Vefatının 90. Yılında Gerçek Abdulhamid’in İzinde

Kemal Karpat

17 Ekim 2008       
De­ğer­len­dir­me: Hatice Çolak Yentürk
 
Tür­ki­ye Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin II. Ab­dül­ha­mid’in 90. ölüm yıl­dö­nü­mü mü­na­se­be­tiy­le dü­zen­le­di­ği atöl­ye ça­lış­ma­sı­na gi­riş ko­nuş­ma­sı ma­hi­ye­tin­de, ça­lış­ma­la­rı­nı Wis­con­sin Üni­ver­si­te’sin­de yü­rüt­mek­te olan Prof. Dr. Ke­mal Kar­pat’ı din­le­dik.
Kar­pat’ın “Ger­çek Ab­dül­ha­mid’in İzin­de” baş­lı­ğı II. Ab­dül­ha­mid’in in­san ola­rak kim ol­du­ğu­na yö­ne­lik­tir. Ona gö­re, dev­let adam­la­rı­nın en azın­dan iki gö­rü­nü­mü var­dır: Bi­rin­ci­si şah­si­yet­le­ri, ikin­ci­si ise ic­ra­at­la­rı. Bu nok­ta­da, dev­let baş­ka­nı­nın ver­di­ği ka­rar­lar­da ki­şi­li­ği­nin pa­yı önem­li­dir. Ab­dül­ha­mid’in şah­si ha­ya­tı­nı be­lir­le­yen en önem­li ko­nu, he­nüz ye­di ya­şın­day­ken an­ne­si­nin ve­fat edi­şi­dir. Bu er­ken ge­len ölüm ve an­ne sev­gi­sin­den mah­rum hal­de sa­ra­yın en­tri­ka do­lu re­ka­bet or­ta­mın­da bü­yü­mek onun ka­rak­te­rin­de bir çe­kin­gen­lik, şüp­he­ci­lik ve hat­ta so­ğuk­luk ya­rat­mış­tır. Fa­kat sık vur­gu­la­nan bu ni­te­lik­le­ri­nin ya­nın­da Ab­dül­ha­mid’in pek üze­rin­de du­rul­ma­yan in­ce ta­raf­la­rı, de­rin bir gü­zel sa­nat­lar il­gi­si de var­dır.
Has­sas bir ya­pı­ya sa­hip olan Ab­dül­ha­mid inanç­lı­dır ve Kar­pat’a gö­re bu inan­cın­da sa­mi­mi­dir. Bir­çok ba­tı­lı ve yer­li ya­zar Ab­dül­ha­mid’in din­ci­li­ği­nin sah­te­li­ği­ni, kö­tü bir müs­te­bit ola­rak di­ni ken­di amaç­la­rı için kul­lan­dı­ğı­nı id­di­a et­se­ler de, ve­si­ka­lar ve ha­tı­ra­tı sa­mi­mi bir ina­nan ol­du­ğu­nun ka­nıt­la­rıy­la do­lu­dur. Çok bil­gi­li ol­ma­sa da, ha­ya­tı se­ven, can­lı, ha­re­ket­li bi­ri­dir. Genç­li­ğin­de bir­çok şey­den zevk al­ma­sı­nı bil­miş, bu ne­den­le de ken­di­ni ye­te­rin­ce ye­tiş­ti­re­me­miş­tir. Ha­tı­ra­tın­da bun­dan duy­du­ğu üzün­tü­yü iti­raf et­miş­tir. Tüm bu renk­li şah­si­ye­tiy­le be­ra­ber mev­kii­nin ana ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şan bir in­san­dır. Dai­ma ken­di­ne tes­lim edi­len tah­tı ve dev­le­ti, bü­tü­nüy­le ve hür­ri­ye­tiy­le ko­ru­ya­rak ken­din­den son­ra­ki­le­re dev­ret­mek kay­gı­sı güt­müş­tür ve bu onun bir Os­man­lı dev­let ada­mı ola­rak ge­le­ne­ğe ve ata­la­rı­na bağ­lı­lı­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir.
Onun müs­te­bit si­ya­se­ti ala­bil­di­ği­ne şi­şi­ril­miş ve adı Ba­tı­da “Kır­mı­zı/Kı­zıl Sul­tan” ola­rak kal­mış­sa da bu, Kar­pat için 93 Har­bi’nde dev­le­tin bü­yük mağ­lu­bi­ye­ti ne­de­niy­le ida­re­nin tek el­de top­lan­ma­sı za­ru­re­tin­den do­la­yı­dır. Bu­na gö­re bu­gün­kü de­mok­ra­tik gö­rüş­ler­le Ab­dül­ha­mid’in 1876 Ana­ya­sa­sı’nı ra­fa kal­dır­ma­sı­nı ve Mec­lis-i Me­bu­san’ı da­ğıt­ma­sı­nı bağ­daş­tır­ma­mı­za im­kân yok­tur; an­cak söz ko­nu­su is­tib­dat ida­re­si bu­gün an­la­dı­ğı­mız mâ­nâ­da zu­lüm ifa­de et­mez. Zi­ra, si­ya­sî bir is­tib­dat ol­mak­la be­ra­ber si­ya­sî ol­ma­yan her ko­nu­da ki­tap­lar, ma­ka­le­ler ya­zıl­mış, is­tib­dat dâ­hil, bu­gün tar­tış­tı­ğı­mız ve mo­dern say­dı­ğı­mız me­se­le­ler, o dö­nem­de de der­gi ve ga­ze­te­ler­de tar­tı­şıl­mış­tır. Ger­çek mâ­nâ­da ye­ni tip mat­bu­at/ba­sın ha­ya­tı da Ab­dül­ha­mid dev­rin­de baş­la­mış­tır.
Onun si­ya­sî ki­şi­li­ğin­de bir di­ğer önem­li me­se­le dev­le­ti aza­mi de­re­ce­de mer­ke­zi­leş­tir­me­si­dir. II­I. Se­lim’den iti­ba­ren Os­man­lı’da bü­yük bir bü­rok­ra­si ge­liş­ti­ri­le­rek, en üc­ra kö­şe­le­re ka­dar dev­le­tin gü­cü his­set­ti­ril­miş­tir. Ab­dül­ha­mid ise sa­ra­yı, tek­rar mer­kez ve ana ka­rar mer­cii ha­li­ne ge­tir­miş­tir. Kar­pat’a gö­re da­ğı­nık oto­ri­te ile iş gö­rü­le­me­ye­ce­ği­nin an­la­şıl­dı­ğı o gü­nün ko­şul­la­rın­da, bu çe­şit bir mer­ke­zi­leş­tir­me önem­li­dir ve bu ida­rî ka­rar, de­mok­ra­tik de­ğil­se de pra­tik bir öne­mi ha­iz­dir.
Os­man­lı’da ilk bü­rok­ra­tik re­form, ya­ni mo­dern öl­çü­le­re gö­re iş­le­ye­cek bir bü­rok­ra­si­nin ya­ra­tıl­ma­sı da yi­ne onun dev­rin­de ger­çek­leş­miş­tir. İlk de­fa si­vil ve as­ke­rî bü­rok­ra­si ay­rıl­mış­tır. Ab­dül­ha­mid dev­ri bo­yun­ca ida­re­nin si­vil ol­du­ğu­nu söy­le­yen Kar­pat’a gö­re, İt­ti­hat ve Te­rak­ki dev­rin­de bu yapı bo­zul­muş­tur.
Bu dö­nem­de eği­tim ala­nın­da da bü­yük çap­ta re­form­lar ger­çek­leş­ti­ril­miş, eği­tim ge­niş­le­ti­lip dü­zen­len­miş­tir. As­rın so­nun­da oku­ma yaz­ma yüz­de­si %15-17’ye çık­mış­tır ki o de­vir için çok bü­yük bir ra­kam­dır. Yi­ne bu dö­nem­de açı­lan mes­lek okul­la­rın­da sa­de­ce dok­tor, mü­hen­dis ye­tiş­tir­mek­le ka­lın­ma­mış; ye­ni bir oku­muş in­te­li­jen­si­ya oluş­tu­rul­muş­tur. Es­ki­den ol­du­ğu gi­bi dar bir sı­nıf­tan de­ğil, ço­ğun­luk­la taş­ra­dan ge­ti­ri­len ta­le­be­ler­le, bü­yük sos­yal dev­rim­le­re yol açan bir “so­ci­al mo­bi­lity” baş­la­mış­tır. Kar­pat’a gö­re de­mok­ra­si­nin baş­lan­gı­cı ora­da­dır, de­mok­ra­si­nin var­lı­ğı yal­nız se­çim­ler­le de­ğil, hal­kı tem­sil eden kim­se­le­rin yük­se­le­rek ka­rar mer­cii ol­ma­la­rıy­la sağ­la­nır. Ka­rar mer­cii­ne ge­çip Ab­dül­ha­mid’i taht­tan in­di­ren İt­ti­hat ve Te­rak­ki ku­ru­cu­la­rı­nın bü­yük yüz­de­si İs­tan­bul dı­şın­da doğ­muş­tur, Cum­hu­ri­ye­ti ku­ran­lar Ab­dül­ha­mid’in bu mek­tep­le­rin­de ye­tiş­miş­tir.
Dö­ne­min ik­ti­sa­dî po­li­ti­ka­la­rı­nı da de­ğer­len­di­ren Kar­pat, Os­man­lı’nın son iki yüz yıl­dır ana me­se­le­si olan mî­rî ara­zi­ler ve özel­leş­tir­me­ler­le il­gi­li önem­li adım­la­rın tam mâ­nâ­sıy­la Ab­dül­ha­mid dev­rin­de atıl­dı­ğın­dan bah­set­ti. Pa­zar eko­no­mi­si­ne gi­den dö­nü­şü ol­ma­yan yol­da, ara­zi­nin özel­leş­ti­ril­me­si, ye­ni te­şeb­büs­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı ve eko­no­mik ha­ya­ta Müs­lü­man­la­rın ka­tıl­ma­sı onun dev­rin­de ol­muş, İt­ti­hat ve Te­rak­ki dev­rin­de ise bu da­ha çok mil­lî bir veç­he­ye bü­rün­dü­rül­müş­tür.
Ab­dül­ha­mid’in, Os­man­lı­lı­ğa mı, Türk­lü­ğe mi, Müs­lü­man­lı­ğa mı önem ver­di­ği so­ru­su­nun ce­va­bıy­la ko­nuş­ma­sı­nı nok­ta­la­yan Kar­pat’a gö­re, Ab­dül­ha­mid ırk ci­he­tin­den, pek çok Os­man­lı Sul­ta­nı gi­bi Türk de­ğil­dir. An­cak Os­man­lı, yüz­yıl­lar için­de ken­di­ne has kim­li­ği olan bir me­de­ni­yet ya­rat­mış­tır. Ir­kın fev­kin­de ye­ra­lan bu kim­li­ğin di­li Türk­çe ol­sa da, Türk te­ri­mi İs­lâm’ı içer­di­ği hal­de Os­man­lı’yı ifa­de et­mek­te­dir. Tür­ki­ye’yi an­la­mak için bu tür kim­lik me­se­le­le­ri şu­ra­dan bu­ra­dan kop­ya edil­miş mil­li­yet­çi­lik te­ori­le­ri ile de­ğil, ol­du­ğu gi­bi, top­lu­mun ya­şa­mı esas alı­na­rak kork­ma­dan de­ğer­len­di­ril­me­li­dir.
Son de­re­ce ve­rim­li ge­çen kon­fe­ran­sı bo­yun­ca Kar­pat, Os­man­lı’yı top­lu­mun de­ği­şi­mi­ne ne­za­ret ede­rek mo­dern yol­la­ra so­kan ve bu­gün­kü Tür­ki­ye’nin sos­yal, kül­tü­rel te­mel­le­ri­ni ha­zır­la­yan bir hü­küm­dar ola­rak Ab­dül­ha­mid’in ta­rih­te­ki ye­ri­ni al­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni de­fa­at­le vur­gu­la­mış­tır.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.