- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 69 YIL: 2009
- Değişen Dünya Düzeninde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Reformları
Değişen Dünya Düzeninde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Reformları
Medine Çağlayan
23 Aralık 2008
Değerlendirme: Harun Aladağlı
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği Tezat sunumlarının Aralık ayı konuğu İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Medine Çağlayan idi. Çağlayan 2007 yılında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladığı “Değişen Dünya Düzeninde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Reformları (The United Nations Security Council Reforms in a Changing World Order)” başlıklı yüksek lisans tezi bağlamında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılandırılmasına dair artan tartışmaları ele aldı.
Konuşmasının başında Türkiye’de konuyla ilgili yeteri kadar kaynak bulunmadığını belirten Çağlayan, tezinin teorik kısmını oluşturan “Changing World Order/Değişen Dünya Düzeni” kısmını Kenneth Waltz’un neo-realist perspektifinden yola çıkarak şekillendirdiğini ifade etti.
Çağlayan 1648 Vestfalya, 1815 Viyana, 1918 Paris antlaşmalarıyla dünyada yeni düzenlerin oluşturulduğunu ve BM’in de İkinci Dünya Savaşı sonrası Potsdam-Yalta anlaşmalarının ortaya çıkardığı düzenin bir ürünü olduğunu belirtti ve İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin en temel aktörlerinden BM’e, Güvenlik Konseyi’ndeki veto yetkileriyle süper-güçlerin hâkim olduğuna işaret etti. Çağlayan’ın da sunumunda ifade ettiği gibi kutuplu dünya düzenin getirdiği kamplaşmalar, Güvenlik Konseyi’nde de göze çarpmaktadır. Çağlayan, Konsey’de veto edilen kararların Soğuk Savaş döneminin dinamiklerini yansıtmakta olduğunu vurgularken, İkinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarında kurulan ve Soğuk Savaş sürecinde varlığını sürdüren BM’in Soğuk Savaş sonrası dönemde herhangi bir değişime uğramadan yoluna devam etmesini bir açmaz olarak değerlendirdi. Çağlayan’a göre BM tamamıyla farklı bir düzenin ürünü olup şu anda bambaşka bir düzene hizmet etmekte ve değişen uluslararası sistem içerisinde yerinde saymaktadır. Buradan hareket eden Çağlayan, tezini Soğuk Savaş sonrası dönemde hem misyonu hem de yapısı tartışılan BM Güvenlik Konseyi’ne ilişkin reform tartışmaları ve Konsey’in yeni düzene nasıl adapte olacağı üzerine kurdu ve konuyu şu şekilde özetledi:
Soğuk Savaş döneminde dünyayı iki süper güç “parsellemişti”. Fakat yeni dönemde büyük ekonomilerin ortaya çıkmasıyla çok kutuplu bir düzene doğru gidilirken, tek süper güç olan ABD’nin bu süreçte BM çatısı altında dünyayı şekillendirmek gibi bir çabasının olmadığı göze çarpmaktadır. Bu yüzden Güvenlik Konseyi’ndeki reform talepleri, yükselmeye başlayan bölgesel güçlerden geliyor. Reform tartışmalarında Bosna ve 2003 Irak Krizleri dönüm noktalarını oluşturuyor. Bosna Savaşı’yla gün yüzüne çıkan işlevsel problem, savaş sonrası reform seslerinin yükselmesine neden oldu. Bu krizin ardından örgüt bünyesinde BM Genel Sekreteri Butros Galli’nin inisiyatifiyle reform tartışmalarıyla ilgilenen Open Ended Working Group adıyla bir kuruluş oluşturuldu. 2003 Irak Savaşı’yla birlikte işlevsel tartışmalar da yerini yapısal tartışmalara bıraktı. Bu tarihten sonra da, BM Genel Sekreteri Kofi Annan süreci dönüm noktasına getirdi. “Âkil Adamlar”dan oluşan High Level Panel kuruldu ve bu kuruluş reforma ilişkin tamamen yapısal sorunlara işaret eden taslaklar hazırladı. Güvenlik Konseyi’ndeki temsil sistemi; karar sürecindeki şeffaflık ve demokrasi eksikliği bu taslaklarda öne çıkan başlıca sorunlardı. Fakat sunulan bu taslaklar daimi üyelerin çıkarlarına ters düştüğü için ya reddedildi ya da uygulanmadı. Hans Koechler’in tespitiyle BM, reforma engel olacak bir yapıda kurulmuştur. 1945 dünyasıyla 2000’lerin dünyası arasındaki farklılık, yaşadığımız dönemde yeni tehditlerle birlikte yeni nesil güvenlik anlayışlarını ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, daha etkin bir BM için yapısal reformların uygulanması zorunludur.
Çağlayan’a göre uluslararası sistemde tek kutuplu ve çok merkezli olmak üzere iki eğilim vardır ve hangi eğilimin sistemi şekillendireceği belli olmadan reformların uygulanması mümkün değildir. Şu anda sistemin hâkim gücü ABD, reform konusunda isteksiz olsa da, yeni güçler sisteme hâkim olmaya başladıkça, reformlar da kaçınılmaz olarak yürürlüğe konulabilecektir.
Çağlayan çalışmasından yola çıkarak BM Güvenlik Konseyi’nde kısa vadede reformların uygulanmasının mümkün gözükmediğini vurguladı. Program, “Obama BM’lere değişim getirecek mi? Global Kriz bu reform sürecini ne kadar hızlandıracak? Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’ndeki geçici üyeliği nasıl bir etki ortaya çıkaracak?” gibi güncel sorular ve tartışmalarla sona erdi.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ