Hatıralarla Yakın Tarih-12: Hüseyin Kâzım Kadri’nin Hatıraları

3 Nisan 2009
De­ğer­len­dir­me: Abdülkerim Asılsoy
 
Ha­tı­ra­lar­la Ya­kın Ta­rih oku­ma­la­rı­nın 12. ki­ta­bı Hü­se­yin Kâ­zım Kad­ri’nin Meş­ru­ti­yet’ten Cum­hu­ri­yet’e Ha­tı­ra­la­rım (haz. İs­ma­il Ka­ra, İs­tan­bul: Der­gâh Ya­yın­la­rı, 2000) ad­lı ese­riy­di.
Ki­tap Hü­se­yin Kâ­zım’ın iki kı­sım ha­lin­de ha­zır­la­nan ha­tı­ra­la­rın­dan oluş­mak­ta­dır. Ki­ta­bın gi­ri­şin­de İs­ma­il Ka­ra’nın, ya­za­rın ha­ya­tı ve eser­le­ri hak­kın­da ka­le­me al­dı­ğı uzun­ca sa­yı­la­bi­le­cek bir ter­cü­me-i hâl yer alır. Bu kı­sım­da, H. Kâ­zım Kad­ri’nin eği­tim ha­ya­tı, dev­let ka­de­me­sin­de al­dı­ğı gö­rev­ler, dö­ne­min ön­de ge­len isim­le­riy­le dost­luk­la­rı, on­lar­la be­ra­ber yap­ma­yı plan­la­dı­ğı gi­ri­şim­ler, İt­ti­hat ve Te­rak­ki Ce­mi­ye­ti ile iliş­ki­si, Mil­li Mü­ca­de­le yıl­la­rın­da al­dı­ğı gö­rev­ler/yap­tı­ğı kat­kı­lar ve ka­le­me al­dı­ğı eser­ler gi­bi pek çok ko­nu ti­tiz­lik­le in­ce­len­miş­tir.
Ki­ta­bın ge­ne­li için söy­le­ne­cek bir şey var­sa eğer, o da Hü­se­yin Kâ­zım Kad­ri’nin he­men her olay ve ki­şi hak­kın­da ta­kın­dı­ğı eleş­ti­rel ta­vır­dır. Özel­lik­le İt­ti­hat­çı kad­ro ve Mil­li Mü­ca­de­le’yi ger­çek­leş­ti­ren An­ka­ra yö­ne­ti­mi­ne kar­şı ol­duk­ça sert ifa­de­ler içe­ren bir dil kul­lan­mış­tır. Eser, si­ya­sî pek çok ola­yı zik­ret­me­si ve de­ğer­len­dir­me­si ba­kı­mın­da önem­li­dir.
Hü­se­yin Ka­zım Kad­ri, ken­di­si de İt­ti­hat ve Te­rak­ki Ce­mi­ye­ti’nin İs­tan­bul Şu­be­si üye­le­ri ara­sın­da biz­zat yer al­ma­sı­na rağ­men, ki­ta­bın pek çok ye­rin­de İt­ti­hat­çı yö­ne­ti­ci­le­re ağır sa­yı­la­bi­le­cek ten­kit­ler ya­par; on­la­rı “bur­nu­nun ucu­nu gör­me­mek”le, “mem­le­ke­ti bil­me­mek”le it­ham eder ve üst kad­ro­yu “ko­mi­ta­cı­lık dı­şın­da baş­ka bir şey dü­şün­me­yen beş on ser­se­ri” ola­rak ni­te­ler.
Ese­rin bir baş­ka hu­su­si­ye­ti II. Meş­ru­ti­yet yıl­la­rı bo­yun­ca mem­le­ke­tin muh­te­lif yer­le­rin­de al­dı­ğı ida­rî gö­rev­ler do­la­yı­sıy­la yap­tı­ğı ic­ra­at­la­rı ko­nu edin­me­si­dir. Bu an­la­tı­lar­da dik­ka­ti çe­ken bir nok­ta ida­rî gö­re­vi­ni ifa eder­ken ken­di­si­ne, “müs­te­bid-i âdil” ola­rak ni­te­le­di­ği ba­ba­sı­nı ör­nek al­ma­sı­dır. Kal­dı ki Ter­cü­me-i Ha­yat Ya­hut Ai­le­me Ya­di­gâr baş­lı­ğı al­tın­da ka­le­me al­dı­ğı bu ilk ha­tı­ra­la­rı­nın, ha­tı­rı sa­yı­lır bir kıs­mı ba­ba­sı­nın -özel­lik­le Trab­zon’da ger­çek­leş­tir­di­ği- ic­ra­at­la­rın­dan mey­da­na gel­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la bu an­la­tı­lar­dan da ta­kip edi­le­bil­di­ği ka­da­rıy­la Hü­se­yin Kâ­zım Kad­ri’nin mu­ta­sar­rıf, va­li sı­fa­tıy­la gö­rev yap­tı­ğı yer­ler­de kar­şı­laş­tı­ğı prob­lem­ler kar­şı­sın­da bul­du­ğu çö­züm­ler ya da uy­gu­la­dı­ğı yön­tem­ler, da­ha çok ba­ba­sı­nın ta­kip et­ti­ği ‘usû­le’ işa­ret et­mek­te­dir.
Bey­rut’ta kal­dı­ğı yıl­lar es­na­sın­da kar­şı­laş­tı­ğı ha­di­se­le­ri ko­nu edin­di­ği say­fa­lar, dev­le­tin özel­lik­le Su­ri­ye böl­ge­sin­de ne ka­dar ac­zi­yet için­de kal­dı­ğı­na da­ir acı an­la­tı­lar­la do­lu­dur. Ce­mal Pa­şa’nın böl­ge­de­ki uy­gu­la­ma­la­rı­nı çok sert ifa­de­ler­le eleş­ti­ri­ye ta­bi tut­tu­ğu da gö­rü­lür.
Ha­tı­ra­la­rı­nın ikin­ci kıs­mı, da­ha çok Mil­li Mü­ca­de­le yıl­la­rın­da al­dı­ğı ak­tif rol­le il­gi­li­dir. Bu yıl­lar­da Tev­fik Pa­şa ka­bi­ne­sin­de çe­şit­li gö­rev­ler üst­len­miş­tir. İs­tan­bul hü­kü­me­ti ile An­ka­ra hü­kü­me­ti ara­sın­da­ki Bi­le­cik Mü­lâ­ka­tı’na İs­tan­bul’dan gi­den he­yet ara­sın­da Hü­se­yin Kâ­zım Kad­ri de bu­lun­muş­tur. Mi­sak-ı Mil­lî’nin hem ha­zır­lık aşa­ma­sın­da hem de Mec­lis’e tek­li­fin­de cid­di kat­kı­la­rı ol­du­ğu bil­gi­si­ni yi­ne bu ha­tı­ra­tın sa­tır­la­rı ara­sın­da gör­mek müm­kün. Hü­se­yin Kâ­zım, Mi­sak-ı Mil­li’nin te­şek­kü­lün­de­ki kat­kı­sı­nı zik­ret­me­di­ği için Ata­türk’e ve Nu­tuk’una da ağır sa­yı­la­bi­le­cek ten­kit­ler ge­ti­rir. Yi­ne Da­mat Fe­rid’in Sad­ra­zam­lı­ğa ge­ti­ril­me­me­si ko­nu­sun­da Sul­tan Vah­det­tin’le ce­re­yan eden ağır mü­na­ka­şa­nın ar­ka pla­nı da bu ha­tı­rat­tan iz­le­ne­bil­mek­te­dir.
Ki­ta­bın dik­ka­te de­ğer en önem­li ak­ta­rım­la­rın­dan bi­ri de Hü­se­yin Kâ­zım’ın böl­ge­de­ki di­ğer Türk nü­fus­la bir­lik­te Bey­rut’tan ay­rıl­dı­ğı sah­ne­dir. Bu, Arap­lar­la Türk­le­rin as­lın­da bir bü­tü­nün iki ay­rı par­ça­sı ol­du­ğu fik­ri­ni tah­kim eder. Hü­se­yin Kâ­zım, Bey­rut­lu ha­mal ve hal­kın ge­mi­de­ki Türk­le­ri is­ke­le­de saf tu­ta­rak “Al­lahu yan­su­ru’l-İs­lâm” ni­da­la­rıy­la teş­yi ediş­le­ri­ni “Mu­ham­med’in mu­ci­ze­si” şek­lin­de ni­te­ler; as­lın­da bu ona gö­re “din-i Mu­ham­me­dî’nin vü­cut ver­di­ği ve asır­lar­dan be­ri ida­me­ye mu­vaf­fak ol­du­ğu ‘uhuv­vet-i di­ni­ye’ye ait bir te­za­hür ve ga­le­yan”dan iba­ret­tir.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.