Türkiye’de Antropoloji: Otobiyografik Bir Anlatı

Tayfun Atay

17 Ocak 2009
De­ğer­len­dir­me: Osman Safa Bursalı
 
Tür­ki­ye’de an­tro­po­lo­ji ça­lış­ma­la­rı­nın se­ren­ca­mı­nı, An­ka­ra Üni­ver­si­te­si Dil ve Ta­rih-Coğ­raf­ya Fa­kül­te­si Halk­bi­lim Bö­lü­mü Et­no­lo­ji Ana­bi­lim Da­lı öğ­re­tim üye­si Tay­fun Atay’ın de­ne­yi­mi üze­rin­den ko­nuş­tuk. Aka­de­mik geç­mi­şi­ni özet­le­dik­ten son­ra ki­tap­laş­mış ça­lış­ma­la­rı­nı ka­tı­lım­cı­la­ra kı­sa­ca ta­nı­tan Atay, in­san de­nen mu­am­ma­yı çöz­me­yi he­def­le­yen bir bi­lim ola­rak an­tro­po­lo­ji­nin alt dal­la­rı­nı ve sos­yal/kül­tü­rel an­tro­po­lo­ji­nin (et­no­lo­ji) bu ayı­rım için­de­ki ye­ri­ni gös­ter­di. Ona gö­re sos­yal an­tro­po­lo­ji öte­ki­nin bi­li­mi­dir. Öte­ki top­lum­lar, grup­lar, alt-grup­lar bi­rer zen­gin­lik­tir; an­tro­po­lo­ji için öte­ki­ler “ol­maz­sa ol­maz”dır ve in­ce­le­me ko­nu­su­dur. Bu ne­den­le an­tro­po­lo­jik alan, öte­ki­nin ken­di­si­ni gü­ven­de his­set­ti­ği, ‘biz’ di­ye ad­de­di­len şe­yin ise ra­hat­sız du­rum­da ol­du­ğu bir of­fi­ce­tir. An­tro­po­lo­ji­nin te­mel yön­te­mi ise “ka­tı­la­rak göz­lem”dir. Araş­tır­ma­cı, in­ce­le­di­ği top­lu­luk­la/grup­la duy­gu­daş­lık ku­ra­rak bir ürün or­ta­ya ko­yar; bu ürü­nün adı et­nog­ra­fi­dir; bir top­lu­lu­ğun ha­yat bil­gi­si­ni yaz­mak­tır.
Ki­şi­sel de­ne­yi­min­de Kıb­rı­sî ce­ma­ati­ne yö­ne­lik in­ce­le­me­si fark­lı bir yer tu­tan Atay’ın, baş­ka ha­yat­la­rın var­lı­ğı­nı ve bu ha­yat için­de­ki can­lı­lı­ğı fark et­me­si, “biz’in ra­hat­sız ol­du­ğu yer” şek­lin­de­ki an­tro­po­lo­ji ta­nı­mı­nın bir so­nu­cu­dur. Atay’ın ifa­de­siy­le, fark­lı ha­yat­la­rın bir­bir­le­ri hak­kın­da­ki yan­lış bil­gi­le­ri­nin ve yak­la­şım­la­rı­nın fark edil­me­si­ni sağ­la­yan bu kar­şı­laş­ma, el­bet­te ba­zı adap­tas­yon so­run­la­rı­nı da be­ra­be­rin­de ge­ti­rir. Ge­rek an­la­yış­la­rın ge­rek­se pra­tik­le­rin fark­lı­lı­ğı, araş­tır­ma­cı­yı ye­ni doğ­muş bir be­bek du­ru­mu­na ko­yar. Bu nok­ta­da araş­tır­ma­cı­nın in­ce­le­me ko­nu­su yap­tı­ğı top­lu­luk­la bü­tün­leş­me­si teh­li­ke­si de do­ğar. Ba­zı an­tro­po­log­lar, içi­ne gir­di­ği top­lu­lu­ğun men­su­bu ha­li­ne ge­le­bi­lir­ler. An­cak top­lu­lu­ğa ya­ban­cı ka­la­rak göz­lem yap­mak da doğ­ru so­nuç­lar el­de et­me­nin önün­de bir en­gel­dir; do­la­yı­sıy­la te­ra­zi­nin iki ke­fe­si ara­sın­da den­ge­yi kur­mak ge­re­kir.
An­tro­po­lo­ji bi­li­mi­nin ta­ri­hi­ne ve özel­lik­le do­ğu­şu­na göz atıl­dı­ğın­da, iş­le­rin as­lın­da bu ka­dar ‘toz­pem­be’ ol­ma­dı­ğı gö­rü­le­bi­lir. Zi­ra bu bi­lim, bel­li bir ya­şam pro­je­si­nin ken­di dı­şın­da­ki­le­re kar­şı iz­le­di­ği ide­olo­jik/eko­no­mik te­mel­li po­li­ti­ka­nın bir ham­le­si­dir. Ha­ki­mi­ye­ti al­tın­da­ki top­lu­luk­la­rın kül­tür­le­ri­ni bil­mek, kay­nak­la­rı­nı da­ha ra­hat kul­lan­mak ve on­la­rı ‘acıt­ma­dan’ da­ha iyi kon­trol et­mek/yö­net­mek dü­şün­ce­si­nin göl­ge­sin­de do­ğan an­tro­po­lo­ji, sö­mür­ge­ci­li­ğin bir ço­cu­ğu­dur. En azın­dan do­ğu­şu iti­ba­riy­le, ken­di­ne ‘ben’/‘biz’ de­yip, ken­di dı­şın­da­ki top­lu­luk­la­rı (öte­ki­le­ri) in­ce­le­me ko­nu­su ya­par. Bu­ra­da di­ğer bi­lim­le­rin hat­ta baş­lı ba­şı­na ‘bi­lim’in de ide­olo­jik/po­li­tik bağ­lan­tı­la­ra sa­hip ol­du­ğu­nu unut­ma­mak ge­re­kir. Bu açı­dan hiç­bir bi­lim di­ğe­rin­den da­ha ma­sum de­ğil­dir.
Tür­ki­ye’de kül­tü­rel an­tro­po­lo­ji ve bil­has­sa din an­tro­po­lo­ji­si ala­nın­da araş­tır­ma yap­ma­nın aka­de­mik çev­re­ler­de­ki ne­ga­tif al­gı­sı­na de­ği­nen Atay, İn­gil­te­re’de­ki Şeyh Na­zım Kıb­rı­sî ce­maa­ti in­ce­le­me­si­nin bı­rak­tı­ğı yan­kı­yı ör­nek ver­di. Araş­tır­ma­cı­nın se­kü­ler bir ha­yat­tan ge­le­rek di­nî bir ha­ya­tı ça­lış­ma­sı, ama o ce­ma­at hak­kın­da ye­ri­ci ve­ya yar­gı­la­yı­cı bir üs­lûp ta­kın­ma­ma­sı, ce­maa­tin söz­cü­sü ve­ya övü­cü­sü ola­rak yaf­ta­lan­ma­sı­na ye­ter­li­dir. Sa­de­ce yaf­ta­lan­mak­la kal­ma­yıp ba­zı po­li­tik ve aka­de­mik sı­kın­tı­la­ra ma­ruz kal­ma ih­ti­ma­li de var­dır. Atay, ken­di tec­rü­be­sin­den -an­tro­po­lo­jik yak­la­şı­mıy­la da pa­ra­lel ni­te­lik­te- ba­zı so­nuç­lar çı­kar­mış­tır. Bu­na gö­re Tür­ki­ye’nin ‘ben’ine/‘biz’ine ait iki bi­le­şen var­dır: gö­rü­nür bi­çim­de­ki bi­le­şen Türk­lük, ör­tük bi­çim­de­ki bi­le­şen Sün­nî­lik’tir. Bu iki un­sur dik­ka­te alın­dı­ğın­da öte­ki­nin bi­li­mi ola­rak an­tro­po­lo­ji­nin Tür­ki­ye’de­ki ça­lış­ma alan­la­rı ko­lay­ca an­la­şı­la­bi­lir.
Da­ha son­ra, fi­zi­kî an­tro­po­lo­ji eği­ti­miy­le baş­la­dı­ğı aka­de­mik ya­şa­mı­na kül­tü­rel an­tro­po­lo­jiy­le de­vam et­me­si­nin kay­nak­la­rı­nı gös­ter­me­ye ça­lı­şan Atay, 1980’ler­de mü­te­dey­yin in­san­la­rın top­lum için­de­ki gö­rü­nür­lü­ğü­nün art­ma­sıy­la ken­di­sin­de ba­zı so­ru­lar uyan­dı­ğı­nı be­lirt­ti:
Bu in­san­lar ne­re­den gel­di? Ay­dan gel­me­yip bu ül­ke­nin in­sa­nı ol­duk­la­rı­na gö­re biz apart­man ço­cuk­la­rı­nın dik­ka­ti­ni ni­çin da­ha ön­ce çek­me­di? Bu sü­reç­te biz ne­re­ye gel­dik? Fark­lı in­san ti­po­lo­ji­le­ri na­sıl or­ta­ya çık­tı? Ben ye­ti­şir­ken on­lar ne­re­dey­di, on­lar ye­ti­şir­ken ben ne­re­dey­dim?
Ko­nuş­ma­cı­ya gö­re bu kar­şı­laş­ma, ken­di­sin­de için­de nef­ret duy­gu­su ol­ma­yan bir me­ra­kın ge­liş­me­si­ne se­bep ol­du. Bu sü­reç­te, oku­du­ğu ve çok et­ki­len­di­ği Şe­rif Mar­din’in Din ve İde­o­lo­ji ad­lı ese­ri hâ­kim en­te­lek­tü­el söy­lem­den fark­lı bir di­le sa­hip­ti: Din hal­kın -yan­lış an­la­mıy­la- af­yo­nu de­ğil­dir, in­sa­nı uyuş­tu­ran ve ger­çek­lik­ten uzak­laş­tı­ran bir ni­te­li­ğe de sa­hip de­ğil­dir. Bu yay­gın ka­nı­nın yan­lış­lı­ğı­nı gö­ren Atay, di­ni, an­tro­po­lo­jik bir ger­çek ola­rak ka­bul eder ve bu yak­la­şım­la ça­lış­ma­la­rı­nı yap­ma­ya baş­lar. Esas so­ru­su, Kıb­rı­sî ce­ma­atin­de gö­rül­dü­ğü üze­re bu ka­dar he­te­ro­jen in­san top­lu­luk­la­rı­nın na­sıl bir ara­da tu­tul­du­ğu­dur.
Atay, araş­tır­ma­la­rı ve ki­şi­sel de­ne­yim­le­ri ne­ti­ce­sin­de şu so­nu­ca ulaş­tığını ifade etti: Çe­şit­li­li­ğin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı in­san­lık için teh­li­ke­li bir du­rum­dur; zi­ra do­ğa için bi­yo­lo­jik çe­şit­li­lik ney­se, in­san için de kül­tü­rel çe­şit­li­lik odur.
 

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.