XVI. Asırda Kudüs’te Meğâribe Mahallesi ve Cemaati

Hasan Hüseyin Güneş

19 Ekim 2015

Değerlendirme: Esra Evsen

Kadim tarihinde, üç dinin mensupları tarafından kutsal kabul edilmesi sebebiyle kimi zaman barışın kimi zaman ‘süregelen çatışmaların şehri’ Kudüs’ü konuşmak için Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladığı “XVI. Asırda Kudüs’te Meğâribe Mahallesi ve Cemaati” başlıklı doktora teziyle Hasan Hüseyin Güneş misafirimizdi. Osmanlı hakimiyeti altında yaşadığı dört yüz yıla rağmen Kudüs’ün Türkçe literatürde dikkate değer bir çalışmaya konu olmadığını gören Güneş, uzun bir ön araştırma sürecinin ardından  Meğâribe mahallesini incelemeye karar verir. Bu tercihteki etkili sebeplerden biri, mahallenin daha önce benzeri görülmemiş şekilde vakıf olarak tesis edilmesi, diğeri ise 800 yıldan fazla bir süre varlığını koruyan mahallenin 1967 yılında İsrail’in Kudüs’ü işgali esnasında tamamen yok edilmesidir.

Türkçe ve yabancı dillerde mahalle konusunda yapılan araştırmaları yeterince açıklayıcı bulmadığını ifade eden Güneş, tezinde arşiv malzemesi ile teoriyi birleştirecek bir usûl tercih ederek tahrir ve mühimme defterlerini, terekeleri ve kadı sicillerini kaynak olarak kullanmış. Ayrıca literatürde mahalle üzerine derli toplu kavramsallaştırmış bir tasnif bulunmaması sebebiyle Osmanlı mahallesiyle ilgili ortaya konulmuş yönetsel ve sivil eksenli gibi farklı yaklaşımları da ele alarak değerlendirmeye tabi tutmuş. Bu bağlamda İlhan Tekeli’nin tarihe dair ‘ezen-ezilen ilişkisine dayanan’ bakış açısından hareketle mahalleyi bir çatışma alanı şeklinde telâkki etmesine karşın Güneş’e göre, Meğâribe mahallesi örneğinden hareketle mahalle aslında bir uzlaşı alanıdır.

Selahaddin-i Eyyûbî 1187 yılında Kudüs’ü Haçlılardan geri alınca Selahaddin’in oğlu ve dönemin Şam Valisi Melif Efdal, fetih esnasında karadan ve özellikle denizden verdikleri önemli desteklerden dolayı mahalleyi Mağriblilere tahsis eder. Tarihte eşine az rastlanır bir uygulama olan bu ‘vakıf mahalle’ ilk olarak Melik Efdal tarafından vakıf şeklinde kurulmuş olabileceği gibi, İbn Cübeyr seyahatnamesinde ifade edildiği gibi, daha önce kurulmuş, Melik Efdal tarafından vakıf hâline getirilmiş de olabilir. Vakfiyeye açık bir şekilde yazıldığı üzere, mahallede Mağriblilerden başkasının oturmasına müsaade edilmediği, kimi zaman kadıya giden şikâyetler üzerine, şartları taşımayan kişilerin ihraç edildiği görülür.

Mahallenin demografik yapısı konusunda da bilgi veren Güneş bu çalışmanın, Braudel’in XVI. yüzyılda Akdeniz havzasındaki tüm şehirlerin yüzyıl sonuna kadar nüfusunun arttığı şeklindeki tezini de destekleyen bilgiler sağladığını belirtmektedir. Kudüs’ün bütün mahalleleri gibi Meğâribe mahallesinin de nüfusu artmıştır. Bu artışın mahalle sakinlerinin sayısındaki doğal artıştan ziyade, dışarıdan gelen Mağriblilerden kaynaklandığı, tekke ve zaviye vakfiyelerinde bulunan, bu kişilerin barınması ile ilgili bilgilerden anlaşılmaktadır. Mahallenin iktisadi durumuna bakıldığında, Kudüs’teki bütün insanlar gibi bakırcılık, terzilik, zeytin ve yan dallarıyla ilgili işlerde çalışan mahalle halkını diğer bölgelerden ayıran tek mesleğin postacılık olduğu görülür. Sâîlik denilen postacılığın o bölgede sadece Mağriblilere ait bir iş kolu olduğu, meslek harici başka birinin bu işi yapması hâlinde kadıya şikâyet edilerek görevden men edildiği sicillerden anlaşılmaktadır.

Mescid-i Aksa külliyesinin varlığı, küçük camilerin oluşumunu engellediğinden, Anadolu şehirlerinde gördüğümüz cami merkezli mahalle ve imamın idaresindeki yönetim yapısına Kudüs’te rastlanmamaktadır. Bunun yerine, Osmanlı’dan önce bulunan, Osmanlı döneminde de sürdürülen mahalle meşihatı sistemi uygulanmıştır. Bu sisteme göre mahalle halkı kendi arasında mutabakatla seçtiği bir kişiyi kadıya bildirmekte, kadı tarafından merkeze arz edilen kişi merkezden gelen onayla atanarak mahalle şeyhi olmaktadır. Meğâribe mahallesinin şeyhlerinin çoğunun Masmudi ailesinden geldiğini ifade eden Güneş, bu ailenin Endülüs’te İslam’a giren ilk aile olarak tanınması sebebiyle toplum tarafından kabul gören bir aile olarak tercih edildiğini belirtti. Şeyhu’l-Meğâribe, okuyup yazan, bilgi ve görgüsüne güvenilen, bürokrasi usûl ve adabına aşina olan kişilerden seçilmiş, kadının yerine tereke taksimi yapmak gibi vazifeleri de icra etmiştir.

Mahallenin kendisi bir vakıf olmasının yanında, içerisinde de bazı vakıflar bulunmaktadır. Bunların arasında Ebu Medin el-Gavs’a ait vakfa benzer şekilde, kişilerin kurduğu vakıflar olduğu gibi, Melik Efdal adına yaptırılan, Maliki mezhebi merkezli bir ilim yuvası olan Efdaliye Medresesi’ni ayakta tutmak için kurulan vakıf da mevcuttur. Mahallede ayrıca Fahriye Medresesi, iki adet zaviye, Burak duvarı ve Meğâribe Camii olarak isimlendirilen ancak Mescid-i Aksa bünyesinde bir bölüm bulunması daha muhtemel görünen bu yapı gibi önemli yapılar yer almaktadır.

Güneş’in XVI. asırda bir Kudüs mahallesini ele alan bu çalışması, bu türden bir çalışmanın siciller esas alınarak yapılabileceğini göstermesinin yanında, yüz yıllar boyunca süren ama bugün geriye hiçbir bölümü kalmayan mahalleye dair bilgileri bir araya getirmesi açısından da önemlidir.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.