- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 84 YIL: 2014
- Uluslararası İlişkilerde Özgün Kuram Potansiyeli: Anadolu Ekolü Mümkün mü?
Uluslararası İlişkilerde Özgün Kuram Potansiyeli: Anadolu Ekolü Mümkün mü?
Ersel Aydınlı
16 Nisan 2014
Değerlendirme: Abdullah Erboğa
“Küresele Kuramsal Bakışlar” serisinin onuncu toplantısında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ersel Aydınlı’yı konuk ettik. Aydınlı, “Uluslararası ilişkilewrde özgün bir kuram potansiyeli var mıdır, ‘Anadolu ekolü’ modeli mümkün müdür?” sorusu çerçevesinde akademik alandaki en ciddi boşlukların başında gelen özgünlük problemine dair görüşlerini bizimle paylaştı.
Aydınlı, uluslararası ilişkiler disiplinin mahiyeti itibarıyla “çok disiplinli”, “disiplinlerarası” ve “disiplin ötesi” bir alan ve yapı olarak açıklanabileceği tespitinde bulunarak konuşmasına başladı. Türkiye’de bir disiplin olarak uluslararası ilişkilerin mevcut durumunun fotoğrafını çeken ve kendi özgün alanını oluşturmada ciddi sorunsalları olduğunu belirten Aydınlı özetle şunları söyledi: Türkiye’de uluslararası ilişkilerin kimlik sorununu artık aşması gerekir. Bu da özgün kuram üretebilmekten geçer. Uluslararası ilişkilerin bir disiplin olarak var olabilmesi, kendi özgün alanının genişlemesine ve derinleşmesine bağlıdır. Dolayısıyla Türkiye’de uluslararası ilişkiler, özgün alanının genişlemesi halinde bir disipline dönüşebilir ve derinleşmesi halinde ise bölgesel ve küresel konular ile ilgili söz sahibi bir aktör konumuna gelebiliriz. Özgün kuramlar üretme, Türkiye’nin büyük güç olma hedefinin kavramsal temellerinin inşa edilmesinde ve uluslararası arenada kabul görmesinde kritik bir rol oynayacaktır. Zira “ithal ve taklit kuramlar” ne kendi özgün kuramımızın oluşmasına katkı sağlar ne de teorik ve pratik problemlerimizi aşmada bize yardımcı olur.
Özgün alanı, ancak özgün kavram ve kuramlarla geliştirebileceğimizi ifade eden Aydınlı, uluslararası ilişkiler disiplininin birçok sorusunun cevabının da aslında medeniyet birikimimize içkin olduğunu belirtti. Türkiye’de uluslararası ilişkiler disiplinine henüz sahip olmadığımızı, bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle kendine özgü bir disiplin değerlendirmesi ve tarifi yapmamız, ardından ürettiğimiz özgün kavramlarla genişlettiğimiz özgün kurumsallaşmanın uluslararası çevrelerde kabul görmesi ve tanınması gerektiğini dile getirdi. Bununla birlikte özgün kuramlaşma sürecinin de bünyesinde birçok zorlu aşamayı barındırdığını, uluslararası sistemin hegemon yapısının özgün kuram üretebilmeyi zorlaştırdığının da göz ardı edilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Ancak ve ancak mevcut yapının kabullerine uygun olarak (konu, dil, metodoloji) hareket edildiği takdirde sistem içerisinde yer bulunabildiğini hatırlattı.
Aydınlı’ya göre Türkiye’de uzun yıllardır eğitim konusunda yapısal problemlerimiz mevcut; iyi eğitim alanlar ülkemiz gerçeklerinden bihaber, yerelden gelenlerin ise eğitim geçmişi zayıf. Özellikle yabancı dil konusunda mühim eksikliklerimizin olması uluslararası ilişkiler alanı için birçok dezavantajı beraberinde getiriyor.
Aydınlı, konuşmasının son kısmında kadim bir tanımlama olduğu için teorik çerçevesini “Anadolu” üzerine oturttuğunu ifade etti ve bu konuda şunları söyledi: Anadolu ekolünden bahsedebilmek için kendi sorularımıza dayalı yeni cevaplar üretmeliyiz; bu üretilen cevapların meydana getirdiği ürünler bir tartışma ortamında değerlendirilme şansına sahip olmalı ve birçok çalışmanın ortaya konduğu bir külliyat da oluşmalı. Bu vasat oluştuğunda kendi birikimimizden hiç şüphesiz teori ve kavram üretilebilmesinin mümkün olacağını düşünmeye başlayabiliriz.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ