MOLA
Şişle’de Ezan Sesi
Birinci Cihan Harbi’nin son yılınının son aylarında yazıp o zamanki Zaman gazetesinde tefrika ettirdiğim İstanbulun İç Yüzü[1] adlı romanda - bu eser, roman tekniğinden tamamile mahrum idi, fakat devrin gerçek tiplerine geçit resmi yaptırması ve hayat tarzlarını belirtmesi bakımından güvenilir bir vesika idi – Şişli semtinden bahsetmiştim:
“Pencereyi açtım, balkona çıktım. Örtülü bir kış sabahı. Gökte değişiksiz sedefi bir aydınlık; ne pembe bir çizgi, ne mavi bir yırdık, ne minareler, ne medrese damları, ne kale duvarları veya su bentleri, kemerler… Şişli’nin çırçıplak yarı ikmal edilmiş araları arsalarla fasılaya uğrayan zevksiz bir mahallesi… Şimdi kulağıma bu alaca karanlığın içinden bir temcit yahut ezan sesi gelse, gözüme şöyle, uzaktan eski İstanbulun bir parçası görünse ne kadar memnun olacağım. Gurbette, yabancı diyarlarda kalmış gibiyim; yerime, evime, membaıma dönmek arzusunun bir açlık gibi içimi bayılttığını duyuyorum. İstanbul’un içinde İstanbul’u arayarak ve artık bulamayacağımı pek iyi anlayarak hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum.”
O devirde zenginleşerek İstanbul’un mescitli minareli kenar mahallelerinden moda semt Şişli’ye taşınan bir kadın ağzından yazılmış bu satırlar ezan işitmek, ezan dinlemek ihtiyacını gayet doğru tasvir ediyordu. Nitekim aynı ihtiyacı yıllardan sonra aynı yerde ben de duymakta idim:
Erken kalktığım günler, durgun havalarda kulağıma ezan sesi gelmemesi çocukluk ve gençlik hatıralarımın canlanmasına mani oluyor, marş makinesi işletilemeyen bir otomobil gibi dimağımı hareketsiz bırakıyordu. Biz buralarda, Teşvikiye ve Feriköy camilerinin uzağında, iman ve ananeye adeta yüz çevirmiş bir vaziyette idik; ne görüyor, ne işitiyorduk, mazimiz, ruh terbiyemizi hatırlatacak sesten, manzaradan tamamile ırak düşmüştük.
Bu bayram sabahı idi, alaca karanlıkta ilk defa kulağıma tatlı bir ezan nağmesi geldi; yarım asır önceki iç tadı, iç ezgisile uyanıyordum. Neler düşündüm, ne hatıralara daldım… Şişli camiini yapan ve bu işe ön ayak olan hemşerilere şükran! Ruhaniyetsiz koca bir semte nihayet nur inmeğe başladı. O güzel, lüzumlu eseri en iyi şekilde tamamlamalıyız.
Refik Halid Karay Akşam,
22 Ağustos 1947
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ