- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 84 YIL: 2014
- Toplumsal Hareketler Sosyolojisi
Toplumsal Hareketler Sosyolojisi
Ayşen Uysal
11 Ocak 2014
Değerlendirme: Filiz Işıker
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği, Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimler Toplantı Dizisi’nin yedinci konuğu Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Başkanı, Doç. Dr. Ayşen Uysal idi. Kendisiyle Türkiye’de toplumsal hareketler sosyolojisi üzerine oldukça verimli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Toplumsal hareketler sosyolojisine genel yaklaşımlara bakıldığında, 1900lü yılların başından itibaren toplumsal hareketler üç temel soru etrafında şekillenmiştir.
1970li yıllarda hem teorik yaklaşımlar hem de sorulan sorular açısından büyük bir kırılma ve dönüşüm söz konusu. 1960-70lere kadar temel sorulardan biri toplumsal hareketin nedeni ve eylemin anlamı meselesi üzerinden ele alınıyor. İkinci bir mevzu olarak da çatışmanın özeliklerinin ekonomik ve toplumsal krizlerle olan ilişkisi üzerinden ele alınıyor. Son olarak da toplumsal entegrasyon eksikliği mevzusu önem arz etmektedir.
70lere kadar olan toplumsal hareketleri anlama açısından. üçüncü temel soru da aktörlerle ilgili. Aktörler hangi sâiklerle hareket ediyorlar. Uysal, toplumsal hareketlerin anlaşılması açısından bütün bunların irdelenmesinin önemli olduğunu söyledi.
Ilk olarak, Gustave Le Bon’un “kalabalıklar” yaklaşımını ele alan Uysal Le Bon’un döneminin elitist, seçkinci ve kitlelerden tiksinen bir yaklaşım ortaya koyduğunu ve bunların faşizmin temelini oluşturan düşünceler olduğunu söyledi. 60lara gelindiğinde, akla güvenmeyen, duyguları ön plana çıkaran yaklaşımın tam tersi bir anlayış gelişiyor. Mancur Olson’un 1966’da Kollektif Eylemin Mantığı kitabı yayınlanıyor. Daha rasyonalist bir yaklaşım açığa çıkıyor. Kitleler, eylemler sonucunda elde ettikleri fayda ölçüsünde orada yer alırlar. Bu da liberal iktisadı, toplumsal hareketlere uygulayan bir anlayış olarak karşımıza çıkıyor.
Temel değişim 70lerden sonra yaşanıyor ve iki temel paradigma gelişiyor. İlki Amerika’da gelişen “kaynak seferberliği” yaklaşımı, diğeri ise Alain Touraine’nin 1968’de yazdığı Aktörün Dönüşü kitabıyla ortaya koyduğu “yeni toplumsal hareketler yaklaşımı”. Örgütlülüğe vurgu yapan üç temel eğilimden bahsedilebilir. İlki, Anthony Oberschall’ın 1973’te geliştirdiği örgütlülüğü ön plana çıkaran yaklaşımı. İkincisi, Mccarty ve Zald’ın çalışmalarından hareketle gelişen ekonomik vurguları olan bir eğilimdir. Üçüncü eğilim, özellikle 80ler’den itibaren belirginleşen kitle seferberliklerini politik bağlamın içine yerleştiren ve Charles Tilly’nin öncülüğünü yaptığı bir eğilim zikredilebilir. Tilly diğer eğilimlerin örgütler konusundaki yaklaşımlarını benimsemesine rağmen daha çok siyasal sistemin kaynaklarına öncelik veren bir anlayışa sahip. Bu akımın ikinci önemli temsilcisi McAdam, 1982’de Amerikan siyahi hareketi üzerine bir kitap yayınlamıştır.
İkinci büyük paradigma ise, 68 hareketiyle ortaya çıkan ve günümüze kadar etkisini sürdüren “yeni toplumsal hareketler” yaklaşımıdır. Yeni toplumsal hareketler meselesinde ilk akla gelen isim, işçi sınıfı hareketlerini çok iyi bilen Alain Touraine’dir. 1960la birlikte sanayi sonrası dönemine geçilmesiyle, toplumsal hareketlerin aktörleri, talepleri yani davaları ve örgütlerinin değiştiğini söyleyen Uysal, bu bağlamda, Gezi olaylarıyla tartışılan her şeyin buraya nasıl oturduğuna dikkat çekti. Touraine, aktörlerin değişimiyle ilgili olarak; artık işçi sınıfı toplumsal hareketlerin temel aktörü olmadığını, yeni aktörler orta sınıflar olduğunu öne sürmüştür. Siyasi partiler, sendikalar gibi klasik örgütlenmeler artık miadını doldurmuş,bunların yerini kimlik hareketleri, çevre hakları, kadın hakları, barış gibi davalar ön plana çıkmıştır. Touraine, devlet ve sivil toplumu ayrı kurgular. Toplumsal hareketler tamamen sivil alanın işidir, devlet buna karışmamalıdır der. Ona göre, toplumsal hareketler de, hedefine devleti yerleştirmemelidir.
Uysal’a göre geziye kadar Türkiye’de bu alanda çok fazla çalışma olmamasının nedenleri; Türkiye’de bir ekolleşme geleneği olmaması, bu tarz çalışmaların çok maliyetli araştırmalar olması ve bunların dışında, riskli bir alan olması olarak sayılabilir. Türkiye’de solla özdeşleştirilmiş bir alan sokak hareketleri, sanki üzerine söz söylenemez ya da söz söylemek gereksizmiş gibi bir algı vardır, zira sokak kelimesi pejoratif bir anlam ihtiva eder. Nilüfer Göle, Türkiye’de yeni toplumsal hareketler yaklaşımının baskın hale gelmesini sağladı. Göle, Touraine ile tezini yapmış, dolayısıyla birinci elden teoriyi Türkiye’ye taşımıştır. 80 sonrası sol hareketin bastırılmış olması, kadın hareketinin daha çok yol almış olması özellikle İstanbul merkezli düşünüldüğünde, bunlar da kimlik hareketlerinden bahseden yeni toplumsal hareketler yaklaşımını daha popüler hale getirmiştir. Son yıllarda çevrilmiş kitaplar, Scott’ın Direniş Sanatları, James Casper’in Ahlaki Protesto Sanatıve Charles Tilly’nin eserleri çevrildi.Toplumsal hareketler ve sokak siyaseti açısından en temel isimlerden biri de Asef Bayat ve kent çalışmalarıyla ilişkilendirildiği için Manuel Castells dikkat çeken teorisyenler arasında. Harvey’in Asi Şehirlerkitabı da bu anlamda kent çalışmaları içerisinde yer alıyor. Wallerstein, Thompson gibi isimler de zikreden Uysal; kendi çalışmalarının da sokakla irtibatlı saha çalışmaları olduğunu, halen yurtdışında doktora çalışmasını yapanların yeni paradigmaları ve kavramları kullanarak meseleye yaklaştıklarını belirterek yakın geleceğe dair ümitvâr bir tablo çizdi. Türkiye’nin, teoriyi transfer aşamasında olduğunu belirten Uysal, son olarak da, toplumsal hareketlere dışarıdan bir gözle bakan çalışmalar olduğunu ekledi. Daha çok dini hareketlere ilgi gösteren bu alanda yakın zamanlarda Jenny White’ın İslâmcı Kitle Seferberliğieseri ve Elisse Massicard’ın alevi siyasal hareketi üzerine yazdığı kitap çevrildi. Yine bu alan ikinci kategori de Kürt siyasal hareketi üzerine yoğunlaşır aynı zamanda. Uysal, bu alanda özellikle karşılaştırmalı çalışmalar olmadığını ve bunları yapmak gerektiğini söyleyerek analitik ve kapsayıcı sunumunu sonlandırdı.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ