- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 84 YIL: 2014
- Osmanlı Basınında Balkan Savaşları
Osmanlı Basınında Balkan Savaşları
Salim Aydın
14 Nisan 2014
Değerlendirme: Ayşe Yılmaz
Balkan Tarihi Konuşmaları’nın üçüncü oturumuna, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümü’nde yakınçağ tarihi dersleri veren Salim Aydın konuk edildi. Aydın, 2012 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Cumhuriyet Tarihi bilim dalında tamamladığı ve 2013 yılında Balkanların Acı Yüzü: Osmanlı Basınında Balkan Savaşları ismiyle kitaplaştırdığı doktora tezi üzerinden Balkan Savaşları’nı değerlendirdi.
Balkan Savaşları’yla ilgili bu zamana kadar yapılan, çoğunlukla da savaşın tek bir cephesini ele alan çalışmalarda Balkan Savaşları öncesi Osmanlı Devleti ve Balkan ülkelerinin savaşa bakışları ve savaş hazırlıkları hakkında pek fazla bilgi bulunmadığını tespit eden Aydın, dikkatini çeken bu konuya odaklanır, doktora tezinde. Aydın’ın başlıca kaynağı da dönemin gazeteleridir. Konuyu,İkdam, Tanin, Tanzimat, Alemdar, Sabah, Renin, Independent, Le Temps, La Turquie gibi yerli ve yabancı basın ve arşiv kaynakları üzerinden değerlendiren Aydın, “Osmanlı, Balkan Savaşları’nı niçin kaybetti?” sorusunun peşine düşüyor.
Aydın’a göre, söz konusu soru bağlamında kaynaklarda çokça zikredilen ve çoğu akademisyenin kendinden önceki literatürden yararlanarak ortaya koyduğu dört olayın (Kiliseler ve mektepler kanunu, terhis meselesi, Sırbistan’ın Selanik üzerinden silah geçirme meselesi ve Hariciye Nazırı Asım Bey’in 15 Temmuz 1912’de söylediği “Balkanlardan imanım kadar eminim” sözünün) nasıl anlaşıldığı ve aslında nasıl anlaşılması gerektiği önemlidir burada. Nitekim, Rumeli’de, Bulgarlar ile Rumlar arasında kavga konusu olan kiliseler ve mektepler hakkındaki ihtilafı çözmek amacıyla Osmanlı hükümeti bir kanun düzenler. Artık bu iki unsur arasındaki çatışmaları bastırmak Osmanlı için oldukça zor bir hâl almıştır. Rumlar bu kanunun uygulanmaması için mitingler düzenlerken Bulgarlar daha ılımlı bir tavır sergilerler. Öte taraftan bu konuya dair, kaynaklarda, II. Abdülhamit’in Rum ve Bulgarları birbirine düşürüp kiliseleri birleştireceği fikri hâkimdir ve bu, Balkan Savaşları’nın kaybedilme nedenlerinden biri olarak sunulur. Bu kanunun, Balkan Savaşları öncesinde, Rumları ve Bulgarları birleştirdiği yönünde pek çok yazı kaleme alınmıştır. Hâlbuki bu iddialar mesnetsizdir. Zira bu iki unsurun Balkan Savaşları sırasında dahi birleşmediği görülmektedir. Balkan devletlerini bir araya getiren asıl faktör Osmanlı Devleti’nin 1912 yılında İtalyanlar ile Trablusgarp Savaşı’na girmesidir.
Terhis meselesine gelince, kaynaklarda “1912’de 70.000 civarında usta asker terhis edildi. Edilmemiş olsaydı biz yenilmezdik” ifadelerine çokça rastlanmaktadır. Oysa o dönemde askerler savaşmak veyahut savaşmayacaklarsa terhis edilmek isteğiyle bir ayaklanma girişimi içindedirler; kalacak yerleri yoktur ve Balkanlar’da da bir birlik söz konusu değildir. Bu sebeple terhisin olağan bir şekilde, iddia edildiği gibi keyfi değil, zaruri şartlar altında gönderilen askerlerin yerine yenilerinin getirilmek suretiyle uygulandığı görülmektedir. Ayrıca bu askerler terhis edilmeseydi dahi Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybedeceğinin izleri sürülebilmektedir. Zira henüz ordunun başına geçecek bir genelkurmay dahi atanamamıştır.
Silahların Osmanlı topraklarından geçirilmesi konusunda da yine dönemin resmi kaynakları dikkate alınmaksızın olay, hatıratlar üzerinden açıklanmaya çalışıldığı için hataya düşülmüştür. Arşiv kaynakları incelendiğinde bu tür silah sevkiyatlarının diğer dönemlerde de gerçekleştiği görülmektedir. Burada Osmanlı’nın bu sevkiyata izin vermesi en iyi ihtimalle dost kazanmak isteğiyle irtibatlandırılmalıdır. Son olarak birçok kaynakta “Balkanlar’dan imanım kadar eminim”, “Devletin âtisinden imanım kadar eminim” veya “Devletin âtisinden vicdanım kadar eminim” şeklinde versiyonları bulunan Hariciye Nazırı Asım Bey’in sözü üzerinden savaşın İttihatçılar yüzünden kaybedildiği görüşüne yer verilmiştir. Oysa Asım Bey ittihatçı değildir. Bu söz de, ülkedeki fitne ve fesadın bitmesiyle herkesin üzerine düşeni yapacağını beyandan ibarettir.
Öne sürülen bu iddiaları değerlendirdikten sonra Aydın, Balkan devletlerinin ve Osmanlı’nın savaş hazırlık süreçlerini karşılaştırdı. Burada Aydın, Osmanlı Devleti’nin hem siyasi hem de askeri olarak Balkan Savaşları’na hazırlanmadığını ileri sürmektedir. Osmanlı Devleti, elinde bulunan imkânları kullanmaktan aciz kalmıştır. Örneğin 17 uçağının bulunmasına rağmen kullanmayı bilen ecnebi pilotları yetersizdir. Ordudaki düzensizlik yüzünden erzakların nasıl ve kimlere dağıtılacağı hususları bile problem olmuştur.
Bir ay içerisinde kaybedilen Balkan Savaşları’nı Türk tarihinin en dramatik olaylarından biri olarak niteleyen Aydın, bu konuda en önemli problemin, Avrupalı devletlerin savaş çıkmayacağına dair verdiği güvenceye duyulan itimattan kaynaklandığı görüşündedir. Oysa, dış basında yeralan haberlerde savaşın çıkacağı son derece aşikardır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ