di­dî­li­ğin Ana­do­lu’ya gel­me­si­ni sağ­la­yan şa­hıs­la­rın eser­le­rin­de hem İmam Rab­bâ­nî’nin, hem de İb­nü’l-Ara­bî’nin gö­rüş­le­ri­ne yer ver­dik­le­ri­ne dik­kat çek­ti. XVII­I. yüz­yı­lın ilk ya­rı­sın­da Mü­ced­di­dî­lik Ana­do­lu top­rak­la­rı­na ulaş­tık­tan son­ra di­ğer Nak­şî­ler de vah­det-i şu­hûd ve vah­det-i vü­cûd me­se­le­si­ni sor­gu­la­ma­ya baş­la­dı­lar ve so­nun­da XVII­I. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­dan iti­ba­ren vah­det-i vü­cûd gö­rü­şü di­ğer Nak­şî grup­lar ara­sın­da da kar­şı çı­kıl­ma­yan ve hat­ta sa­vu­nu­lan bir gö­rüş ha­li­ne gel­di. Fa­kat XIX. yüz­yıl­da Hâ­li­dî­lik ile be­ra­ber tek­rar vah­det-i şu­hûd dü­şün­ce­si Nak­şi­ben­dî­ler ara­sın­da re­vaç bul­muş­tur.
Ha­lil İb­ra­him Şim­şek, XVII­I. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­da Nak­şî­le­rin vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ne doğ­ru kay­ma­sı­nın se­bep­le­ri hak­kın­da ge­len so­ru üze­ri­ne ver­di­ği ce­vap­ta, bu­ra­da­ki de­ği­şim­de si­ya­sî ya da sos­yal se­bep­ler­den çok ta­sav­vu­fî se­bep­le­rin ağır bas­tı­ğı­nı ifa­de et­ti. Şim­şek, XVII­I. yüz­yı­lın ba­şın­da Ka­dı­zâ­de-Si­vâ­sî ça­tış­ma­la­rı he­nüz ta­ze ol­ma­sı se­be­biy­le, ge­nel ola­rak sû­fî­ler ve özel ola­rak da Nak­şî­le­rin be­lir­li bir ta­raf­ta yer al­mak is­te­me­miş ola­bi­le­cek­le­ri­ni, an­cak XVII­I. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­da ar­tık bu en­di­şe­le­rin or­ta­dan kalk­ma­sıy­la sû­fî­le­rin gö­rüş­le­ri­ni da­ha ra­hat bir şe­kil­de or­ta­ya ko­ya­bi­le­cek­le­ri bir or­ta­mın oluş­tu­ğu­nu söy­le­di.
Şim­şek’in ko­nuş­ma­sı­nın so­na er­me­si­nin ar­dın­dan ko­nuy­la il­gi­li ba­zı ka­na­at­le­ri­ni di­le ge­ti­ren İ.Ü. İla­hi­yat Fa­kül­te­si’nden Prof. Dr. Re­şat Ön­gö­ren, İmam Rab­bâ­nî ön­ce­si ve mu­ası­rı bir­çok Nak­şî­nin vah­det-i vü­cûd gö­rü­şü­nü sa­vun­du­ğu­nu, İmam Rab­bâ­nî’nin ise si­ya­sî ve di­nî en­di­şe­ler­le Ek­ber Şah’ın vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ni ken­di gö­rüş­le­ri­ne ek­lem­le­me­si­ni en­gel­le­mek üze­re, vah­det-i şu­hûd gö­rü­şü­nü or­ta­ya koy­du­ğu­nu be­lirt­ti. Bu­nun önem­li bir de­li­li, onun ta­kip­çi­le­ri­nin Ana­do­lu’ya gel­dik­le­rin­de bu gö­rü­şü de­vam et­tir­me­yip vah­det-i vü­cûd fik­ri­ne dön­me­le­ri­dir. Ana­do­lu’da­ki Nak­şî­le­rin XVII­I. yüz­yıl­la be­ra­ber tek­rar vah­det-i vü­cû­da kar­şı çık­ma­sı da, bu dö­nem­de Ba­tı et­ki­si­nin gün­lük ya­şa­mın ya­nı sı­ra di­nî ya­şam­da da ken­di­ni gös­ter­di­ği ve Nak­şî­le­rin İmam Rab­bâ­nî’nin Ek­ber Şah’a kar­şı ta­şı­dı­ğı en­di­şe­le­re ben­zer bir şe­kil­de, vah­det-i vü­cû­da bir tep­ki gös­ter­me­ye baş­la­dı­ğı şek­lin­de de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Ön­gö­ren, bu­ra­dan ha­re­ket­le vah­det-i şu­hûd an­la­yı­şı­nın, vah­det-i vü­cûd dü­şün­ce­si­ne kar­şı ta­sav­vuf te­mel­li bir kar­şı çı­kış de­ğil de, dö­ne­min si­ya­sî-di­nî or­ta­mı­na kar­şı bir ted­bir ola­rak an­la­şıl­ma­sı­nın müm­kün ve ma­kul ola­bi­le­ce­ği­ni be­lirt­ti.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.