Feminist Teorilerin Türk Sosyolojisine Etkileri

Aksu Bora

22 Şubat 2014
Değerlendirme:
Huri Küçük

Medeniyet Araştırmaları Merkezi, Türkiye’de Çağdaş Sosyolojik Yönelimler Toplantı Dizisinin sekizinci oturumunda Hacettepe Üniversitesi’den Doç. Dr. Aksu Bora’yı ağırladı.

Bora, konuşmasına Feminist teorilerin etkisini tek bir disiplin üzerinden ele almanın kolay olmadığını belirterek başladı. Kadın çalışmalarının disiplinler arası bir çalışma alanı olduğunu vurgulayarak, bu konuda yapılan çalışmaları bir temadan yola çıkarak gerçekleştirildiğine dikkat çekti. Bu noktadan hareketle bu çalışmalara konu olan temanın ne olduğu sorusuna kolay bir şekilde verilemeyeceğini, bu temanın sadece kadınlar, erkekler ya da cinsiyetle sınırlandırılamayacağını belirtti. Bora hem disiplinler arası bir çalışma alanı olarak hem de “tematik bir izlekten” hareketle yapılan bir çalışma olarak toplumsal cinsiyet çalışmalarının da tüm akademik çalışma alanları gibi kendi sorduğu sorular ve cevaplama yöntemi ile bir bilgi nesnesi inşa ettiğine değindi. Toplumsal cinsiyet çalışmalarının ve feminist çalışmaların sorduğu soruların politik sorular olduğunun altını çizen Bora, bununla birlikte politik olanın ne olduğu sorusunun da ortaya çıktığını belirtti. Bu soruyu feminist hareket içerisinde oldukça iyi bilinen “kişisel olan politiktir” yaklaşımı üzerinden cevapladı.

Bora, Wendy Brown’a atıfla cinsiyet çalışmalarının bir “gettolaşma” eğilimi gösterdiğine değindi. Bora’ya göre bu durum dışlayıcı olması bakımından kötü bir sonuç doğurmaktadır. Şöyle ki, farklı bilim dalları çatısı altında yapılan toplumsal cinsiyet temelli çalışmaların Kadın Çalışmaları programlarını çatısına sıkıştırıldığı durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu noktada Bora, kadın çalışmaları adı altında ayrı bir alan açma durumunun bir yandan olumlu bir yandan da olumsuz iki boyutu olduğuna dikkat çekti. Bora’ya göre açılma süreci ve işleyiş biçimi göz önünde bulundurulduğunda bu tür programların bir ihtiyaçtan dolayı oluşturulmasının olumlu yanına işaret ederken, yukarıda sözü edilen “dışlayıcı” durum olumsuz yanını gösteriyordu.

Bora konuşmasının devamında, 80’li yılların ortalarında itibaren Türkiye’deki feminist çalışmaların yoğunluk kazandığı alanlardan bahsetti. Bunlardan ilk ikisi yakın tarih ve coğrafya alanlarıydı. Bu durumun tesadüfi olmadığına dikkat çeken Bora, meseleyi kadınlık deneyiminin zaman ve mekan üzerinden anlaşılması temelinde, aslında bir “keşif süreci” olarak değerlendirdi. Tarih alanında özellikle sözlü tarih yönteminin benimsenmesinin altında yatan nedeni “sesi duyulmayanların sesinin duyulmasını sağlaması” şeklinde özetledi. Coğrafya alanında ise, kadınların belirli mekânlar üzerindeki deneyimlerine odaklanan çalışmalardan bahsetti. Bora’ya göre bu tür çalışmaların en önemli katkısı deneyim dediğimiz şeyin belirli bir anlatı içerisinde nasıl gerçekleştiğini göstermesidir. Nitekim deneyim kavramı “bir yandan yapılar ve anlatılarla şekillenirken, bir yandan da bunları değiştirir”. Bora’nın sunumunda yer alan, feminist çalışmaların katkı sunduğu üçüncü alan ise siyaset bilimidir. Özellikle siyasal antropolojideki eksiklikler nedeniyle “devletin farklı uygulamalarının ve politikalarının cinsiyet açısından değerlendirildiği” çalışmaların azlığının alan içerisindeki bir eksiklik olduğunu belirten Bora, kamusal alan - özel alan ayrımı konusunda yapılan eleştirel çalışmaları da feminist çalışmaların alana sağladığı katkı olarak değerlendirdi.

Feminist çalışmalar konusunda tek bir yaklaşımdan söz etmenin mümkün olmadığına değinen Bora, birbirinden çok farklılaşan hatta birbirine zıt yaklaşımların olduğuna da dikkat çekti. Bu noktada birbiri ile temas halindeki iki farklı yaklaşımdan bahsetti. Birincisi kadın sorunundan yola çıkarak yapılan, daha çok kalkınma literatürü içinde değerlendirilebilecek, devlete politika önerme amacı güden, sorun odaklı- bir yanıyla da çözüm odaklı çalışmalardır. Bu tür çalışmaların eleştirildiği nokta, çalışmaların kadın sorunu kavramsallaştırmasından yola çıkarken, saptanan sorunun arka planını, öncesini ve ötesini sorunsallaştırmamasıdır. Bora’nın deyimiyle “kadınların toplumsal süreçlere katılımını artırmak” amacıyla yapılan bu çalışmalar “katılacak şeyin kendisini bir sorun olarak görmemektedir”. İkinci yaklaşım ise yine politik yönelimli olmakla beraber toplumsal cinsiyet kavramını işlevsel hale getiren daha çok deneyimi anlamaya odaklı çalışmalardır.

Toplumsal cinsiyet çalışmaları ve kadın çalışmaları konusunda yapılan kavramsal ayrımın nihayetinde politik bir ayrım olduğuna değinen Bora, kadın sorunu odaklı çalışmaların “verili bir kadınlık konumunu” ele alırken, toplumsal cinsiyetin sadece kadınları içermediğinden ve kadınlık, erkeklik, devlet gibi çok farklı olguların sorunsallaştırılabileceğinden ve bu alan içerisinde erkeklik çalışmalarının da arttığından söz etti. Kadın çalışmaları çerçevesinde kadın sorunu odaklı yaklaşımın kadının kendisinden ziyade “verili bir kadınlık konumunu” sorunlaştırması Bora’ya göre bu alandaki bir derinlik eksiğidir çünkü etnisite, sınıf vb. temelinde farklı kadınlık deneyimlerinden bahsedilmeye başlandığı bir durumda “bütün kadınlar” diye bir ifade kullanmak mümkün değildir. Bora, bu sorunun çözümü olarak ortaya atılan “kesişimsellik” kavramını eleştirerek toplumsal cinsiyet kavramının tam olarak cinsiyet, sınıf, ırk, etnisite vs. arasındaki ilişkiyi ve bu ilişki üzerinden şekillenen farklı cinsiyet deneyimlerini ele aldığını belirtti. Dolayısıyla Bora’ya göre, ikinci sorun ise politik bir sorundur. Bora, cinsiyeti vs. bir kimlik olarak düşünmenin kadınlık deneyiminin arkasındaki mekanizmaların sorunsallaştırılmasının önünü tıkayacağı görüşüyle kesişimsellik kavramına karşı çıkmaktadır.

Bora konuşmasına feminist çalışmaları yöntem açısından değerlendirerek devam etti. Bu bağlamda feminist bir yöntem olmadığını belirten Bora, feminist çalışmaların önemli ve özgün sorular sorduğuna ve eleştirel bir yaklaşım sergilediğine değindi. Bora feminist çalışmaların farklılıklarını ise; başlangıç itibariyle taraf olan çalışmalar olduğu, feminist hareketle akademi arasında bir bağlantı olduğu ve niteliksel yöntemlere ağırlık verildiği şeklinde özetledi. Bora kendi çalışmalarından örnekler vererek sunumunu tamamladı ve son olarak katılımcıların sorularını cevapladı.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.